İnsanlığı tehdit eden iki unsur dil ve din çatışması?
Afganistan'da bir dağ yamacına baktım, bizim dağ yamaçlarımızın aynısıydı. Güneş aynı güneş, gölge aynı gölge, bulut aynı bulut!...
Afganistan’da bir dağ yamacına baktım, bizim dağ yamaçlarımızın aynısıydı. Güneş aynı güneş, gölge aynı gölge, bulut aynı bulut! Döndüm, Venezüella ormanlarına baktım, bizim ormanlardan farklı değildi. Şelaleleri inceledim. Bizdekiler ile dünyanın çeşitli bölgelerine serpiştirilmiş şelaleler farklı değildi. Aynı nitelikte suların yeşil tablolar gibi donanmış dağ doruklarından köpük köpük dökülüşünün ihtişamını yaşadım.
Avusturalya’da insanlar yolları farklı yapmıyor, Norveç’te de öyle. Türkiye’de de! Uçaklar aynı, trenler aynı, otomobiller aynı.
Dünyadaki insanlar farklı mı? Hayır, hangi ülkeye giderseniz gidi; boyu bosu değişir, belki rengi değişir, ama insan olmak gibi bir vasfı değişmez. El ve ayaklar ikidir. Gözler, kulaklar ve burun yerindedir. Beyin de aynıdır, ancak o beynin fonksiyonları farklılaşır. Bir Yahudi’de saldırgan, bir Japon’da içe dönük, bir Amerikalı da yağmacı, bir İngiliz’de doyumsuz hale gelebilir, ancak yine de insan olmanın imkânlarıyla kullanır bu vasıflarını.
Dünya günü demişler 22 Nisan’a. Aslında hergün dünyaya ait değil midir? Dünyayı yaşanır yapmak ile cehenneme dönüştürmek insanın iradesine bırakılmış bir imtiyaz alanı. Bakara Suresi’nin 29. Ayetinde, Yüce Yaratıcımız şöyle buyuruyor: ''O ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra göğe yöneldi, onu yedi gök olarak düzenledi, O her şeyi bilir.''
Öyle ya, biz olmasaydık, yani insan olmasaydı, dünyanın bu ihtişamının farkına hangi canlı varacaktı? Ne yazık ki, biz bu güzelliği yaşanmaz hale getiren bir azgınlık içerisindeyiz. Savaşlar bunun belirtisi değil mi?
Bu katil sürüsü cani yöneticilerin ihtirasına insanlığın ödediği bedelin hesabını kim soracak?
Zaman zaman katıldığımız uluslararası toplantılarda, başka ülkelerden gelen insanlara bakıyorum, Dillerimiz ve dinlerimiz ayrı. Diğer özelliklerimiz pek farklı değil. Bu farklılığı bir zenginlik olarak görmek varken, onu insanları kullanacakların kirli hesabı çatışma aracına dönüştürmüş. Dil ayırsa da, din birleşmeyi öğütler. İnsanlığın ilahi şemsiye altında huzura ereceğinin yollarını gösterir. Ne yazık ki, bu alanlarda arzu edilen ortak duyarlılık oluşmamaktadır.
İnsanlık bu iki ulvi şemsiyesi kıskaca dönüştürenlerin belasından kurtulacak mı? Pek sanmıyorum, binlere yıldır ağır bedeller ödediğimiz şeyden ihtirasının köleleştirdiği bir çağda günümüz insanı mı kurtulacak?
Bize düşen iyi niyetimizi devam ettirmek olmalıdır!