Hz. Osman'ın Kılıcındaki Sır?
Hz. Osman Süreyc kabilesindendir! Süreyclilerin Orta Asya'dan gelen Türkler olduğu, Arap tarihçilerinin eserlerinde de geçmektedir. Bu sülâlenin mesleği kılıç ustalığıdır...
(Kayı Amblemi)
Peygamberimiz Hz.Muhammed (SAV) Mekke'yi feth etmiş, o gün Kâbe'deki putları kırmış ve Kâbe'nin anahtarlarının getirilmesi için Hz. Ali'yi görevlendirir.
Hz.Ali emir üzerine gider, Osman Bin Talhâ'yı bulur.
Anahtarları ister.
Osman Bin Talhâ anahtarları vermeyi kabul etmez;
“Kâbe'nin anahtarlarının yıllardır kendi soylarında olduğunu ve Hz.Muhammed (SAV)'in peygamberliğine inanmadığını" söyler.
Hz. Ali, anahtarları zorla alarak, Peygamber Efendimiz (SAV)'in yanına gelir.
Hz. Peygamber (SAV)'e anahtarları uzatır.
Hz. Peygamber Efendimiz (SAV) anahtarları Hz. Ali'den teslim alır.
Ve şaşılacak bir şeklide Hz.Ali'ye tekrar anahtarları uzatır, ve şöyle buyurur:
"Ali, bu anahtarları git Osman Bin Talhâ'ya teslim et" der.
Hz.Ali şaşırır ve sorar:
" Ey Allah'ın Resulü (SAV), az önce emrinizle gittim, anahtarları aldım, getirdim size teslim ettim. Şimdi de emrinizle aynı şahsa anahtarları teslim etmemi emir buyurdunuz.
Bunun hikmeti nedir ki?" diye sorar.
Peygamber Efendimiz (SAV) bir çok sahabenin yanında şu ibret verici sözleri söyler:
"Ya Ali, sen anahtarları yolda bana getirirken, Yüce Allah, dostum Cibril ile bana vahiy gönderdi;
"Emaneti Ehline Veriniz!”
“Kâbe'nin anahtarları uzun yıllardır Osman Bin Talhâ ve soyundadır.
Onlar Kâbe'nin nasıl temizleneceğini, nasıl sahip çıkılacağını çok iyi bilirler.
Emanetin ehilleri onlardır.
Bu Allah buyruğudur; Git ve teslim et!"
Hz. Ali bu emir üzerine hemen geri döner ve Osman Bin Talhâ'yı bulur ve anahtarları eliyle Osman Bin Talhâ'nın eline uzatır.
Bu sefer şaşırma sırası Osman Bin Talhâ'dadır;
Anahtarları alır ve sorar:
"Ya Ali, az önce anahtarları elimden zorla alan sen değil miydin?
Niye geri getirdin?" der.
Hz.Ali olanları anlatır;
“Bu konuyla ilgili Peygamber Efendimiz (SAV)'e Ayet geldiğini, Peygamberimizin (SAV) de anahtarları geri yolladığını" söyler.
Osman Bin Talhâ, müşrik iken bu olay üzerine koşa koşa Peygamber Efendimiz (SAV)'in yanına varır ve Efendimizin (SAV) şahitliğinde Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olur.
Şimdi sırrı açıklayalım;
Hz. Osman Bin Talhâ Kimdir?
Süreyc kabilesindendir!
Süreyclilerin Orta Asya'dan gelen Türkler olduğu, Arap tarihçilerinin eserlerinde de geçmektedir.
Bu sülâlenin mesleği kılıç ustalığıdır.
Bu aile Orta Asya'dan Anadolu'ya, oradan da Mekke'ye kervanlarla gitmişler ve Mekke'ye yerleşmişlerdir.
Netice itibarıyla; Osman Bin Talhâ Orta Asyalı bir Türk soyundan ve Kayı Boyu’ndandır.
Bilindiği üzere Topkapı Sarayı’ndaki Mukaddes Emanetler, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sonucunda İstanbul'a getirilmiştir.
Hz. Osman'ın kılıcı da Mukaddes Emanetler içinde muhafaza edilmektedir.
Sanıldığı gibi bu kılıç, Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferinden dönüşte getirdiği kutsal emanetler içersinde gelmemiştir.
Bu kılıç, daha Osmanlı İmparatorluğu kurulmadan önce, Hz. Osman döneminden, Ertuğrul Gazi'nin eline Şeyh Edebali kanalıyla "kutsal bir emanet" olarak teslim edilmiştir. Şeyh Edebali'nin eline geliş silsilesi ise;
Hoca Ahmed Yesevi tarafından onu takip eden halifeleri vasıtasıyla ulaşmıştır.
Ertuğrul Gazi, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu, Osman Bey'in babasıdır.
Şeyh Edebali ise, Osman Bey'in kayınpederidir.
Osman Bey'in gerçek ismi Orhun'dur.
Peki Orhun ismi, nasıl olmuş da Osman olmuştur?
Şeyh Edebali bu kılıcı teslim ederken Orhun'a;
“Bundan sonra senin ismin Osman olsun, soyun bu isimle anılsın" demiştir.
Hz. Osman'ın o kılıcının "mânâ sırlarını" Osman Bey'e söyleyerek teslim etmiştir.
Bu kılıcı, bizzat kılıç ustası Türk Sahâbî yapmış, Hz. Osman'a hediye etmiştir.
Topkapı Müzesi'nde gidip gördüğünüzde kılıcın üzerindeki KAYI BOYU'NUN işareti dikkatinizi çekecektir.
Kayı Boyu'nun damgası kılıç üzerinde durmaktadır.
Çıplak gözle net bir şekilde görülmektedir.
Çünkü bu kılıcın ustası Kayı Boyun'dandır.
Hz. Osman'dan, Osman Bin Talhâ'ya geçip, oradan da Hoca Ahmed Yesevî'ye emanet edilmiştir.
Daha sonra bu kılıç, Hoca Ahmed Yesevî silsilesi yoluyla Şeyh Edebali'ye gelmiş ve 'sırları ile beraber' Osman Bey'e teslim edilmiştir.
Manayı sezenlere selâm olsun.
Araştırmacı Yazar
Oktan Keleş’in
“Türk Tarihine Ait Yeni Sırlar”
adlı Makalesinden sadeleştirilerek alıntılanmıştır.