O MAKAMA TEKRAR BİZ OTURACAĞIZ!
O MAKAMA TEKRAR BİZ OTURACAĞIZ!
NEYİNİZE VE KİME GÜVENİYORSUNUZ?
Ergenekon kumpasının FETÖ’cü hakim ve savcılarının yargılandığı dava 6 Mayıs 2024’de Yargıtay 8. Ceza dairesinde görüldü. Sanıklar duruşmalara gelmiyor. Zamana oynuyorlar. Daha önce iki yazımda belirttiğim gibi duruşma hakimlerini tehdit ediyorlar. Dava başladığından itibaren heyet 4 kez değişmiş. 11 gün boyunca savunma yapan ve dereden, tepeden, siyasetten, magazin sütunlarındaki manşetlerden konuşan, Ergenekon davasına bakan eski hakimlerden Hüsnü Çalmuk yargılama sırasında mahkeme heyetine, “Yakında sizin oturduğunuz bu makamlarda, tekrar biz oturacağız.” dedi.
Durum Şerif Erol’un;
Kâinatın içinde karışık bir çarşı
Ben yazıyorum, rüzgâra karşı şiirine benzedi.
Görülen dava kolay açıklanamayacak, kolay kolay anlatılamayacak nedenlerden ötürü hem acıklı hem de komik bir serüvene dönüştü. Neredeyse dava 8 yılını doldurmakta. Ortada Aziz Nesin’lik bir komedi oynanıyor.
Yargıtay 8. Ceza demişken bu mahkeme yıllar önce başka bir komediye sahne olmuştu.
2000 yılında Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Naci Ünver’di. Dairesindeki resmî telefonlarının herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın, devletin kolluk kuvvetlerince dinlendiğini öğrenmişti. Bunu nereden öğrenmiş? Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmekte olduğu bir soruşturmadan. Konumu gereği ülkenin en yetkin hukukçularından biri sayılması gereken yargıç, bu durumdan infial duymuş Neden? Çünkü, böyle bir davranışın, Anayasa'ya ve Anayasa’nın koruma altına aldığı demokratik hukuk devleti, hukukun üstünlüğü gibi en temel ilke ve kurallara aykırı olduğunu en iyi bilecek durumda olanlardan biri o da ondan. Bunun üzerine ne yapmış sayın yargıç? Temel haklarının çiğnendiğini düşünen her vatandaşın yapması gereken- ama genellikle yapmaktan nedense kaçınılan şeyi. "Ağır hizmet kusuru" işlendiği gerekçesiyle içişleri Bakanlığı aleyhine tazminat davası açmış. Konuşmanın içeriğinin hiç önemli olmadığı, ne konuşulmuş olursa olsun dinlemenin suç teşkil ettiğini belirtmiş dilekçesinde. TC İçişleri Bakanlığı ne yapmış peki? İki ayrı savunma göndermiş. İçişleri Bakanlığının hukukçu olan avukatları, ne demişler karşı savunmalarında?
1) Telefon dinleme eylemi, telefonu gizlice dinlenen kişinin kişiliğine, kimliğine, özel hayatına, özel hayatının dokunulmazlığına, yargı bağımsızlığına ve hakimlik teminatına bir saldırı değildir
2) Böyle bir saldırı olmayınca, hâkimin zarar gördüğü iddiası da soyut, belirsiz ve kanıtsızdır
3) Zarar, zaten ancak ticari bir kayıp olmuşsa zarardır; hakimin mal varlığına bir halel gelmediğine göre ortada zarar filan yoktur. Hakim esasen "konuşmanın içeriği önemli değil" derken, zarar görmediğini de söylemiştir. Dolaysıyla, hakim zaten "ağır, haksız ve fahiş olan böyle bir tazminat alırsa "sebepsiz" yere "zenginlemiş" olur.
4) Gizlice telefonları dinlenen sadece davacı değildir ki: "Diğer önemli kurum ve kişilerin" resmî telefonları da hep dinlenmektedir zaten. Yani, bu "kişiye özel" filan değil, genel ve "normal" bir uygulama sayılmalıdır. Olayda "hukuk devleti ilkelerine bir saldırı söz konusu olabilir", ama bu ilkelere saldırılınca, sadece telefonu gizlice dinlenen, ama hakkında takibat filan yapılmayan yargıtay hakimi bundan niye zarar görmüş olsun ki?
5) Hem, herkes yargıç Naci Ünver gibi tazminat isterse bu işin sonu neye varır: "Tazminat istekleri sonu gelmez hoş olmayan bir örnek olur."
Bunlar mahkeme kayıtlarına girmiş davanın İç İşleri Bakanlığı hukukçu olan avukatlarının, savunmalarıdır. İşin daha kaotik durumları da vardır ancak genel durum budur.
YARGITAY 8. Dairede görülen davada; Ergenekon davasına bakan eski hakimlerden Hüsnü Çalmuk yargılama sırasında mahkeme heyetine “Yakında sizin oturduğunuz bu makamlarda, tekrar biz oturacağız.” Sözü çok anlamlıdır. Hala devlet içinde güçlüdürler.
FETÖ CASUSLUK ÖRGÜTÜDÜR
Kestane pazarında Vaizlik yaptırılan kişi neden, TSK, MİT, MEB, Emniyet, TİB, TÜBİTAK, YÖK, SBF’de kısaca tüm bürokraside kadrolaşır? Hedefi nedir? Bugün FETÖ’nün yurt dışına kaçan 45 imamı vardır. İsrail’e sığınan Harun TOKAK, MOSSAD’a çalışan bir şakirttir. 1997-2008 yılları arasında Gazeteciler ve Yazarlık Vakfının başkanıydı. TSK’i başta olmak üzere tüm kurumlarda kendilerine müzahir olanlardan aldığı bilgileri istihbarat formatında tüm kamuoyuna dağıtan, kullanan, İhbar ve yalan üretme merkezinin başındaki kişiydi. Darbe girişiminde İsrail’de idi. Darbe sonrası İsrail’den istendi verilmedi. Şu an Danimarka’da ve 10 Milyon Lira ödülle kırmızı listede aranıyor. Gıda Sektörü üzerine kurduğu fabrikayı yönetiyor. Örgütsel faaliyetlerine devam ediyor.
ABD’de F.Gülen dahil 15 FETÖ imamı var. Teslim edilmiyorlar!
Almanya; FETÖ’nün iki numaralı ismi olan Abdullah Aymaz’ı, Yargı imamı Ahmet Kara’yı (İlker Başbuğ zamanında Genelkurmay baş hakimliğine getirilen Hakim Albay Cemil Çelik’i himayesine aldı), Basın Yayın Grubu Dergiler Sorumlusu Faruk ilk ve Türkiye İmamı Mehmet Ali Şengül örgütsel faaliyetlerine Almanya gizli servisi BND korumasında devam ediyorlar.
Bu listeyi uzatmak mümkün, bilgiler devlette vardır ve gün gün takip ediliyorlar. Ancak dost ve müttefik görünen ülkeler bile hizmetkarlarını Türkiye’ye teslim etmiyor. Üstelik gizli servisleri korumasında örgütsel faaliyetlerine açıktan sürdürmelerine kolaylık sağlıyorlar. Devletin tüm bilgilerini kopyalayan casuslar, hemen her gün Türk Milleti ve Devletine, hedefe koydukları kişilere amansız saldırıyorlar. Ellerinde şantaj kasetleri ile gözdağı veriyorlar.
FETÖ’nün finansmanını ABD sağlıyor. Zaten CIA desteği olmasa 170 ülkede Okullar açamazdı. Okul açma izinlerini bizzat CIA elemanları sağladı.
Türkiye’de FETÖ elemanları ve onlarla iş birliği yapan siyasetçiler, İstihbaratçılar, TSK ve Emniyet’teki kişiler ayıklanamadı. Kumpas davaları başlarken FETÖ’nün gözdeleri olan Necdet Özel, Hulusi Akar yargılanamadı. Necdet Özel döneminde tek bir FETÖ’cü atılmadı ancak 237 Atatürkçü Subay Ergenekoncu, Darbeci, Casus, Disiplinsiz diye TSK’den atıldı. 122 Atatürkçü Subay’ın Amiral ve General olma hakkı elinden alındı. General ve Amiral yaptıklarının yüzde 70’i darbeye kalkışmada görev aldı. Necdet Özel, Suudi Kralından kendisine nazar değmesin diye hediye edilen ‘Maşallah’ isimli at ile avunurken, 350 Savaş pilotumuz ‘yeter’ deyip istifa etti. (Savaş pilotu 11 senede yetişiyor ve bir yılda 25 savaş pilotu göreve başlıyor.)
Hulusi Akar’ın biyografisini darbe kalkışmasının 7 sene öncesinden yazdım, konuştum. Cezaevinden çıkar çıkmaz, FETÖ üyeleri ile yakın ilişkilerini, televizyon programlarında saatlerce anlattım. Kalkışma günü, TSK’de tek bir emir verebilseydi, 251 insanımızı kaybetmezdik. ‘İkinci bir emre kadar mesaiye devam edilecektir’ sözünü sarf etmemesi darbe günü odasında kuruyemiş yiyerek, eş ve dostlarıyla telefon konuşmalarında hoşbeş ederek geçirmesi, hayatın olağan akışına uygun mudur? Genelkurmay Başkanı olarak iddia ettiği gibi kendisine olay günü kötü muamele edildiği, astlarından dayak yediği olay yeri kameralarında neden görünmediğini kim nasıl açıklayacak?
ABD SAVAŞTA 45, TÜRKİYE SAVAŞMADAN 58 GENERALİNİ KAYBETTİ
ABD, ikinci dünya savaşında 45 General ve Amiralini kaybetti. Türkiye tek mermi atmadan 58 General ve Amiralini atılan iftiralarla kaybetti. Onun döneminde PKK tanık TSK sanık, Genel Kurmay Başkanı terörist yapıldı.
FETÖ Casusluk şebekesinin has adamı Hüsnü Çalmuk tüm bu gelişmelere bakarak, diyalektik olarak doğru söylüyor. Duruşmalarda, 1980’li yıllarda çıkan Hasan Kaçan’ın yazdığı, Ergün Gündüz’ün çizdiği ‘GIRGIR’ mizahi dergisindeki ‘İnadım İnat’ bölümündeki gibi analizler yapıyor. Kafasına göre, Mahkeme heyetine gözdağı veriyor; “Yakında sizin oturduğunuz bu makamlarda, tekrar biz oturacağız.” Tıpkı Yurt dışına kaçan ve onların gizli istihbaratları tarafından korunan imam abilerinin aynısını söylüyor.
Bir sonraki duruşma, 13 Mayıs 2024 saat 10.00 da. Bakalım o gün, yeni ne yumurtlayacaklar?
FETÖ ve Casusluk Şebekesi şakirtleri için sur üflenmiş, kıyamet günü başlamıştır. Kullanıldılar ve atıldılar. Anlamıyorlar veya gerçeği görmek istemiyorlar.
Yazan. Mustafa Dönmez