Siyah Sancak?

ABONE OL

Siyan Sancak'ın gerçek hikayesi... Bu hikâyenin bir ucu, Nizam-ı Âleme kadar uzanır. Diğer ucu nerededir kimseler tarafından bilinmez....

Fatih Sultan Mehmet Han vefatından önce son seferine hazırlanırken, Roma'dan bir mektup alır.
Mektupta Hristiyan bir kardinal;
“Efendim, ömrümün son zamanını kendi vatanımda geçirmek dilerim.
Beni, İstanbul'da bir kiliseye almanız mümkün mü?” diye ricada bulunmuş.
Sultan Fatih çok sinirlenir, kardinale emir gönderir;
“Görevimiz tamam olmadan asla!"
"Eyvallah Sultanım!"
Mektubu yazan Fatih'in çocukluk arkadaşı Sadık'tır. Sultan Mehmet, İstanbul' u fethederken Sadık'ı Hristiyan kimliğine büründürmüş, kiliseye yerleştirmiş.
Sadık yükselmiş, yükselmiş, kardinalliğe kadar ilerlermiş.
Derler ki , Fatih zehirlenmeseydi de, son seferinde Roma' yı fethetseydi; Sadık'ı Hristiyan dünyasına Papa yapacaktı!
Sadık, o günden sonra kilisede bir zincir oluşturur.
Ajanlar yetiştirir, papaz diye kiliselere yerleştirir.
Sultan Abdülhamit' e kadar bu silsile devam eder.
Sultan Abdülhamit, Sadık'ın mirasını devam ettiren kişiye, kimsenin bilmediği özel bir sandık, sandığın içinde özel bir sancak gönderir.
Bu bir ‘Siyah Sancak’tır; Peygamberimiz (SAV)’in Sancağı.

Rahmetli Turgut Özal, Özbekistan'a düzenlediği ziyarette, Nakşibendi şeyhinin huzuruna varır. Türkiye'den götürdüğü gizli bir nişanı ve bir köşesi eksik olan yıldız'ın işlendiği sancağı şeyhin rahlesine bırakır. O gün Turgut Özal'a siyah bir sancak gösterilmiş ve Asya'daki gizli teşkilat hakkında bilgi verilmiştir. Özal, Hindistan, Japonya, Afganistan, Pakistan, Rusya ve Çin'den gelen bazı kişilerle tanıştırılmıştır. Bugün biri Asya'nın içlerine, biri de Avrupa'nın güneyine gönderilen iki kişide, Siyah sancak vardır ve bu sancak, gizli bir teşkilatın nişanıdır.

Bu hikâyenin bir ucu, Nizam-ı Âleme kadar uzanır.
Diğer ucu nerededir kimseler tarafından bilinmez.

Kaynak; Mahmut Çetin