28 Şubat'tan bugüne Portreler?
Tövbe etti mi? Bilmiyorum. 84 yaşında olmalı şimdilerde, Kimden mi bahsediyorum?...
Özel Haber/Gündüz Demirhan/Ülke Postası
Milli Güvenlik Konseyi denen bir çetenin başından, bu çetenin 56. Hükümet yıkılıncaya kadar başında olan despottan, 1990-93 yıllarındaki faili meçhul dönemlerinin Milli Savunma Müsteşarından ve "28 Şubat bin yıl sürecektir" diyen sefil Hüseyin Kıvrıkoğlu'ndan bahsediyorum.
İt, iti kemik başında bulurmuş.
Putperestler de birbirini "ata heykeli" başında bulur...
Ne alaka diyen yok ama bakın ne alakaları var...
Şimdi bir bağlantı.
Edirne'de Şükrü Paşa Anıtı vardır. Bir çoğunuz bilirsiniz. Sıkı durun...
Asrın şerefsizi sümüklü mehdi Fetoş, 1997 yılında şöyle demişti: "Edirne müdafaasında, Bulgarlara karşı savaşan Şükrü Paşa benim dedemdir..."
Kamyonlarca nüfus ve tapu arşiv kayıtları, Bulgaristan'a hurda kağıt olarak satılan bir ülkede soy uydurmak zor olmasa gerekir.
Ama daha ilginç bir olanı şu...
28 Şubat 1997 yılında, "en büyük tehlike irtica" kararı veren MGK Başkanı Kıvrıkoğlu, alelacele bir talimat verdi...
Şükrü Paşa anıtı anında bitirildi...
Peşinden "asrın şerefsizi sümüklü mehdi Fetoş" ardında böyle bir anıt hatırası bırakarak, Apo ile takas edildi.
Resim aslında o kadar net ki...
Ama, resme geniş açıdan bakmak gerekiyor.
Hani, ne diyorlardı?
Neydi algıları?
"Namaz ritüel..."
"Baş örtüsü füruat..."
"Siyaset anti İslami..."
"Müslüman... Günahkarsa cehennemde..."
"Kafir... 'Allah' desin yeter, cennette..."
"Ecevit, ilk şefaat edilecek kafir..."
...
Ve daha neler neler...
Aslında o mankurtlarla kavgam, 1985 yılında beni çağırdıkları bir risalat sohbeti ile başlamıştı.
Sohbet bitince, benim not alarak dinlediğimi gören "abi" dedikleri biri, bana sormuştu.
"Nasıldı Reis sohbetimiz?"
O günlerde okul Reis'i idim...
"Sohbet güzeldi.
Ancak bilimsel değildi."
Bozulmuştu "abi" dedikleri kişi haliyle... Ama, açıklamam onu daha da bozmuştu.
"Sohbette ayet okundu...
Hadis okundu...
İhya, Mektubat ve İslam büyüklerinden sözler söylendi.
Bütün bu sözleri tek kişi söylüyormuş gibi söylendi... Kaynak verilmedi.
Manevi ruhlardan şahitlikler gösterildi.
Bu itiraz edilmez sözlerin peşine de artık kimsenin itiraz etmeye cesaret edemeyeceği iddialar sıralandı.
Bu bilinçaltı operasyonudur."
Hatırladığım bu...
Onlar beni hiç unutmadılar ama...
2000 yılında, bir bayramlaşma toplantısında "siz cia ajanısınız" da demiştim.
Hep karşıma çıktılar sonraları...
2001 yılında, trafik kazası sonrası piyasalara geri dönmeye çalışırken, bir bankanın genel müdür yardımcısının listesinde adımı ve kırmızı öz geçmişimi gördüm.
2002 yılında Ak Parti kurulurken, köşeyi tutmuş olan onlarla tartıştım ve geri döndüm.
2008 yılında bir ilçenin belediye başkanı ve profösör bir milletvekili ile 200 kişilik danışma meclisi önünde tartıştım. Kovuldum.
Belediye başkanı o tarihten 6 yıl sonra zimmet ile yurt dışına kaçtı.
Prof mv ise yakın geçmişte "adnancı A9" övgüsü ile gündemimde... Ve hala kadroda, AB'de hükümeti temsil ediyor.
2012 ve 2013 yıllarındaki hor görülme ve fetoşculara yem edilmemiz ayrı hikaye...
Zaten o sıralar aile parçalanması hikayem ayrı bir durum...
Sonra, her felaket ve darbede kronik işsizlik dönemleri...
Ya da şöyle bir soru sorsam...
Fildişi Sahili Türk Ticaret ve Sanayi Odasını kaçınız duydu?
Sahi, Drogba, Türkiye'yi nasıl ve neden tercih etmişti? Babası bizim dernekte üye diye olmasın...
Afrika Ticaret Odaları Birliği... Duymadınız sanırım.
Biz bu derneklerin başkanını Cumhurbaşkanlığı resepsiyonuna, ödünç takım elbise ve ödünç kredi kartı ile göndermiştik.
Çünkü, 2 yıl önce TUSKON'a yem edilmiştik.
400 bin lira hala iyi para...
Çünkü, iki sene önce...
İcra mahkemesi kararı ve çevik kuvvetle Yıldız Teknik Teknopark'a maaş alacağı haczine gitmiştik te, Abdullah Gül diye birinin arkadaşı olan rektör gece saat 2'de devreye girince herkes çekilmişti. O alacak hala duruyor.
Neyse bunlar da benim özelden genele, 28 Şubat'tan bu yana yediğim darbeler...
Konu Kıvrıkoğlu'ndan açılmıştı.
"İnşallah tövbe etmemiştir" demek geliyor hep içimden... Kinim o kadar büyük ki.
Cehenneme de odun lazım.
Niye ve nasıl böyle konuşuyorsun? diyenler olabilir.
Doğru da olmayabilir.
Sahi, 56. Hükümet döneminde hortumlanan 26 bankanın hesabı verildi mi?
Devleti hükümet mi yönetiyordu?
Yoksa MGK mı?
Siyasetçilerin askeri kanatça, "seni kazığa oturturum" diye hoştlandığı bir dönemden bahsediyorum.
Bir başbakanın "haddini bil" diye azarlandığı bir dönemden bahsediyorum.
Asrın şerefsizi sümüklü mehdi putperest Fetoş'un, din adamı olarak pazarlandığı bir dönemden bahsediyorum.
NATO ajanlarının, silah tüccarı komisyoncuların, çekiç güç taşeronlarının ve putperestlerin general rütbesi taktığı bir dönemden bahsediyorum.
Şimdi ile kıyaslamak bile mümkün mü?
Ben yaşadım ve hissediyorum.
Ve gençler siz de unutmayın ve ders alın ki, bir daha o rezil günleri yaşamayalım.
HAMD ALEMLERİN RABBİ ALLAH'ADIR...
Özel Haber/Gündüz Demirhan/Ülke Postası