*HATAY BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI BEN OLSAYDIM NE YAPARDIM…* Yahya TÜMER

ABONE OL

*HATAY BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI BEN OLSAYDIM NE YAPARDIM…* Yahya TÜMER *(Böyle bir düşüncem olmamakla birlikte, bu konuda girişimim de asla mevcut değildir. Aşağıda yer alan her türlü içerik sadece konulara dikkat çekilmesi ve bilgi verme amaçlıdır.)*   6 Şubat depremiyle, depremzedelerin malı gitti, eşyası gitti bir şeyleri kalmadı ve çaresizlikten başka şehirlere gurbete gitmek zorunda kaldı...   Depremzedeler çok zor geçiniyor, şehir dışına çıkanlar için kiralar uçmuş, Depremden şehir dışına çıkanlar perişan, memleketinde kalanlar ise işsiz, çaresiz ve sonucunda geleceği umutsuz gören karamsarlık durumuna bürünmüş vatandaşlar karşımızda duruyor…   Medeniyet şehrimiz Antakya’da birkaç yer hariç yaşam alanı yok, enkazların kaldırılmasıyla şehir düz arazi durumuna dönüşmüş, şehrin her tarafı toz, toprak, çöplük içinde ve bakımsız…   Bu olumsuz durumları ortadan kaldıracak idarelerin başında Belediye Başkanlığı gelmektedir.    Belediyecilik bir vizyon işi olup, Belediye başkanlarının vizyonunu ise seçim dönemlerinde ortaya koydukları projeler ve verdikleri vaatler belirler. Bir belediye başkanı seçim kitapçığında yer alan bu vaatlerin ve projelerin ne kadarını yerine getiriyorsa o kadar başarılı sayılmakta ve şehre mührünü vurmaktadır.   Bununla birlikte, mart ayında yapılacak seçimlerde seçilecek Başkan ve Encümenlerin; Vizyonu, bakış açıları, çözüm odaklı yaklaşımları, deneyimleri, tecrübeleri, öngörüleri, inisiyatif kullanımları, çalışkanlıkları, halka yaklaşımları, liyakata dayalı çalışma yöneticileri ve birimleri oluşturmaları ile halka verecekleri güven, olumlu ve pozitif yaklaşımları, ortaya konulan projeler ve verilen vaatler büyük önem arz etmektedir.   Bu kapsamda;   Doğup büyüdüğümüz, insanı kendine hayran bırakan doğası, sıcaklığı, huzuru, uygarlığı, çoklu kültürü ve gizemiyle büyük bir çekim alanı olan eşsiz şehrimiz için,   Verimli toprakları, çalışkan insanlarıyla sıfıra yakın göç veren mucizevi şehrimiz için,   Yüzyıllar boyunca nice imparatorlukların ve medeniyetlerin ele geçirmek için kıran kırana savaştıkları kutsal topraklara sahip şehrimiz için,   Onu solumaktan, suyunu içmekten ve içinde olmaktan gurur duyduğumuz diri, canlı, yeşil, mis kokulu şehrimiz için,   Hatay’da yaşayan halkımız için mücadele ediyoruz, görevimizi özenle yerine getirmeye çalışıyoruz çünkü bizde HATAY’LIYIZ...    *Bu durumda, Belediye Başkanı ben olsaydım ne yapardım…*   Öncelikle, İnsanları kimlikler, inançlar, kökenler üzerinden ayrıştırmadan, evrensel bir bakış açısıyla, din, dil, ırk farkı gözetmeksizin insanı insan görerek, kinlendiren ırkçı düşünce, bölen particilik, parçalayan mezhepçilik gibi durumları ön plana çıkararak oy almaya yönelik hiçbir durumu seçim propagandasında kullanmazdım.   Seçimlerin tamamlanmasıyla, siyaseti bitirir, en iyi parti ‘Doğum Günü Partisi’dir diyerek tüm belediye başkanları, vekiller, yerel yöneticiler ile işbirliği içerisinde uyumlu çalışırdım.   Hatay’ın yüzde 90 imarının ve yapılaşmasının yeniden düzenleneceği 2024 yılı yerel seçimlerine ÖZEL olmak üzere, yönetim kademelerinde sadece bilgi, deneyim ve yetenek sahibi bilim insanları, mühendisler, mimarlar ve şehir plancılarının ağırlıklı olarak yer almasına özen gösterirdim.   Encümen ve karar vericilerin, liyakata dayalı, çoğunluğunun mühendis, mimar ve şehir plancısı gibi teknik eleman, çözüm odaklı, rant düşünmeyen, halkın gerçek sorunlarını, gerçek ihtiyaçlarını bilen kişilerden seçer, seçilecek kişilerin, tecrübeli, donanımlı, açık görüşlü, konulara üst perspektiften bakabilen, çözümcü, pratik, inisiyatif alabilen, ayrımcılık gözetmeyen aksine birleştirici rol oynayan yöneticileri tercih ederdim.   Hatay’da, hayatı kolaylaştıracak çözümleri hizmete koyar, doğumdan ölüme kadar insanca yaşamayı kolaylaştırır ve gelecek nesillere tuğla koyan projeler için çalışmalar yapardım.   Popülizm kokan davranışlardan uzak dururdum.   Biz karamsarlığa kapılacak insanlar değiliz, umudumuz var, heyecanımız var, Hatay’ı birlikte ayağa kaldıracak enerjimiz var deyip, Hatay’ın tekrar eski günlerine dönmesi, yaşanılabilir bir kent haline gelmesi için, kaybedilen zamanı telafi etmek için 24 saat gece gündüz demeden çalışma sistemine geçerdim.   Yalanın evrensel olduğu bir dünyada hep doğruyu konuşarak, şeffaf yönetim ve sorgulanabilir yönetim anlayışıyla, Meclis kararları, ihaleler, mali tablolar ve faaliyet tabloları ile Belediyenin yapacağı hizmetlerdeki iş ve işlemleri halkın gözetimine açılmasını sağlardım.   Güzelburç’taki sanayi, Uzunçarşı işletmeleri ile Kurtuluş caddesi ve civarı işletmeleri ile diğer esnaf işyerlerinin tekrar eski günlerdeki durumlarına dönmesi için elimden gelen her türlü katkıyı sağlar, işletmelerin yanında olur dertlerini dert edinirdim.   Engelli vatandaşlar kendini yalnız hissetmeyerek, hayatlarını kolaylaştırma iş ve işlemleri ile sportif, kültürel ve sosyal alanlarda her türlü imkânı sağlar, her zaman engelli vatandaşlarımızın yanında olur dertlerini dert edinirdim.   Çocuklar, gençler, kadınlar, engelliler için daha yaşanılabilir bir kent oluştururdum.   Sokakta yaşayanlar, kimsesizler, şiddet gören kadınlar, herhangi bir nedenle evden atılan, evini terk eden, sokakta yaşamak zorunda kalıp barınma imkânı olmayan ve herhangi bir kurum hizmetinden yararlanamayan, istismara açık sokakta yaşayan, evsiz, kimsesiz vatandaşların derdini dert bilip, psikolojik danışman hizmetleri, engelli hizmetleri, giysi yıkama ve temin etme, yeme içme vs. ile günlük olarak ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri merkezler kurardım.   Evrensel bir bakış açısıyla, din, dil, ırk farkı gözetmeksizin insanı insan görür, bu bağlamda kayırmacılık olmadan, adaletsizlik olmadan, yardımlar arttırılarak, tanıdığı olana değil, gerçek ihtiyaç sahiplerini tespit ederek, bu vatandaşlara “Veren el, alan eli bilmeyecek” şekilde sosyal yardımlar yapardım.   İstihdamı çözmek için elimden geleni yapmaya çalışırdım. İnsanımıza iş imkânı sağlayacak, iş arayan ile yatırımcıyı, işvereni buluşturacak tüm girişimlerin içerisinde olurdum.   Hataylı ailelerin yaşamını kolaylaştıracak, geçim derdini hafifletecek, iş olanaklarını arttıracak çözüm önerilerini sunardım.   Belediyenin tüm birimlerinde vatandaşların işini kolaylaştırırdım.   Vatandaşların her işinde beraber hareket eder, onun sorununu kendi sorunum gibi görerek tüm sorunları beraberce çözer önünü açardım.   Belediyede işi olan tüm vatandaşların güler yüzle tanışmasını ve karşılanmasını sağlar ve tüm vatandaşların Belediye birimleri ile ilgili sorunları ile ilgili Halkla ilişkiler birimi ile iletişime geçilip, çözümlü sonuçların en geç 1-2 gün içerisinde geri dönüş ile cevap verilmesini sağlardım.   Hatay Halkının önünde ki engellerin kaldırılması için anında ilgili yerlerle direkt irtibata geçerek o konuyu ortadan kaldırmasını sağlardım.   Temizlik görevlisinden, nikâh memurluğuna, Basın ve Halkla ilişkilerden, Yazı işleri Müdürlüğüne kadar vatandaş sorunu dinlenerek anında çözerek, hayır benim görevim değilse elinden tutarak ilgili birime götürerek sorunun çözümüne katkıda bulunurdum.   Halkın içinde olurdum, makam arabası ve resmi diğer araçların kullanımını görevleri dışında kesinlikle kullanılmasını yasaklardım.   Kaynakları verimli olarak ve gerçek ihtiyaçlar belirlenerek kullanılmasını sağlardım.   Ruhsat alıp yapılacak tüm yapılarda, proje aşamasında ve yapım aşamasında “Double Check - Çifte kontrol“ yapmak sonucunda güvenliğine emin olmadığım, sağlam yapılmayan hiçbir yapıya vatandaşı sokmazdım.    Bu kapsamda;   Yapılacak binalarda ‘Kapalı ve Açık çıkmalar’a müsaade etmezdim.    Mevcut eski binalara mantolama veya mekanik montaj kaplama yapılmasının istenmesi durumunda, bu binalardaki zemin ve bodrum (varsa) kattaki taşıyıcı sistemlerin kontrol edilmesine müteakip ancak izin verirdim.   Depremde yapı yıkılmasının önemli sebeplerinden olan “Proje Hataları - Yapısal Bozukluk” durumları olan, Kirişsiz balkon döşemeleri yapımı, çakışmayan kolon aksı ve süreksizlikler, Konsola oturan kolonlar, Kolonların çoğunun tek yönlü olması, Dişli, asmolen ve kirişsiz döşemeler-zayıf taşıyıcılı sistemler gibi yapılara ruhsat vermezdim.   Yapılarda, yumuşak kat ve kısa kolonlu yapılara ruhsat ve inşaat izni vermezdim.   Yapılardaki perde yerleşimi planında binanın rijitlik merkezi ile ağırlık merkezinin (Rijitlik merkezi: Kolon ve perdelerin ağırlık merkezi) yakın olup olmadığının incelenmesinin yanı sıra, perde enkesit hesaplamasındaki, x-x ve y-y yönleri için kat alanı için mevzuatta belirlenen orandan az olmayacak şekilde perde enkesit hesaplamasına dikkat ettirirdim.   Yapılarda her 5-6 kat için bodrum kat yapılmamışsa ruhsat vermezdim.   Parsel bazında düzenlenen zemin ve temel etüdü (geoteknik) değerlendirme raporunun formatına uygunluğunu inceletirdim.   Planda, projede büyük girinti ve çıkıntıları olan yapılara inşaat ruhsat vermezdim.   Binalarda en fazla 30 metrede yapılması zorunlu olan dilatasyonun yapılıp yapılmadığını inceletirdim.   Yeni yapılacak ve mevcut binalarda, yangın kapıları kontrolünün yanı sıra yangın/tahliye merdivenlerinin zemin kata kadar inmediği ve kapılarının kilitli olup olmadığının tespitini yaptırırdım.   Yumuşak kat ve kısa kolon olabilecek durumlarda işyeri ile konutun aynı yapıda olmasını engellerdim.   Mevcut binalarda onaylı proje ile fiili durum karşılaştırılarak, “Taşıyıcıya Sonradan Müdahale Edilmesi” durumu tespitlerini acilen yaptırırdım.   İşyeri ruhsatları verilirken veya yenilenirken kullanıcıların veya tesisatçıların kolona-kirişe verdiği hasarları inceletirdim ve tutanak haline getirilen evrak sonucunda onarım izni ve işyeri açma ruhsatı verdirirdim.   Hatay İmar Yönetmeliği'ne getirilecek yeni düzenleme ile 10 bin metrekare üzerindeki parsellerde yapılacak site tipi konut projelerinde, çocuklu kreş yapmak zorunlu hale getirirdim.   Yapılarda çevre düzenlemesi tamamlanmamış yapılara yapı kullanım izni vermezdim.   Sokaklara, caddelere bolca ağaçlar diktirirdim.   İmar planının biran önce bitirilmesini sağlar, ada bazlı, mahalle bazlı düzenleme ile tüm konut ve işyeri sahiplerinin mağduriyetini önleyecek şekilde planlama yapardım.   İmar planlarında kesinlikle üst perspektiften bakılarak ada bazlı, mahalle bazlı düzenlemeler yapar, parsel bazlı imar düzenlemelerini yasaklardım.   İmar çalışmalarında, ada bazlı, mahalle bazlı yapılacak planlarda çocuk oyun alanları, yeşil alanlar ve parkların yapılmasını sağlardım.   Elektrik, doğalgaz, içmesuyu, telefon, internet hatları vb. tüm altyapıları, yeraltı galerisi içerisinde olacak şekilde ileriki yıllarda da sorun yaşanmayacak ve ihtiyaca cevap verecek şekilde planlardım.   Kanalizasyon ve yağmur suları kanallarını, ileriki yıllarda da sorun yaşanmayacak ve ihtiyaca cevap verecek şekilde yeniden planlardım.   Taşıt ve bisiklet yolları, kaldırımlar, güvenli, geniş, ferah ve tıkanmayacak şekilde ileriki yıllarda da sorun yaşanmayacak ve ihtiyaca cevap verecek şekilde yeniden planlardım.   İmar planlarında yer alan tüm park alanlarının yapımını sağlar ve yeni belirlenen gelişme alanlarında yer alan tüm yol ve diğer altyapı imalatlarının önceden bitirilmesini sağlardım.    Yol güzergahlarında gün ve saat durumlarını kayıt altına alacak “Trafik Hacmi ve Yoğunluk” durumunu belirlemek için, yollara araç sayımını belirleyen sistem yaptırırdım.   Şehir içlerinde kesinlikle yol ortası refüjlerini kaldırır, trafik hacmi ve yoğunluğu esas alınarak, trafik sıkışıklığının önüne geçmek için “Trafik Yönetiminde Şerit Kontrol Sistemi” çerçevesinde, örnek vermek gerekirse, 3 gidişli 3 gelişli yollarda, belli gün ve saatlerde 2 gidiş 4 geliş olabilecek şekilde planlama ve projelendirme yapardım.     Hatay merkez ve tüm ilçelerde temizlik sorununu en hassas şekilde incelenerek sokak ve caddelerde sigara izmariti bile olmayacak şekilde getirilmesini denetleyecek kadar temizlik anlayışıyla hareket ederdim.   Depremde vefat eden tüm vatandaşlar için, yapı, sokak, cadde veya mahalle ölçeğinde, vefat eden kişinin kısa bilgisini de içeren, deprem hatıratı olarak kişisel ağaç dikilmesini sağlardım.   Hatay merkez ve tüm ilçelerde su sorununu kesinlikle ortadan kaldırırdım.   Hatay sadece Hatay’lının şahsi meselesi demeyip, Devlet yardımlarının yanı sıra, Dünya Bankası, Avrupa yardım fonları, yardımsever iş adamları, büyükşehirler ve diğer şehirlerin Belediyeleri vs. yardım desteğini alarak, şehrin mahalle mahalle, cadde, sokak imarını gerçekleştirmek ve bu mahallere yardım edenlerin isimleri verilerek elbirliği içerisinde Hatay’ın imarı ve kalkınmasını sağlamak için sonsuz girişimlerde bulunurdum.   Otomobil, motosiklet, bisiklet gibi farklı araçlar için Otopark sorununu çözmek için her aşamada planlama yapar, otopark sorununu çözerdim.   Hatay merkez, ilçeler, mahalleler ve köylerde çamurlu, çukurlu, bozuk yollar olmayacak şekilde yol sorununu kesinlikle ortadan kaldırırdım.   Yıkım ve enkazlardaki demir ayrıştırma işlemini kesinlikle şehir içerisinde yaptırmazdım.   Belediye kayıtlarında yer alan yerleşim yeri Numarataj sistemi ile Tapu kayıtları ve Ulusal adres veri tabanında yer alan bilgilerin uyumlu ve aynı hale getirilmesini sağlardım.   Hatay'da organik tarımı teşvik ederdim, köy pazarları ile üreticiden tüketiciye doğrudan satış sağlardım.   Hataylı ailelerin ucuz ve sağlıklı gıdaya erişebilmesi üretimden tüketime kadar, tarladan sofraya gelinceye dek, doğru işleyen bir organizasyon kurardım.   Üniversite öğrencilerine karşılıksız burslar sağlardım.   Yerel yöneticiler, muhtarlar, sivil toplum örgütleri ve halkın katılımıyla, Belediyeden beklenti ve taleplerini dinlemek için belirlenen günlerde toplantılar yapardım.   Belli bir plan dahilinde engelli vatandaşlar, şehit aileleri, esnaflar, yaşlılar, yerel yöneticiler, muhtarlar vs. ile STK’lara ziyaretler gerçekleştirirdim.   Kentin dinamiklerini harekete geçirip, harekete geçmemiş potansiyeli yüksek iş adamlarının var olan gücünü harekete geçirir her iş ve işlemde el birliği ile değer katardım.   Belediye bünyesinde 'Mülteciler Birimi' kurardım. Hatay'da yaşayan mültecilerin nerede, nasıl, hangi koşullarda yaşadığına ilişkin ayrıntılı bir envanter çalışması yapar, sorunları net olarak tespit eder ve özellikle çocuk ve kadın mültecilere ilişkin sağlık, beslenme, istismar, gayri insani barınma koşulları gibi akut sorunları devletin ilgili birimleri, ilçe belediyeleri ve sivil toplum kuruluşlarının koordinasyonu ile çözümleyecek önlemleri alırdım.   *Sloganlarımız;*   Güvenliğine emin olunmayan, sağlam yapılmayan hiçbir yapıya vatandaş sokulmaz olsun…   Belediyede işi olan tüm vatandaşların güler yüzle tanışması ve sorunlarına çözüm bulunması olsun…   Seçimlerin tamamlanmasıyla, en iyi parti “Doğum Günü Partisi”dir denilip siyaset bitirilerek hizmetlere başlamak olsun…   Belediyenin tüm birimlerinde vatandaşların işini kolaylaşacak olsun…   Hatay ayağa kalksın diyorsan, öncelikle siyasi görüşünü bir kenara koy olsun…   Umudumuz var, Heyecanımız var, Hatay’ı birlikte ayağa kaldıracak enerjimiz var deyip, Belediyelerin 24 saat gece gündüz demeden çalışma sistemine geçilmesi olsun…   Seçilecek kişinin, tecrübeli, donanımlı, açık görüşlü, konulara üst perspektiften bakabilen, çözümcü, pratik, inisiyatif alabilen kişi olsun…   Çocuklar kazanacak, gelecek kazanacak olsun…   Bu kenti çocuklara geri vereceğiz olsun…   Belediyeyi gençlerle birlikte yönetip, onlara güvenle teslim edeceğiz olsun…   Sosyal yardımlarda Veren el, alan eli bilmeyecek olsun…   İnsanları kimlikler, inançlar, kökenler üzerinden ayrıştırmadan, evrensel bir bakış açısıyla, din, dil, ırk farkı gözetmeksizin insanı insan görmek olsun…   Bunlarla birlikte;   Musa dağı, Kel dağı ve Samandağı arasındaki o güzelim yer var ya,   Asi Nehrinin Akdeniz'e döküldüğü noktada kurulan yerleşim yeri var ya,   Açık ama kendini habire dalga yaratarak yoran, deli, çılgın denizi olan yer var ya,   Dünyanın en uzun ikinci sahiline, 14 kilometre uzunluğundaki Çevlik sahiline sahip olan yer var ya,   Kumsalında güzelim narinlikte kum çiçeklerinin açtığı yer var ya,   Ermeni, Arap, Rum, Alevi, Sünni, Hristiyan, Yahudi, herkesin barış içinde yaşadığı yer var ya,   Ezan, çan ve hezan’nın bir arada olduğu yer var ya,   Birbiri ardında sıralanan Arap Alevi, Arap Hristiyan ve Sünni köylerinin ve bu köylerdeki insanların tümünün kardeşçe yaşadığı yer var ya,   Ülkemizin tek, etnik, Ermeni köyü olan Vakıflı Köyü'nün bulunduğu yer var ya,   Bir doğa mucizesi olan ağacın olduğu Hıdırbey Köyü’nün bulunduğu yer var ya,   Balıkçılık, tarım, narenciye cenneti olan, ipek böcekçiliği de yapılan yer var ya,   Ispanaklı ve biberli ekmeğin, kağıt kebabının, tepsi de etin, carra peynirinin, baharatlı çökeleğin, künefenin ve oruğun kralının yapıldığı yer var ya,   Defne (gar) sabunu, ipek (harir), boğma rakı (tini), keşkek (hirisi), sam şarabı (imbit) ile ünlenen yer var ya,   Ceviz, patlıcan, portakal, nar, vişne, mandalina, böğürtlen, çilek, yeni dünya, şeftali, yaban mersini, turunç, kabak, karpuz ve kavun dahil akla gelen her meyveden reçel, likör yapan becerikli insanların yaşadığı yer var ya,   Nar ekşisinin, biber salçasının, domates salçasının, tuzlu yoğurtun en hakikisinin, en lezzetlisinin, en doğalının yapıldığı yer var ya,   Asi nehri ismi gibi Asi, bazen hırçın ama hep mağrur, vakur ve onurlu insanların yaşadığı yer var ya, Neredeyse herkesin birbiriyle akraba olduğu yer var ya,   İşsizlik yüzünden genç erkekleri hep dışarıya Arap ülkelerine gittiği için tazecik gelinlerin, ufacık bebeklerini baba özlemiyle büyüdüğü yer var ya,   Giden herkesin bir şekilde dönmeyi düşündüğü, dönmese de baba evi yakınında kendine bir şekilde ev yaptığı yer var ya,   Pırıltılı giysileri ve altını çok seven kadınların yaşadığı yer var ya,   Kocaman yürekleri ve başına buyruk ruhlarıyla ancak büyük mekânlara, evlere, odalara sığabilen insanların yaşadığı yer var ya,   Arapçayı, şiirmişçesine ve yüksek sesle konuşan insanların yaşadığı yer var ya,   Hristiyan aleminin Hac merkezi Saint Pierre Kilisesinin olduğu yer var ya,   Mozaik bakımından dünyanın ikinci Arkeoloji Müzesi’nin olduğu yer var ya,   Uzun çarşı gezintinizde size 130 yıllık tarihin eşlik ettiği yer var ya,   Sabahın erken saatlerinde, havanın buz gibi ayazında, ezilmiş baklanın (fava) sıcak açık bir ekmekle yenildiği yer var ya,   Günün her saatinde humusun, halis zeytinyağı ve bol sirkeli turşu ile daimi yendiği yer var ya,   Günün ortalarında insanların tatlı özlemiyle müşebbek (züngül) kuyruğuna geçip sıcak sıcak yediği yer var ya,   Selim usta’nın çekiç vuruşlarında demirin hayat bulduğu, mistik demirciler çarşısının bulunduğu yer var ya,   Roma döneminde 1000 esirin dağı oyarak açtıkları Titus tünelinin olduğu yer var ya,   Terki Dünya Tarikatının merkezi St. Simon Manastırının olduğu yer var ya,   Defne ile Apollo’nun aşk yaşadığı suların, şelalelerin aktığı, yüzlerce çeşit soğuk mezesinin olduğu meşhur Harbiye var ya,   Habib-i Neccar camisinden yukarı doğru sıralanmış, tüm tarihi yüreklerinde barındıran, Affan kahvesinde bıcı bıcı’nın afiyetle yendiği yer var ya,    İşte orası Akdeniz'in incisi...   İşte orası demokrasinin ve hümanizmin başkentidir...   İşte orası benim memleketim...   İşte orası benim doğduğum...   Benim büyüdüğüm    Yedi Küpeli Gelin Hatay’dır.   Hatay fikir birliği ile üretilecek proje ve uygulamalar ile olabildiğince kısa sürede yeniden yaşanabilir şehir niteliğine kavuşacaktır.   Kentin; tarihi, kültürel, doğal ve çevresel değerlerine hassasiyetle sahip çıkan, sevgi, saygı ve özgürlük iklimini geliştiren, teknolojiyi iyi kullanan, güler yüzlü bir belediyecilik anlayışı ile yerel yönetim hizmetleri yürütülecektir.   Çağdaş ve yenilikçi hizmetleri ile yerel değerlerini markalaştırmış, ekonomisi güçlü, hayat kalitesi yüksek bir Hatay için, değişimi yöneten, gençlere örnek ve geleceğin öncüsü bir yerel yönetim modeli olacaktır.   Sonuç olarak Hatay; dünya varoldukça aynı ruhla ve aynı düşünceleriyle ayakta kalacaktır. Çünkü başka HATAY yok…   Selam ve Saygılarımla…   Yahya TÜMER İnşaat Mühendisi