FİLİSTİNLİLER TOPRAKLARINI YAHUDİLERE SATTI MI?
Tarihin çarpıtılması, Müslüman toplumların boynunu giyotine gönüllü uzatmasını sağlama amaçlı bir aldatmacadır. Bu yalanı iyice anlatabilmem için bu yazı biraz uzun olacak...
Başta CHP olmak üzere özellikle muhalefet partilerine destek veren kesimler içersinde yaygınlaştırılmaya çalışılan; zamanla solumsu unsurlar tarafından da dillendirilen bu emperyalist propaganda; tıpkı 'Türki'ye DEAŞ'a destek veriyor' yalanı gibi koskocaman bir palavradır. Tarihin çarpıtılması, Müslüman toplumların boynunu giyotine gönüllü uzatmasını sağlama amaçlı bir aldatmacadır. Bu yalanı iyice anlatabilmem için bu yazı biraz uzun olacak.
Günümüzün yamru yumru solcularının öncelleri Filistin davasına sahip çıkarlardı. Hatta gerilla eğitimini Filistin kamplarında almışlardır. O zamanlar Filistin direnişi yeni yeni örgütlendiğinden, siyasal mücadele yerine bireysel terörizmi esas almaktaydı. Filistin'in çeşitli silahlı mücadele grupları FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) içinde birleştiler. Daha sonra bu hareket, siyasi mücadeleyi önceliyen bir partiye dönüştü.
Bu konuda, günümüz solcularının ağzını şimdi neden bıçak açmıyor. Çünkü bunlar PKK ya yamandılar. ABD de, PKK ya garnizon devlet sözü verdi. ABD Ortadoğu'da böyle bir devlet kurmak istiyor ama, Filistin'i de yok etmek istiyor. Böylece solun geçmişinden artan kalıntılar da PKK ile birlikte aynı politikaya angaje oldular. Ve Filistin'in haklarını savunmayı, dürüst demokratlara terk ettiler. Günümüzde Filistin'e en çok sahip çıkan kesimler Müslüman dindar, demokrat kesimlerdir. Bunların eşbakanı dememiş miydi, 'buralar vaat edilmiş topraklar' diye.
Şimdi gelelim İsrail'in kuruluşuna. Filistin Osmanlı idaresi altındaydı. Birinci dünya savaşı sonunda Osmanlı toprakları paylaşılırken İngiliz mandası altına verildi. 1917 De İngiltere, Balfour Deklarasyonu ile bu toraklarda bir Siyonist devlet kurulacağını ilan etti. Bundan sonra da yüzbinlerce Yahudi, Filistin'e göç ettirildi. Bu Yahudiler ilk zamanlarda Filistinlilerden ev ve toprak satın almıştır, evet. Kimi yoksul Filistinliler ömürlerinde göremeyecekleri miktarlar teklif edilince buna hayır diyememiştir. Ama çoğu değil. Satmak istemeyenler de olmuştur. Bunların da mal ve mülklerine faşist Yahudi örgütü Irgun ve diğer milis örgütler eliyle el konulmuştur. Irgun Filistinlileri mülklerini satmaları konusunda tehdit ediyor, yine de satmayanın evini barkını, tarlasında ekinini yakıyor, hatta çoluk çocuğuyla katlediyordu.
Irgun'un düsturu, ''Her Yahudi, Filistin'e girme hakkına sahiptir; sadece aktif misilleme Arapları caydıracaktır; Sadece Yahudi silahlı kuvvetleri, Yahudi devletini garanti altına alacaktır" şeklinde idi. Irgun üyeleri, 1948 Arap-İsrail savaşının başlangıcında İsrail Silahlı Kuvvetleri'ne dahil edildi. Siyasi olarak da Likud partisinin oluşumuna katıldı.
1947 de İngiltere Filistin konusunu Birleşmiş Milletler, daha doğrusu ABD ye devretti. Artık dünyanın efendisi ABD idi. İkinci dünya savaşı sırasında NAZİ ler 6 milyon Yahudi'yi vahşice katlederek tarihin en büyük soykırımlarından birini gerçekleştirmişti. Yahudiler korku ve tedirginlik içindeydi. Bu koşullar onların Filistin'e yönlendirilmesini kolaylaştırdı. Filistin'de Yahudi nüfus, toplam nüfusun üçte birine ulaşmıştı ama toprak mülkiyetinin ancak %6 sı ellerindeydi. Sadece bu bile yazının başlığının haklılığını gösterir.
BM Komitesi Filistin'i Arap ve Yahudi olmak üzere iki devlete bölme kararı aldı. Yahudiler bu kararı kabul etti, Araplar etmedi. İki etnisite arasında çatışmalar başladı. Irgun ve Lehi terör örgütlerinin militanları Arapları sürüp toraklarından çıkarmaya ve mülklerine el koymaya başladılar. 14 Mayıs 1948 de Tel Aviv'de İsrail devletinin kuruluşu ilan edildi. Ertesi gün İngiltere manda yönetiminden çekildi ve askerlerini Filistin'den çekti. Bundan sonra daha da pervasızlaşan ve azgınlaşan paramiliter Yahudi milisler, Irgun ve Lehi örgütleri eliyle 9 Nisanda Deir Yasin köyünde vahşice bir katliam gerçekleştirdi. Bu haber, savaşa hazırlıklı olmayan sivil Filistinliler arasında duyulunca yüzbinlercesi evini toprağını bırakıp Lübnan, Mısır ve şimdi Batı Şeria denen bölgeye kaçtı.
İsrail devleti ilan edildikten bir gün sonra, Ürdün, Mısır, Lübnan, Irak ve Suriye orduları, hemen İsrail'de işgale başlamışlardı. Ama püskürtüldüler. İsrail ordusu küçük bölgelerde süren direnişi de bastırdı. Ortaya çıkan ateşkes hatları, İngiltere mandasındaki Filistin'in çoğunluğunu İsrail'e bırakıyordu.
Mısır, Gazze Şeridi'ni elinde tuttu. Ürdün de Kudüs çevresindeki toprakları ve şimdi Batı Şeria denen bölgeyi ilhak etti. Bunlar, İngiltere manda topraklarının yüzde 25'ini oluşturuyordu. Bu durum 1967 savaşına dek sürdü. 1967 Savaşında ise İsrail, Mısır'dan Gazze ve Sina Yarımadası'nı, Suriye'den de Golan Tepeleri'ni aldı. Ürdün güçlerini de Batı Şeria ile Doğu Kudüs'ten çıkardı.
Bundan sonrası ise Filistin için tam bir trajedidir. Ülkelerinden kaçmak zorunda kalan Filistinlilerin nasıl yaşadığını anlamak istiyorsanız bu günkü Suriyeli mültecilere bakın. Filistinliler de çevre ülkelerde bu tür kamplarda yaşama mahkum edildi. Oralarda da rahat bırakılmadılar. Yapılan tam bir soy kırımdı. Filistinli Arapları ortadan kaldırıp toraklarına el koyma operasyonuydu. 1982 de Lübnan'daki Sabra ve Şatilla kamplarında İsrail destekli Lübnanlı Falanjistler eliyle büyük bir katliam daha gerçekleştirildi.
İsrail, Ortadoğu'daki Amerika'dır. Ortadoğu jandarma üssüdür. Amerika bu yüzden o kadar sahip çıkmaktadır. Bu gün öne sürülen 'yüzyılın planı' 1947 planının çok gerisindedir. İki devleti öngörmemekte, Filistin'İ karikatür bir devletçik olarak resmileştirmeye çalışmakta, bunun kabul edilmesine karşı da rüşvet gibi para teklif etmektedir. Ayrıca Filistin dışımdaki 6 milyon sığınmacı Filistinlinin de ülkeye dönüşünü imkansız hale getirmektedir. Bu plan kabul edilmezse de yaptırımlarla tehdit etmektedir. Filistin'in artık kaybedecek bir şeyi kalmamış, her şeyini kaybetmiş olacak. Ne hazindir ki arkasında duracak güç de kalmamıştır. En büyük desteği Türkiye'dir.