İslam'ı batılı Müslümanlar mı temsil edecek?

ABONE OL

Batı'da Müslüman olanlarda herhalde haklı olarak yaygınlaşan bir kanaat var: 'Türkiye'deki Müslümanları görsek, İslam'a girmeye korkardık...

Kilisede konuşan papazın söylediklerine gelin birlikte bakalım:
Yaşlı bir kadın cemaatim var. Her Pazar düzenli gelir. Evi uzaktadır. Çoğu zaman da otostop yaparak buraya ulaşır. Eğer bir Müslüman sürücüye rastlarsa, o getirip kilisenin kapısında bırakır, ama kesinlikle para almaz. Onu bir Hıristiyan şoför getirirse, parasını almadan indirmez ve “Bu hizmeti karşılıksız niye yapayım”, demekten de çekinmez. Bu sahnelerle yıllardır sıkça karşılaşırız. Cuma günleri Müslüman mahallesine bakın, camileri erkeklerle dolup taşıyor, caddelerde bile namaz kılıyorlar. Kiliseye ise atık erkekler gelmiyor, giderek azalan bir kadın cemaatimiz var. Görünen o ki, gelecek İslam’ındır. Dünya Müslümanlaşacak! Kurtuluşumuz da İslam’dadır!”

Şimdi de bir İngiliz kadınının; Lauren Booth’ın söylediklerine göz atalım. Kendisi İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair’in baldızıdır, gazeteciliği sırasında Müslümanlarla karşılaşmış, onların davranışlarındaki asalet, onu nefretten çıkarıp İslam’a yöneltsu
Müslüman olmakla ben kendimi şanslı hissediyorum ve sürekli şükrediyorum. Eğer bu sevginin, bu cömertliğin ve en zor şartlarda bile memnun kalabilmenin adı Müslümanlıkla ben buna bütün kalbimle katılıyorum. Dünyayı savaşlardan soygunlardan kurtaracak tek reçete İslam’dadır.

Şimdi de ezandan rahatsızlık duyan, hatta dini değerlere hakaret eden Müslüman adlı bizimkilere bakalım isterseniz:

O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli ama benim yurdumun üstünde ebedi inlemesin artık nolur ya! Resmen ağzıma ağzıma okunuyor her sabah!!", "Hayatta hiçbir laftan tiksinmedim 'Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez'den tiksindiğim kadar.” 

Bunu bir Türk kadını söylüyor. Üstelik milletvekili olmasına rağmen! Bu, ferdi bir olay değildir elbette. Kamu vicdanını hesaba katmayacak kadar duyarsız olur mu bir Milletvekili? İnanmıyor olabilir, ama inanana saygılı olmada kendisini sorumlu hissetmesi gerekmez mi? ‘nefret dili’ kullanan bu kadının geçmişinde Kaldı ki, bunun geçmişinde İslami hükümleri uygulayan Kadınlar da bulunmaktadır. Hatırlarsınız, 15 Temmuz kalkışmasında sela okuyan müezzinleri taşlı sopalı dövmeye kalkan insanlar da bu ülkeden çıktılar.
Yeri gelmişken, artık espri halini almış, aydınımızın dine mesafesini göstermesi bakımından da içimizi sızlatan bir olaydan söz edelim:

Baba üç tane kurban alır, birisi kendisine, biri eşi-ne, biri de damadına, Kendilerininkini kestirirler. Damadına da, “vekâletini ver, senin kurbanında kesilsin”, der. Damat bir süre bahçede gezinir durur, kayınpederi der: “Evladım, ne dolanıp duruyorsun, vekâletini versene” Adam, ”Babacığım, bugün Pazar, noterler kapalı, ben nasıl vekâlet vereceğim?” demesin mi?

Artık kayınpeder, şaşkındır, ama çaresiz üzüntüyle de olsa yönlendirir: “kurbanı kesen kasaba, senin adına kesebileceğini söylemendir vekâlet”, der ve kurban kesilir. Arkasından iki rekât şükür namazı kılması için abdest almasını söyler. Adamın cevabı ürkütücüdür: “Ben abdest almasını bilmiyorum!” 

Batı’da Müslüman olanlarda herhalde haklı olarak yaygınlaşan bir kanaat var: “Türkiye’deki Müslümanları görsek, İslam’a girmeye korkardık. Ancak biz Kuran’ın ve Hz. Peygamber’in İslam’ına bağlıyız. Ve dünyaya İslam’ı Batılı Müslümanlar, yani bizler yayıp kabul ettirecektir!
Biraz haklılar gibi geliyor bana, ne dersiniz?