AKİF'İN ÇIĞLIĞINI ANLAYABİLDİK Mİ?

ABONE OL

 Bu ülkenin Âkif'e minnet duygusu vardır. Milyonlarca kanın o kanın bedelinden daha çok manevi sıkıntıların, acıların üstesinden gelinerek her zaman saygıyla ifade ettiğimiz 'Şükran bestemiz' İstiklal Marşı'mız, onun temsil ettiği düşüncenin şiirleşmesi değil midir?...

 Akif’in doğduğu yıllarda Osmanlı’daki iç karışıklıklar dıştan gelebilecek tehditlere kapı aralıyordu. Balkanlarda başlayan ayaklanma bunun işaretiydi. İçte ise eğitilmiş insanların çoğu, Osmanlı gitsin ne olursa olsun anlayışı içerisindeydi. Ancak,  okumuş,1893’te Baytar Mektebinde yükseköğrenimini tamamlamış olan Akif o kanaatte değildi. 7 asır hükümran olan bir devletin yıkılması, Türk insanın da yok olmasına sebep olabilecekti. Çünkü başını İngiltere’nin çektiği Batılı devletler, böyle bir saldırgan tavır içindeydi.   
 
Âkif, “Babama sövseler affederim dinime söveni bağışlayamam” demektedir. Yakın dostu Mithat Cemal Kuntay, Akif’i bir cümle özetler ve şöyle der: “terennümün değil, çığlığın virtüözüdür.” 

 Bu ülkenin Âkif’e minnet duygusu vardır. Milyonlarca kanın o kanın bedelinden daha çok manevi sıkıntıların, acıların üstesinden gelinerek her zaman saygıyla ifade ettiğimiz “Şükran bestemiz” İstiklal Marşı’mız, onun temsil ettiği düşüncenin şiirleşmesi değil midir? Eğer Âkif “İstiklal Marşı” gibi bir milli vecdin sembolü, sesi, fırtınası olan o şiiri yazmasaydı, o şiir kabul görmeseydi, bugün adını bile bilmeyenlerimiz olacaktı. Hatta, resmen ademe mahkum edenlerimiz olacaktı. Akif’in kahramanlığı şiirinden önce duruşundan gelmektedir. Şiiri ise o duruşun terennüm edilmiş halidir. Ruhu şad, mekânı cennet olsun,