MİLLİ KİLİSEMİZ VAR!

ABONE OL

TÜRK ORTODOKS PATRİKHANESİNİN PASKALYA AYİNİ

Türkiye’de tek bir haber yapılmadı. Türkiye’deki Rumların, Ermeni kiliselerinin kutlama yapmaları ile ilgili gazeteler ve haber kanallarında birçok yorum yapılırken Atatürk’ün emaneti olan bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesinin İstanbul Karaköy’deki ibadet evinde yapılan yapılan ayin görmezden gelindi. Kutlamalar çoşkulu geçsede, Devletin ilgisizliğine kurumların yanında, gazeteciler de eklendi.

Anadolu Ajansı (AA), Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî haber ajansıdır. Türk Kurtuluş Savaşı hakkındaki haberleri duyurmak amacıyla Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Halide Edip Adıvar ve Yunus Nadi tarafından 6 Nisan 1920'de Ankara'da kuruldu. 57 sayılı Kanuna göre, Anadolu Ajansı malları Devlet malı sayılır. Bu mallar aleyhine cürüm işleyenler hakkında umumi hükümler dairesinde kovuşturma yapılır. Anadolu Ajansı personeli Türk Ceza Kanunu’nun tatbikatında, memur sayılır. 124 farklı uyruktan toplam 3000'in üzerinde çalışanı bulunan ajans; günlük ortalama 2000 haber, 2000'in üzerinde fotoğraf, 10'a yakın infografik ve 400'ün üzerinde video yayınlamakta ve 20'ye yakın canlı yayın yapmaktadır. Yurt dışında 41 ofisi ve 100 ülkede temsilciliği bulunmaktadır. Dün verdiği haber şöyleydi.
‘’ Fener Rum Patrikhanesi'nde Paskalya ayini yapıldı. Hristiyanların en önemli dini bayramlarından olan ve Hazreti İsa'nın yeniden dirildiğine inanılan günün kutlandığı Paskalya Bayramı dolayısıyla Fener Rum Patrikhanesi'nde ayin düzenlendi. Ayine, Yunanistan'ın Ankara Büyükelçisi Theodoros Bizakis, Yunanistan'ın İstanbul Başkonsolosu Konstantinos Koutras, Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar ve Ukrayna'nın İstanbul Başkonsolosu Roman Nedilskyi katıldı. Yanlarında geleneksel paskalya çöreği ve boyalı yumurta getiren ziyaretçiler, kilisenin girişinde mum yakıp dua etti, okunan ilahilerin bazı bölümlerinde eşlik etti. Ayinin bitmesinin ardından Patrik Bartholomeos ziyaretçilere kırmızı paskalya yumurtası hediye etti. Kilisedeki ayine Türkiye'de yaşayan Ortodoksların yanı sıra İstanbul'da bulunan bazı Yunanistan, Rusya, Ukrayna ve Gürcistanlılar da katıldı.’’
Türkiye’de yayınlanan tirajları yüksek gazeteler de onlarca haber yapıldı. Ancak Türk Ortodoks Patrikhanesinde yapılan ayin tek bir cümlede yer almadı.
Geçmişten günümüze kadar kimi erimiş, kimi halen varlığını sürdüren bu topluluklardan günümüze ulaşanlar, Hristiyan Gagauzlar, Çuvaşlar, Hakaslar, Mişer Tatarları, Şaman Altaylılar ve Yakutlar, Budist Tuvalar, Yahudi Hazaryalılar, Yahudi Karaimler ve Anadolu Karaman Hristiyan Türkleri, bunlardan bazılarıdır. İslam dışı (gayr-i müslim) olarak mütalaa edilen bu Türk unsurların pek tabi belirleyici vasıfları, onların din olarak değişik dinlere mensup oldukları halde, soy olarak Türk olmalarıdır. Burada söz konusu Anadolu'da yaşamış ve Karaman olarak tabir edilen Ortodoks Türkler olduğu için diğer topluluklar daha geniş bir etüdün konusudur. Ancak söz konusu olan Anadolu Hristiyan (Karamanlı) Türklerine ait bilgi ve değerlendirmeler çoğu zaman İslam'a olan saygı ve bağlılıktan, kimi zaman mutaassıp çevrelerin müslim, gayr-i müslim biçiminde ilim disiplini dışında değerlendirmelerinden dolayı, adeta yok sayılırken, konu hakkında daha ziyade Batı kaynaklı araştırmacılar ise bu unsurları, Yunaniliğe dayandırdıkları görülür. Pek tabiki burada özellikle Batılı oryantalistlerin Anadolu Türk Hristiyanlarını Yunanlılığa dayandırmaları, Anadolu Türklerini tarihi omurgadan mahrum bırakma maksadına matuftur.
Türkiye'nin istiklali ve istikbali söz konusunu olduğunda durum daha da bir önem kazanmaktadır. Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren Asya, Balkanlar ve Tüm batı ve Orta Avrupa içlerine kadar uzanan coğrafyada Türkler Türklerin yardımına koşuyor. Bu konuyla ilgili olarak şu dış mihraklı çalışmalar ve sonuçlarını bir yana bırakırsak, Türkiye'de konuya yaklaşım tarzında iki yönlü bir yanlış içinde oldukları görülür. Bunlardan biri yukarıda da belirttiğim gibi doğrudan kendi dini inancımızdan kaynaklanan, müslim-gayr-i müslim biçiminde Hristiyan Türkleri doğrudan redde dayanan anlayıştır. Bu anlayışın temel sebebi, uzun Osmanlı asırları boyunca hatta sonrasını takibe den yıllarda bile, milliyet, millet, soy kavramlarının din çerçevesi içinde mütalaa edilmiş olmasıdır.
İkincisi ise, iyi niyetli veya kasıtlı konu üzerinde yapılan araştırmaların sonucunda, özellikle Anadolu’da meskun olan Hristiyan etnik unsurlarla (Rum, Ermeni, Nasturi, Asuri v.b.) Anadolu Türk Tarihinin açıklanmasında düşülen açık zorlamalarıdır. Bundan hareketle bu tür araştırmacılar, Anadolu'da meskûn bulunan Hristiyan unsurları herhangi bir din, soy tasnifine tabi tutmadan, topyekûn Rum veya Ermeni'ye teşmil edip, Anadolu Türk tarihini Asya menşeli Oğuz ve Kuman-Kıpçak geleneğinden koparmaya çalışmaktadırlar. Bu çalışmalara son yıllarda zaman zaman bazı devlet adamlarının şahsi görüşleriyle popülize edilerek, Anadolu' da daha önce yaşamış kadim kavimlerle meydana gelmiş köksüz ve melez bir Türkiye halkı yaratılma çabasına girişilmiştir. Sonuçta bu anlayış, kendini sadece tarih araştırmalarında göstermekle kalmamış, metottan ve muhtevadan yoksun bir politik ve toplum anlayışının da ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Oysa, ciddi saha ve tarih araştırmalarının sonuçları göstermiştir ki, ne Anadolu' da Hristiyan unsurların tamamı Ermeni veya Rum'dur, ne de Anadolu Türklüğü Oğuz, Kuman-Kıpçak geleneğinden kopmuş mozaik bir kavimdir. Bu hususta varılabilecek en ileri nokta, baskın kültürlerin gücü, siyasi hareketlerin sonucunda asimilasyona uğrama. din değiştirme, kültürlerarası etkilenme cinsinden belki kısmi karışımların olabileceğidir.

Tarih boyunca Anadolu' da yaşamış ve çoğu zaman Hristiyan olmaları sebebiyle genellikle Rum olarak tanıtılmış, daha sonra Türk-Yunan harbi sonunda aynı tanımlama ile Yunanistan'a göçe tabi tutulan Hristiyan Türkler 5.yy.'dan itibaren Balkanlar ve Kafkasya üzerinden Anadolu'ya göç eden Türk uruk ve boylarındandır. Genel olarak "Karamanlı\ "Karaman Türkü", "Ortodoks Türkler" diye tabir edilen bu Ortodoks Türklerin durumlarını açıklayabilmek için hiç kuşkusuz Türk boylarının Anadolu'ya geliş maceralarıyla geçirmiş oldukları sosyal ve kültürel değişimi takip etmek gerekmektedir. Çünkü, sözü edilen Anadolu'daki Türk Ortodokslarının köklerinin oraya dayanmasıdır.
Selçuklu ve öncesinde kurulan Türk Devletleri döneminde Hristiyanlığı benimsemiş olarak dil, örf ve adetlerinde değişiklik olmaksızın varlıklarını sürdüren bu insanlar, Kurtuluş Savaşı yıllarında da Yunan Ordusuna karşı Türk Ordusunun yanında yer almışlardır. Ankara' da yeni kurulan Hükümete çektikleri telgraflarla, işgal ordularını destekleyen ve Türk Devletinin bölünmesini ve yıkılmasını hedefleyen Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile ilişkilerini kestiklerini deklare etmişlerdir. Milli Devlet'i ve Orduyu desteklemek amacıyla teşkilatlanmışlar Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile olan mücadelesini aksatmaksızın devam ettirmiş, varlığını günümüze kadar sürdürmüştür. Ne ilginçtir ki bugün Türkiye’de olanlar Türklük şuuru taşıyanlarda şaşkınlık ve endişe yaratmakta ve dağlara taşlara yazılan Türk kitabelerini akla getirmektedir.
İlerde Türk Birliği oluşursa; Hristiyan Türk Birliğinde, Türk Ortodoks Patrikhanesinin rolü büyük olacaktır. Yahudi Türklerinin Türk birliğinin omurgasında yer alacağı ise başka bir gerçekliktir. M.Kemal Atatürk bu gerçeği yıllar önce gördü ve Türk Tarih Kurumunu kurdu, Türk tarih tezini ortaya koydu.
Not: Nasturilerin Turani soylu olduğunu bugün tarihçiler ilmi verilerle ortaya koyuyorlar.