EL-AZÎM CELLE CELÂLÜHÛ?
Pek azametli, pek büyük, zatının ve sıfatının mahiyeti çok yüce olan, aklın, hakikâtinin künhünü ihatadan aciz kaldığı Yüce Zât…
“Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur! O; Hayy’dır Kayyum’dur. O’nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz. Göklerde ve yerde olan herşey O’nundur. O'nun izni olmadan, O’nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve arkalarında olanları/geçmiş ve geleceklerini bilir. Ve O’nun ilminden, O’nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o ikisini muhafaza etmek, Kendisine zor gelmez ve O Alâ’dır, Azîm’dir!” (BAKARA/255)..
“ÖYLEYSE, AZÎM RABBİNİN ADIYLA TESBİH ET… VÂKIA/96”
Azamet, Allah’ın kudret ve izzetinin varlıklar üzerinde tezahürüdür. Allah’dan başka her şeyin büyüklüğü sınırlı ve izafîdir. Allah’ın büyüklüğü ise, mutlak ve kendindendir. Allah (C.C.), hiçbir aklın düşünemeyeceği kadar büyüktür. Allah, öylesine büyüktür ki; zerrelerden güneşlere kadar bütün mevcudatı hükmüne boyun eğdirip idare etmektedir. Şu kâinata baktığımızda, perde arkasında muazzam bir rububiyyet olduğunu ve muhteşem bir saltanatla hükmedildiğini görürüz.. Her şey, O’na itaatle secde, kulluk, hamd ve teşbih eder…
Bu sıfatta, Allah’a herhangi bir denk bulunması muhaldir! Her şey, her an ve her hususta Allah’a ihtiyacını gösterip dururken büyüklük bahis mevzuu olur mu?! İhtiyaç ve büyüklük, birbirine zıt şeylerdir. Varlığımızı O’na borçlu olduğumuz gibi, kafamızda ve kasamızda ne varsa, onları da O’na borçluyuz. İhtiyaçlarımızın husulü O’nun lütuf ve keremine bağlı, maksatlarımızın meydana gelmesi O’nun iradesine mütevakkıftır…
Yaratılmışlar kendi aralarında içlerinden bazıları hakkında büyük sözünü kullanırlar. Misâlen; zaferler kazanmış bir komutana büyük asker, bilgi şubelerinin her hangi birinde yepyeni mevzulara açana büyük âlim, Süleymaniye Camii gibi seyranı bile insana hayranlık veren eserler kurana büyük mimar derler.. Kendilerine büyüklük ünvanı verilen bu zâtların büyüklüklerini ispat eden alamet, şüphe yok ki her birinin ortaya koyduğu eserdir.. Bu noktada iyice düşünmek gerekir ki ve tasdik edilir ki; büyük dediğimiz bu adamları BİR DAMLACIK SUDAN MEYDANA GETİREN VE ONLARA BÜYÜKLÜK VASFINI KAZANDIRAN, kudret ve kabiliyet bağışlayan, Büyükler Büyüğü Allah-û Teâlâ, daha evvel sezilmek, sevgi ve saygının en yükseği O’na tahsis edilmek iktiza eder…
YÂ AZÎM! NE KADAR BÜYÜK OLURSA OLSUN HİÇBİR ŞEYDEN ACİZ OLMAYAN VE NE KADAR KÜÇÜK OLURSA OLSUN HİÇBİR ŞEYİN KUDRETİNİN SINIRLARI DIŞINA ÇIKMASI MÜMKÜN OLMAYAN, NEBÎSİ MUHAMMED (S.A.V.)’İ GEÇMİŞ ÜMMETLERE VE GELMİŞ ASIRLARA DEĞİL DE BİZE GÖNDERME LÜTFUNDA BULUNAN ALLAH’A HAMD OLSUN!
BÜTÜN GEÇMİŞ ÜMMETLER ARASINDA, BİZİ SON ÜMMET KILDI.. İNKÂR EDENLERE KARŞI BİZİ ŞAHİD YAPTI..
EY VAADİNİ KUSURSUZ YERİNE GETİREN.. EY VAADİNDEN ASLA DÖNMEYEN.. EY KÖTÜLÜKLERİ KAT KAT İYİLİKLERE ÇEVİREN.. ONUN PAK EHL-Î BEYTİ VE MÜMİN ÜMMETİ HAKKINDA ONA VAAD ETTİĞİN GÜZEL ŞEFAATİ GERÇEKLEŞTİR.. ŞÜPHESİZ Kİ SEN, CÖMERTLİK VE KEREMİ BOL VE BÜYÜK LÜTUF SAHİBİSİN…
Rabbim mahçup etmesin… Yoldaki Doksan Dokuz Anahtar”