KİMDİR BU ÖLÜMÜN BEKÇİSİ?
Biz ne demirler gibi birbirimiz ile dövülecek kadar dirayetli ne de dövüldüğünde ortaya çıkacak bir sanat eseri kadar görkemli değiliz...
Her nefes paha biçilmez bir nimettir!
Nice yarınlar gelip geçti
Nice tohumlar dikildi yeşerdi büyüdü
Nice bebeler doğdu büyüdü yaşlandı ve öldü
Ahh şu ahir zaman içinde
Nice çarklar döndü de sonunda durdu.
Ey dost!
O halde niye neden kim yada kimler içindir bu telaş.
Ne demiş Şeyh Sâdi;
Ey kemikten kafes!
Bilir misin? Can, senin içinde bir kuştur.
Adı da nefestir.
Kuş bir kere kafesten uçup gitti mi bir daha onu ele geçiremezsin.
Fırsatı elden kaçırma.
Âlem, bir demden ibârettir.
Âlimlerin yanında ise bir dem, bir âlemden daha kıymetlidir.
Mezar toprağında uyuyan insan, yüzünün tozunu ancak mahşer günü silebilecektir.
Bu bakımdan başını şimdi gaflet yakasından çıkar ki, yarın mahcûbiyetinden başını eğmeyesin.”
Ey dost!
O halde sana mı bana mı ona yada onlara mı kalacak bu dünya?
Ey dost!
Kul kul için değil kul Yaradan için güzel insan olmalı.Ancak o vakit kulu Yaradan kulunu sabırla yoğrulup inandığı için layıkıyla mükafatlandırır.
Sen bir senin başını mı dertte sanırsın
Sen başka bir başa fes olsan kendi derdinden utanırsın.
Ey dost!
Peki sen niyedir ki başkasının beğenisi taktiri ilgisi hayranlığı için yıpranıp dökersin kendi ruhunun boyasını
Bilmez misin ki
Seni Yaradan bir damla kan pıhtısına inşa etmiş yaşamının tüm surlarını.
Ne güzel söylemiş Mevlâna Celaleddin-i Rumi;
"İnsanı gördüklerinden ibaret sayma. Göremediklerinde ara.
İçidir hakikatin resmi, dışı sadece bir manzara."
Sen ben onlar;
Bir dönüp bakmalıyız ki kendimize
Kim karşısında zavallıyız.
Yada kim bizim karşımızda zavallı diyebilecek kadar yaratıldı?
Ey dost!
Kim ki gurura bencilliğe kapılır
Kim ki yetim hakkına bulaşır
Kim ki harama el uzatır
Kim ki hep açtır ve malının kölesi olur
Kim ki başkalarının ayıbını arar
Kim ki başkasının namusuna göz diker
Kim ki tok yatar açken yedi kat yakını
Cennete girse Cennetin tek dikenli gülü yine odur.
Ne demişti Pir Sultan Abd-al
Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu!
Aman diyilim dost!
Biz ne demirler gibi birbirimiz ile dövülecek kadar dirayetli ne de dövüldüğünde ortaya çıkacak bir sanat eseri kadar görkemli değiliz.
Biz altı üstü bir nefes kadarız.
Şimdi varız elbet
belki an sonra yokuz.
Ey dost!
İnsanın insan yüzünde adresi kalmalı
Geriye bir gülüş bir dua bir hatırlanma yahu bir anı kalmalı.
Andıkça bozuk süt içmiş gibi ağzı buruşursa insanın olmaz.
Halâ birileri açlıktan ölüyorsa bu dünyada
Olmaz...
Halâ yetim olan aç uyuyorsa gökyüzünü yorgan yaparak
Olmaz...
Halâ hırs ile kırıyorsa birbirini iki kan pıhtısı
Olmaz...
Halâ tok anlamamışsa açın halini
Olmaz...
Halâ ölüyorsa bir babanın evlâdı ve yanıyorsa diri diri bir ananın yüreği
Olmaz...
Halâ açlıktan sussun diye şekere batırılmış emzik tıkılıyorsa ağzı süt kokan bebenin ağzına
Olmaz...
Halâ bir kız çocuğu uyanıyorsa korku ile uykusundan alnı kan ter içinde
Olmaz...
Ey dost!
Oysaki olmaz dediğimiz her şey oldu.
Ömür dediğin allı pullu ıslak bir çarşafdı.
Aldı içine bizi uyuttu.
Tıpış tıpış yürüdük
Usul usul büyüdük.
Ey dost!
Ben sen onlar
Dünyaları kazandık lakin ruhlarımızı kaybettik.
Şimdi kimdir bu ölümün bekçisi?
ŞAİR NESLİHAN EYÜBOĞLU