CENNETİN KRALLIĞI?
Firuz Türker / Ülke Postası Ortaçağ Avrupa!sı yoksulluk ve salgın hastalıkların pençesinde kıvranırken ve bebeği banyo suyu ile birlikte atma dönemi yaşanırken doğuda efsanevi bir uyg
Firuz Türker / Ülke Postası
Ortaçağ Avrupa!sı yoksulluk ve salgın hastalıkların pençesinde kıvranırken ve bebeği banyo suyu ile birlikte atma dönemi yaşanırken doğuda efsanevi bir uygarlık vardı. İslam uygarlığı.
Avrupalı köylüler feodallerin ağır baskısı ve sömürü altında inim inim inliyorlardı. O zaman kolonicilik yoktu. Talan ve ganimetçilik egemendi . Romanın yıkıntıları üzerinde kuzey ülkelerinden gelen, Romalıların 'barbar' diye isimlendirdikleri sert, savaşçı, acımasız ve kan dökücü kavimlerinin Krallıkları yükselmişti.
Bu kralların tebaalarına, vergi salmaktan ve 'ilk gece hakkı' gibi son derece onur kırıcı kurallar dayatmaktan başka bir şey verdikleri yoktu. Avrupa'da yaşam, ağır bir toplumsal kış yaşıyordu. Böylesi koşullar feodallerin, insanların mahvedilmiş hayatları üzerinden sürdürdükleri sömürüye dayalı refahlarını tehdit eden bir barut fıçısı yaratıyordu.
İşte bu koşullarda Avrupa'nın feodal beyleri gözlerini, bir zenginlik efsanesinin ardındaki doğuya çevirdiler. Artık köylülerin canlarından başka vergi olarak verebilecekleri pek bir şeyleri kalmamıştı çünkü. Böylece doğu ülkelerinin zenginliklerini yağmalama fikri doğdu. Bu fikir 'din' farklarının arkasına gizlendi ve 'Haçlı Seferleri' olarak fiiliyata dönüştü. Bunlar din savaşları değil, yağma ve talan savaşlarıydı. Öyle ki; o zamanki Avrupa'nın göbeğinde yaşayan ve diğer Avrupa ülkelerinden farklı bir yaşam tarzı olan Bosna ve Doğu Roma'nın başkenti Bizans bile bu seferler sırasında yağmalandı. Papalık, bu vahşiliğe tam destek vererek çapulculuğun din kisvesine sarılmasına izin verdi.
Bu dini görünümlü yağmacılık saldırıları sırasında simgeleşen bir şehir vardı; Kudüs.
Kudüs bütün semavi dinlerin kutsal saydığı bir şehir. Haçlıların hedefi bu şehirdi. Burayı ele geçirip doğunun direncini kırmak istiyorlardı. Bunu başardıkları da oldu. Ve Hıristiyan bir Kudüs Krallığı kuruldu. 'Cennetin Krallığı' denilen simge devlet budur. Bu savaşlar sırasında Kudüs bir kaç kez el değiştirdi. En son Selahaddini Eyyubi tarafından haçlılardan alınarak yeniden doğu medeniyetinin elinde kaldı. İşte o zamanlardan beri batının, doğuyu yağmalama arzusunun en somut hedefi olmuştur.
Cennetin Krallığı filminde bu fethin öyküsü anlatılır. Sealahhdini Eyyubi'nin Kudüs'ü kendisine teslim eden Haçlı Krallığı komutanının 'Kudüs nedir' sorusuna verdiği yanıt oldukça ilginç. Önce 'her şey' (everything) der; bir süre yürür ve arkasını dönerek 'hiçbir şey' (nothing) diye yanıtlar.
Evet; Kudüs hem her şey, hem de hiç bir şeydir. Bir yağmayı sürdürmek için her şey, bu kadar kan dökülmesini gerektirmek için de hiç bir şey.
Şimdi Trump yeni bir kanlı ve tehlikeli oyunu sürdürmek için bu simgeyi eline alıyor. Doğuya yeniden o geçmiş karanlık ve insanlığın yüz karası günlerini dayatmak istiyor. Batının, özellikle de ABD nin sahip olduğu zenginlik ve dünya imparatorluğunu sürdürebilmesi için doğunun kaynaklarına el koymaya ihtiyacı var. Bunun da ancak yeni savaşlar ve kan dökülmesiyle olacağını biliyor. İşte bu yüzden Kudüs kartını açıyor. Bu girişim hem insanlığı yeni bir kan gölünün içine atacak, hem de bir zamanlar nasıl Cennetin Krallığının yıkılmasıyla sonlanmışsa bu kez de 'Cennetin İmparatorluğu'nun hüsranıyla sonuçlanacak. Ne yazık ki insanlığa çok pahalıya mal olacak.
Firuz Türker / Ülke Postası