BHARARA DAVASI BİR HUKUK SALDIRISIDIR
Firuz Türker / Ülke Postası Her ne kadar son yıllarda yaşadığımız olaylar ülkemize karşı organize bir saldırı olduğunu apaçık gösterse de ne yazık ki bazılarımız buna inanmamaktadır
Firuz Türker / Ülke Postası
Her ne kadar son yıllarda yaşadığımız olaylar ülkemize karşı organize bir saldırı olduğunu apaçık gösterse de ne yazık ki bazılarımız buna inanmamaktadır. İnanmamaktan öte bu saldırıların var olan iktidara yönelik olduğunu sanarak, iktidarı düşürme yolunda avantaj sağladığını düşünmekte ve savunmakta, hatta desteklemektedirler. Böylece saldırganların safında yer tutuyorlar. Ne söylense yaşansa kafaları gem almıyor. Gerçeklere bir kulp bulup takıyorlar.
Kimileri zaten bilinçli olarak bu saldırıyı yapanlardan yanadır. Ama pek çoğunun kafasının aydınlatılmasına ihtiyaç var. Doğrusu durumu kavramamakta direnenlerin inadını anlamak mümkün değil. İkna olmaları için daha ne olması lazım. Ülkemiz fiilen işgale uğrasa bile ısrar ve inattan vazgeçmeyecek gibiler. Halbuki bütün bu saldırılar onlara, 'gerici' sanılan bir iktidarın devrilmesi yolunda önemli ve doğru köşe taşları gibi yutturuluyor.
Bu saldırı çok yönlüdür. Silahlı, ekonomik, darbeci, hukuksal, terörist,ırkçı ve İslamifobia ve de algı operasyonları yaratma gibi yönleri var. Silahlı saldırı bizzat PKK nın hendek saldırısı ile uygulamaya konulmuştu. Ekonomik saldırı uluslararası finans kurumları eliyle yürütülüyor. Geçen sene yaşadığımız ve günümüzde yine uygulamaya konulan döviz spekülasyonu bunun en açık biçimidir. Algı operasyonlarının maskesi son referandumda düştü. Alman Bild gazetesi Atatürkçü olarak çıktı karşımıza. Türkiye'nin DEAŞ'a destek verdiği yalanı ve MİT TIRları ihanetiyle zirve yaptı. Son Norveç skandalı ise hepsinin üzerine tüy dikti. Irkçı saldırı ise Müslüman ve Türk düşmanlığı ularak kendini gösteriyor ve Erdoğan'ın kişiliğinde somutlanıyor.
Terörist saldırılar DHKP-C, DEAŞ ve PKK eliyle yürütülüyordu. Bunlardan ilk ikisi önemli ölçüde yenildikleri için şimdi bu kanadı PKK ve PYD/YPG temsil ediyor. Darbeyi gerçekleştirmeyi FETÖ üstlenmişti ama ağzına yüzüne bulaştırdı ve perişan edildi. FETÖ aynı zamanda bütün saldırıların ve diğer aparat örgütlerin üst yöneticisidir. Merkez komite ise CIA dedir. Arkasında Amerika'nın en gerici, en ırkçı şoven , en emperyalist kesimleri ile bunların Alman kardeşleri ve onların kontrolü altında olan kesimler var.
Hukuksal saldırı AK Partiyi kapatma davası ile başlatıldı. Erdoğan'ı siyasetten yasaklamak da bu tür bir saldırıdır ama asıl atağa geçildiği tarih budur. 17-25 Aralık süreci ise nirvanadır. Bazıları bunu 'yolsuzlukla mücadele' operasyonu sandı. Ama hiç biri başarılı olamadı. Fakat saldırganlar yenilgiyi kabullenmiş değil. Bharara davası bu işin uzantısı.
Neden Zarrap değil de Bharara davası? Çünkü Zarrap ilmeğin sadece ilk düğümüdür o kadar. Onu çözerlerse arkası çorap söküğü gibi gelecek ve cumhurbaşkanına kadar uzanacaklar. Halk Bankası genel müdür yardımcısının da tutuklanması ve Zafer Çağlayan hakkında tutuklama çıkarılmış olması bu yolda döşenen taşlardır. Buna Erdoğan'ın korumaları hakkındaki tutuklama kararlarını da ekleyelim. Onlar da bu oyunun bir parçası.
Ne hazindir ki bütün bu olaylar ülkemizdeki 'tuhaf' yaklaşımların, 'Erdoğan'ı biz çökertemiyoruz bari bunlar çökertsin' oportünizminin işine geliyor. Onlar sanıyorlar ki Erdoğan çökertilince bunlar orada duracak. Halbuki çökertilmek istenen Türkiye'dir. O çöküntünün altında bu oportünizm savunucuları da kalacak.
Silaha karşı silahla, ekonomik saldırıya karşı ekonomik enstrümanlarla, teröre karşı güvenlik konsepti ile, hukuksal saldırıya karşı da hukuksal yöntemlerle mücadele edilir. Bu, sadece savunma ile olmaz. Nitekim İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Bharara davasına bakan savcılar hakkında soruşturma başlatmış. Bunun ne önemi var, kendimiz çalar kendimiz oynarız sanmayalım. Onlar da kendi kendilerine oynuyorlar. Bu savcılar güdümlü savcılardır, hukuk adamı değillerdir. Bunların ipliğini pazara çıkarmak, FETÖ ve CIA bağlantılarını deşifre etmek gerekir. İşte bu soruşturma onu yapmaya soyunmuştur. İnşallah başarır.
Bakın ne kadar zor bir süreçten geçiyoruz. Adamlar ülkemizi 'deve' etmek istiyorlar. Kimileri ise bunu 'ülkemizi demokratikleştirmek' adına kendilerine yardımcı oldukları şeklinde alıyorlar. Açın gözünüzü. Adamlar sizi kullanıyorlar kardeşim. Bu tarihsel süreçte yanlış yerde durmanın günahı çok büyüktür. Hiç kimse altından kalkamaz. Hadi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağzından bitireyim; 'Allah ülkemizin yar ve yardımcısı olsun'. İnanın buna çok ihtiyacımız var.
Firuz Türker / Ülke Postası