"İSTİHBARAT ÇAĞI "

ABONE OL

Bağımsız İskoç gazeteci Duncan Campbell'İn 20 yıldır derinlemesine ve belgelerle yürüttüğü araştırmalar, dünyada gizli servislerinin muazzam bir egemenliği olduğunu tartışma götürmez şekilde ortaya koydu. Avrupa Birliği’nin Campbell'a hazırlatıp benimsediği yeni bir rapor, yeryüzünde neredeyse bütün insanların, konuşma ve mesajlarının dinlendiğini ve arşivlendiğini anlatıyor. Abartılmış düşünebilirsiniz, ama saatte birkaç milyar mesajdan söz edildiğini unutmayın! Böylelikle, George Orwell'in "1984" adlı unutulmaz romanında çizilen fiktif totaliter toplum modelinin gerçek hayatta düpedüz uygulandığı bir çağa ulaşmış oluyoruz.
Bugün insanların kolayca ulaşabildiği yapay zekanın sunduğu imkanları ordular ve istihbarat yapıları 10 yıldan fazla bir zaman öncesinde kullanıyorlardı. Türkiye’de Ergenekon davalarında sahte dijital veriler, konuşma tapeleri kullanılırken ve birçok düzmece veriler, kurgu senaryolar hazırlanmış davalar olanca hızıyla yazılı ve görsel basında şişiriliyorken konuşma tapelerinde basit bir ayrıntı dikkatimi çekti. Bir Üniversite de Uluslararası ilişkilerde ders veren bir profesörle yaptığım uzun konuşmaların bazılarında veya diğer akademisyen, istihbaratçı, TSK’de görev yapanlar arasındaki konuşmalarım arasına TCK’na göre suç teşkil edecek bölümler vardı. Konuşma tapelerinde bana ait olduğu söylenenlerden bazıları ise benim yaptığım konuşmalar değildi. Binlerce konuşma tapeleri arasına serpiştirdikleri öğeleri çok dikkat ederseniz fark edilebiliyordu. Silivri’de Casusluk yapma maksatlı kurulan FETÖ mahkemesine bunları anlatan kısa bir dilekçe verdim ve konuşma tapelerinin dinleme kayıtlarını istedim. O dilekçe birçok kez talep etmeme karşın verilmedi. Sonra bu talebi avukat ve sanık yapılan kişiler, yurtsever gazeteciler kamuoyu önüne taşıyınca bir sene kadar sonra vermeye mecbur kaldılar. İçlerinde ses montajları vardı. Tabi ki bu konuda yaptığım talep dilekçelerine ve konuşma yapmak istemime müsaade edilmedi. Sesler kopyalanmış ve yeni suç teşkil eden konuşma cümleleri eklenmişti. Bu olayın oluş tarihi 2009’dur. Bugün değil ses türetilmesi yapay zekanın geldiği noktada görüntü türetilmesine dönüştü. Hedefe alınan her kişi büyük suçlamalarla karşı karşıya kalabilir.
Bu bahsettiğim kumpas devlet içine sızmış ve imkanlarını kullanan FETÖ istihbaratçıların ellerinde bulunan cihazlarla kurguladıkları tehlikeli bir senaryoydu. Neredeyse tüm sanık ve avukatlar ısrarla bu konuda ses türetilmesi konusundaki önermeme ikna olmadı. Çünkü bu konuda ortada bir veri ve yapılmış bir haber yoktu. Daha da vahimi aynı hücreyi paylaştığım emekli olmuş istihbaratçılarda benim söylemlerime ikna olmuş görünmüyorlardı. Yıllar geçti bizi yargılayan hakim ve savcılar sanık bizler tanık ve müşteki olarak duruşmalara katılırken aynı konuyu mahkeme önüne getirdim ve bu tapelerin içinde basit kurgular yapıldığı gibi devletin gizli kalması gereken kritik bilgilerinin ifşa edildiğini dolayısıyla şu an sanık olan kişilerin Türk Devleti aleyhine casusluk yaptıklarını ispatlamam için bana duruşmada sunum yapmama izin verilmesini talep ettim. Ve ekledim Sunum sonrası tüm sanıklara karşı söz hakkı verilmesini talep ettim. Biliyordum ki her şey bilgi ve belgeler üzerinde sabitti, yapılan casusluk ortada idi. Mahkeme talebime şöyle karşılık verdi. ‘Bir sonraki duruşmada bu isteme cevap verilmesi’ Duruşma tutanağına eklendi üzerinden bir aydan fazla zaman geçti birçok kez duruşma yapıldı ancak alınan karara uyulmadı. Bunun üzerine birçok spekülasyon yapılabilir ancak belki unutulmuştur diye iki kez hakime hatırlattım bununla yetinmeyip duruşma savcısıyla konuştum. Benim talebimi siz isterseniz belki kabul görür dedim. Olmadı. Bunları şu düşüncelerime dayanak olması için anlattım;
Türkiye’de yeni bir yasa hazırlığı var. Yerli işbirlikçilere-taşeronlara. "etki ajanları", "yönlendirici ajanlar" ya da kapsamlı bir deyişle "nüfuz casusları" deniliyor. Türkiye yabancı ajan-etki ajanı kavramlarını bu haberler üzerinden tartışırken 11 Mayıs'ta ANKA Haber Ajansı yasa metninin taslağını yayımladı. Taslak metne göre 9. Yargı Paketi'yle Türk Ceza Kanunu’na (TCK) yeni bir madde ekleniyor.
Taslak madde tam olarak şöyle:
Madde 339/A:
(1) Bu bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda;
• a) Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar,

• b) Türkiye’de suç işleyenler, hakkında, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fiilin, bu bölümde düzenlenen suçlar dışında başka bir suç oluşturması halinde hem bu suçtan hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suçun, milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birimler ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
ATEŞTEN GÖMLEK
Türkiye’deki karar alıcıların, ülkenin geldiği tehlikeli noktada üzerlerine ateşten gömlek giydikleri aşikâr. İşleri zor ve karmaşıktır. Üstelik bu yasa başka bir ülkede benzer şekilde yasalaştı ve uygulanıyor. Ancak bu yasa bu haliyle çıkar ise başta kendileri olmak üzere Türkiye’nin hayrına olduğunu varsaydıkları bu yasa ile suçlanabilecekler hatta haksız yere hüküm alabilecekler. Nasıl mı?
Dış kaynaklı haber yapan FETÖ benzeri dış ülke istihbaratına çalışan kişilerin yaptıkları haberler dikkatle incelendiğinde devlet içinde güncel bilgilere eriştikleri görülebilir. Doğru bilgiler içine kendi amaçlarına hizmet edecek zehirli bilgilerle harmanlayarak etki ajanlığı yapıyor, insanların kafalarını karıştırmaya devam ediyorlar. Burada en başa alınması gereken önlem devlet içinden bu bilgiler kolayca nasıl çıkıyor. Bunların araçları neler, kimlerdir?
Ergenekon sürecinde teğmenleri tuzağa çeken istihbarı yapının kriminal elemanlarının aleni casusluk yaptıkları ortaya çıkmış ve bugün bile ‘derin’ devletçilik oynayabiliyor, insanları tuzağa çekip dolandırabiliyor, karşı duranlara kara çalabiliyorlarsa bunun nedeni işledikleri örgütlü suçlardan yargılanmadıkları içindir. Önceki yazılarımda ‘Cin Ali’nin serüvenleri’ adı altında yazdığım kişiler tipik bir etki ajanlığına örnek teşkil ediyor ve yargılanamıyorken ve suç işledikleri kısa bir soruşturmada tüm somut kanıtlarıyla ortaya çıkabilecekken, devletin tüm karar organları üzerinde tam bir hakimiyet varken yapılamıyorsa çıkacak bu yasa hakkında karar alıcıların bir kere daha düşünmesi, konu hakkında aykırı düşüncelerin değerlendirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu yasanın bizzat kendisi devlet içindeki kirli klikler elinde kıyım makinasına dönüşebilecektir.
İnsanlarımız devlet içine çöreklenmiş etki ajanlarının kurguladıkları senaryolarla bugüne kadar toplu kıyımlara uğradı. Hemen her bir aile bu kirli çarka kurban verdi. Devlete güven, derin yaralar aldı. Üstelik devlet, içindeki işbirlikçileri suçları ortaya çıktığında nesnel verilerle yargılayamadı, örnek cezalar veremedi. Liyakat sisteminin çalışmaması nedeniyle ahbap çavuş ilişkilerine evrildi. Uzaklaştırma ve istifa etmeleri ile sorun çözülemiyor. Perde arkasındakiler ortaya çıkarılması gerekiyor.