Kadınlarda Menopoz ve Kalp Hastalıkları?
metabolic balance® Türkiye temsilcisi, kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Saide Aytekin, kadınlarda, menopozdan önce kalp ve damar hastalıklarının çok sık görülmediği yönündeki algının artık değişmesi gerektiğini söylüyor...
Özel HABER / Prof. Dr. Saide AYTEKİN, ÜLKE POSTASI
metabolic balance® Türkiye temsilcisi, kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Saide Aytekin, kadınlarda, menopozdan önce kalp ve damar hastalıklarının çok sık görülmediği yönündeki algının artık değişmesi gerektiğini söylüyor. Artık kadınlar, menopozdan önce de risk altında!
Kadınlarda, menopoza kadar kalp hastalıklarının hiç görülmediği veya az görüldüğü algısı genel olarak tüm dünyada yaygındır. Oysa yapılan istatistikler, kadın ölümlerinin en sık nedeninin kalp hastalıkları olduğunu göstermektedir. 2002’de ABD’de yayınlanan bir analize göre, 356 bin kadın kalp hastalığından hayatını kaybetmiştir. Yine bazı çalışmalar, kadınlarda kalp hastalığı görülme sıklığının, erkeklere oranla her yıl 50.000 kişi arttığını göstermektedir.
Avrupa’da yapılan analiz sonuçlarına göre kadınlarda kalp damar hastalıklarından ölüm oranları %55, erkeklerde %43 olarak tespit edilmiştir.
Kısacası, 35-65 yaşları arasındaki kadınların kalp damar hastalıklarına yakalanma sıklıkları, tüm ülkelerde, hiç de azımsanmayacak oranlardadır.
Kadınların menopoza kadar, kalp hastalıkları açısından oldukça rahat oldukları, ancak menopoz kapıya dayandığında kalp hastalıkları riskiyle karşılaşabilecekleri algısı son derecede yanlıştır.
Türkiye'deki Durum Farklı mı?
Türkiye'de de durum pek farklı değil. Her yaş grubunda, erkeklerin ve kadınların kalp damar hastalıklarına yakalanma oranları, neredeyse aynıdır. Ancak, Avrupa’da yapılan bir çalışmada ortaya çıkan, 45-75 yaş aralığındaki 100.000 erkek ve kadın hastanın kalp damar hastalıkları nedeniyle ölüm oranları Türkiye’deki sonuçlarla karşılaştırıldığında, Türk kadınlarının açık ara önde olduğu görülmektedir. Bu nedenle, “menopoza kadar bize bir şey olmaz”, ya da “kadınlarda kalp damar hastalıklarına erkekler kadar sık rastlanmaz” algısının bir an önce değişmesi gerekmektedir.
Bu algının kırılması amacıyla Amerika’da başlatılan “Go Red for Women” kampanyası tüm dünyada ilgi görmüş ve bu yıl 2 Şubat’ta kadınlar kalp damar hastalığına dikkat çekmek için kırmızı giysiler giymişlerdir..
Kadınlarda Kalp Hastalıkları Neden Hızla Artıyor?
Kadınların %80’i geleneksel risk faktörlerine sahiptir. Ayrıca, kadınlarda obezite oranları 40 yaşından sonra %50’leri bulmaktadır. Buna bağlı olarak insülin direnci ve şeker hastalığı oranları erkeklerden daha fazladır. Şeker hastalığına bağlı olarak gelişen kalp damar hastalıklarından ölüm oranları da erkeklerden çok daha yüksektir.
Ayrıca yapılan çalışmalarda, her yaş gurubunda hipertansiyon oranları kadınlarda çok daha yüksek bulunmaktadır. Türkiye'de yapılan çalışmalarda, tüm bölgelerimizde kadınlarda hipertansiyon oranlarının çok yüksek olduğu görülmektedir. Bunlara “tedavisiz kalma” faktörü de eklenince, kadınlarda kalp damar hastalıkları görülme oranındaki bu artış kaçınılmaz olmaktadır.
Kadınların düzenli egzersiz yapma oranları da çok düşüktür. Bunun da etkisiyle menopoz sonrası kolesterol değerleri kadınlarda çok daha yüksek seyretmektedir. Erkeklerde birincil risk faktörü olarak kabul edilmeyen trigliserid yüksekliği, kadınlarda risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Kadınlarda HDL, yani koruyucu kolesterol oranları da erkeklerden daha düşüktür.
Tüm bu faktörlere kadınların sigara içme oranındaki artışı da ekleyince, bu sonuçlara şaşırmamak gerektiği anlaşılıyor. Dünyada, her yıl 1.5 milyon kadın sigaraya bağlı nedenlerden hayatını kaybetmektedir. Bunun önümüzdeki yıllarda 8 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir.
Diğer bir faktör de tuz tüketiminin giderek artmasıdır. Bu da hipertansiyonu doğrudan etkilemektedir. Karbonhidratlı, yani unlu gıdalar, trans yağlar, alkol tüketimi ve şekerli gıdalar da insülin direncini arttırarak hipertansiyona neden olmakta, vücutta su ve tuz tutulumu artmaktadır. Glisemik indeksi düşük olan sebzelerin ve ölçülü meyve tüketiminin bu riski azalttığı, patates, havuç, pancar gibi glisemik indeksi yüksek olan sebzelerin ise riski arttırdığı bilinmektedir.
Bu nedenlerle, genç yaşlardan itibaren beslenmeye dikkat edilmesi, karbonhidratlı gıdaların daha az tüketilmesi, sağlıklı karbonhidratlar tüketilmesi, spor alışkanlığı edinilmesi, özellikle ailede hipertansiyon varsa; zaman zaman tansiyon kontrollerinin yapılması, tuz tüketiminin azaltılması gibi önlemler, menopoz sonrasında daha sağlıklı olunmasını sağlayacaktır. Menopoz dönemine girildikten sonra da aynı önlemlerin sürdürülmesi, düzenli sağlık ve tansiyon kontrolleri hiç şüphesiz ki kalp damar hastalıklarının azalmasında çok önem taşımaktadır.
Unutulmamalıdır ki; Türkiye’de ve dünyada kadınları ilgilendiren en önemli sağlık sorunları diyabet, obezite ve metabolik sendromdur.
Özel HABER / Prof. Dr. Saide AYTEKİN, ÜLKE POSTASI