AHMET DURSUN SEBA GİTSİN
Firuz Türker / Ülke Postası Bir zamanlar Beşiktaşlılar tribünleri bu sloganla inletmişti
Firuz Türker / Ülke Postası
Bir zamanlar Beşiktaşlılar tribünleri bu sloganla inletmişti. Sonradan 'efsane başkan' olarak taçlandırılacak Süleyman Seba'nın başkanlıktan çekilmesini isterlerdi. Beşiktaş'ı 7 sene çalıştıran ve tarihinin en başarılı dönemini yaşatan Gordon Milne de böyle sepetlenmişti.
Seba gitti. Sonrasında Ahmet Dursun da gitti. Tabi o da itibarsızlaştırılarak. Bu durum Fenerbahçe ve Galatasaray'da da farklı değildir. Hatta diğer kulüplerimizde bile. Sanırım diğer ülkelerde de böyle oluyor ama bizde kesinlikle böyle. İstisnaları da var tabi ama çoğunlukla bu yöntem kullanılıyor. Örneğin Faruk Ilgaz böyle gitmemiştir. Bu yöntemin kullanılması ise son yıllarda daha da arttı.
Yöntem şu; kulüp başkanının ya da teknik sorumlunun değiştirilmesi mi isteniyor; onun yerine geçme arzusu mu var. O zaman futbolculardan bir kaçı ayarlanıyor; medyadan da üç beş kalemşör satın alınıyor. Tabi para karşılığı. Takım kötü sonuçlar almaya başlıyor. Medyadaki satılık kalemşörler, yerine göz dikilen kişi aleyhine yazılar döşenip kötü gidişin bütün vebalini onun boynuna asıyor. Bunların üstüne 'tribün baskısı' harekete geçiriliyor, yönetim ya da teknik adam aleyhine istifa sloganları yaygınlaştırılıyor. Gönderilmesi istenen kişi bakıyor o görevde kalırsa daha çok yıpranacak. Bu harami çetesiyle mücadele yerine teslimiyeti seçiyor ve istifayı basıyor. Sonra, sanki bir peri, sihirli sopasıyla değmiş gibi takım canlanıyor.
Bu yöntem hiç etik görünmüyor ama maalesef çok yaygın biçimde uygulanıyor. Hatta siyasette de, iktidardakini düşürme amacıyla uygulanıyor. Tabi her zaman tutmuyor. Bazen de bu yöntemi uygulayanlar rezil kepaze oluyor. Ama pişkinliği elden bırakmıyorlar. Zaten vazgeçecek onura sahip olsalardı baştan hiç tevessül etmezlerdi.
Galatasaray dolu dizgin giderken ne oldu da art arda puanlar kaybetmeye başladı. İşsiz kalmış Fatih Terim'e iş bulma çabası mı var? Basında bu yönde çok dedikodu haberi var. Başarılı sonuçlar alınırken göklere çıkarılan Tudor şimdi yerden yere vuruluyor. Başka takımların da Galatasaray karşısında kazanma ihtimali gözlerden saklanıyor.
Bu yazıyı yazmaya Akhisar 2-0 galipken başlamıştım. Baktım ki ikinci yarı Galatasaray 4-2 kazanmış. Demek ki mücadele devam ediyor....
Burada beni üzen şey; satın alınacak insanların çokluğu ve kolay bulunması ile medyanın üstlendiği uğursuz roldür. Medya demokratik güçlerin dördüncüsüymüş. Hadi canım. Bence çoğunlukla manipülasyon aracı olarak kullanılıyor ve demokrasi karşısında konumlanıyor.
Amerika'daki 'ambargo davası' komedisine bakın daha iyi anlarsınız. Önce Zarrap satın alınıyor. Sonra hücre arkadaşı 'bana tecavüz etti' diyor. Zarrap'ın gardiyanlara rüşvet verdiği ve bu yolla cezaevinde alkol, kadın ve uyuşturucu temin ettiği ortaya çıkıyor. Ne zaman oluyor bunlar? Zarrap yalanlarını sürdürmeyi beceremediği zaman. Orası cezaevi mi yoksa kerhane mi? Amerika önce bunun hesabını versin. Amerikan adaletiymiş; pöh...! Amerikan adaleti düzmece davaya haklılık kazandırmak için kolları sıvamış.
Firuz Türker / Ülke Postası