RÂHMAN VE RAHÎM OLAN ALLAH'IN ADIYLA?
Allah-û Teâlâ, yıldızları yeryüzünün tavanı olan göğün zineti yaptığına göre, kullar da lambaları ve kandilleri, câmilerin ve mescîdlerin tavanlarının zineti yapsınlar...
Allah-û Teâlâ, yıldızları yeryüzünün tavanı olan göğün zineti yaptığına göre, kullar da lambaları ve kandilleri, câmilerin ve mescîdlerin tavanlarının zineti yapsınlar...
Denildiğine göre; akşam olduğunda Resûlullah Mescîdi’nde bir hurma dalı yakılırdı. Temîmü’d-Dârî, Medine’ye geldiğinde yanında kandil, zeytinyağı ve ipler getirdi. Bu kandilleri mescîdin direklerine astı ve yaktı. Halk, Übey b. Kâ’b’la birlikte teravih namazı kılmak için toplandığı zaman Hz. Ömer (R.A.), bu kandillerin sayısını artırdı. Hz. Ali (K.V.) ışıltıyı görünce; “Ey Hattâb’ın oğlu! Sen bizim mescîdimizi aydınlattın. Allah da senin kabrini aydınlatsın..” dedi…
Allah-û Azîmüşşân âyette; aslında bize en yakın olan varlığın kâmil insan olduğunu anlatır. Kâmil insanlar, hidâyet nuruyla şeytanları “vehim, hayal ve kötü huylar” taşlarlar. Bu da, şeytan vasfında olan nefs için, cehennem azabı oluşturur. Mülk Sûresi 6. Ve 7. Âyetlerde Allah (C.C.), 5. Âyetteki düşünceyi teyid ederek; Rabb makamındaki kâmili inkâr edenin, hem inkâr etme sıkıntısını hem de Allah’dan uzak olma cehennemine düşeceğini bildirir. Aynı zamanda bu âyetler, Fâtiha Sûresi’nin birinci âyetindeki mânânın tersten teyidi gibidir. Zirâ Allah (C.C.), bu sûrede; “O yüce kâmil yüzünden Bana hamd edin!” buyurur. Hülâsa; kâmil insana yanaşmanın, Allah’a yanaşmak olduğunu ve kulun bu durumda hamd makamına yükseleceğini bildirir…
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyurdu ki; “Benim ashâbım yıldızlar gibidir. Hidâyet yolu yolcularına ışık; şeytanlara ise, atılacak gök taşlarıdır..” Eğer herkesin gözünde doğrudan doğruya Güneş’den nur alacak güç ve görme kabiliyeti olsaydı; insanlar, Güneş’i bırakıp da, Güneş’den nur dilenerek bize ulaştıran ve Güneş’in nuruna şâhidlik eden Ay’a ve yıldıza hiç bakar mıydı? Mânâ göklerinin ayı Resûlullah Efendimiz (S.A.V.), toprak gibi kirli ve gözleri gaflet bulutları ile örtülü olan gölge varlıklara diyor ki; “Ben de sizin gibi bir insanım; fakat bana vahiy geliyor…” (Mesnevî Şerhî)..
BİLİNMELİ Kİ; ZİKİRLERLE DOLU LİSÂN, KANDİLLERLE DOLU OLAN BİR CÂMİ GİBİDİR. O ZİKİRLE KALBDE HÂSIL OLAN BİLGİLER İSE, YILDIZLARLA DOLU SEMÂYA BENZER… Nasıl ki yıldızlar sekizinci felektedirler, fakat nurları dünya semâsında görülür ve insanlar onlarla yollarını bulursa, kalb kürsüsündeki maârif de tıpkı böyle nurları güzel ahlâk, ef’al-i cemile, a’mal-i seniyye ve güzel sözler şeklinde kâmilin zâhirinde tecelli eder de; halk onunla yolunu bulur..! Nasıl ki Allah (C.C.), dünya semâsını yıldızlarla süsleyip onu kovulmuş şeytanın ulaşmasından korumuş olduğundan dolayı şeytanlar yüksek âlemden/Mele-i A’lâ’dan bir şey işitmezlerse; KÂMİLİN DE BÂTININI İRFAN VE ZÂHİRİNİ ÂMEL VE GÜZEL AHLÂK NURUYLA SÜSLEYİP ONU, KİNDAR DÜŞMANDAN VE HASETÇİDEN KORUMUŞ VE ONUN İRFANINI HİDÂYET VE SAADET EHLÎNE NÜCUM; ŞEKÂVET VE DALÂLET EHLÎNE RÜCUM YAPMIŞTIR..! Onlar, hıyanet kastiyle kâmile yaklaşamazlar. Böyle bir şeye teşebbüs etmiş olsalar dahi, o kâmilin irfanının ve ibadetinin nurları kendisini savunur.. Bakınız; enfüs, âfâk’a nasıl uyuyor ve birinde zuhur eden, diğerinde de nasıl zuhur ediyor.. SûbhanAllah!
Allah (C.C.), dünyayı peygamberlerle, velîlerle, âlimlerle, sâlihlerle süslemiştir. Onları hidâyet ehlîne yıldızlar, dalâlet ehlîne kendilerini uzaklaştırıcı taşlar yapmıştır.. HATEMÜ’L ENBİYÂ EFENDİMİZ (S.A.V.)’İ DE, HİDÂYET GÜNEŞİ YAPMIŞTIR…
“Çünkü O; fazilet güneşidir, ötekiler de yıldızları..
Yıldızlar karanlıkta nurlarını gösterirler…
(Kasîde-i Bürde)..”
Şimdi insanın hâline bak! İnsanlardan bazıları, yıldızlarla süslenmiş semâ gibidir; bazı insanlar da bunlarla hidâyete kavuşmuşlardır.. Bazıları da ne yıldızlar gibidirler, ne yıldızlarla hidâyet bulmuşlardır; onlar içinden çıkamayacakları karanlıklarda bulunan kimseler gibidirler.. O hâlde sen, ilimlerinin nurlarını alarak birincileri gibi ol; yahut onlara uyarak ikincileri gibi ol; ama üçüncüleri gibi olma ki, yarın pişman olmayasın, fırsat geçtikten sonra bu pişmanlığın sana faide vermez..! “..İki yüzlü erkek ve kadınlar müminlere “Bizi de gözetin; ışığınızdan faydalanalım!” dedikleri gün, onlara; “Ardınıza dönün de ışık arayın!” denir; inananlarla ikiyüzlüler arasına, kapısının içinde rahmet ve dışında azab olan bir set çekilir!” (HADÎD/13)..
Kemâli tahsil et, yoksa ömrünün sonunda pişman olursun; dünyaya geri dönemezsin artık! Merkez zindanından muhite çık.. Zirâ; o peygamberler ve velîler hep HÎCRET etmişlerdir.. “De ki: "Ey âmenû olan kullar! Rabbinize karşı takva sahibi olun! Bu dünyada ahsen olanlar için bir güzellik vardır. Ve Allah’ın arzı geniştir. Ama sabredenlere ecirleri hesapsız ödenir!" (ZÛMER/10).. Rabbim mahçup etmesin…
Mülk Sûresi “Tebâreke”…