Tarihimizden iki dönem olayı?
Tarihten ders almayı bilemezsek, o her zaman tekerrür eder. Bu bakımdan, aramızda her zaman bir Baba İshak, bir Hacikoğlu Hüsam çıkabilir...
Öncelikle şunu belirtelim: Dönmelerle mühtediler yani ihtida edenler aynı niyetin insanı değildirler. Dönmeler bir çıkar için senden gözükürler, içten yine eski dinlerine bağlıdırlar ve bunlar her zaman bir ihanet oku olarak kalbine saplanabilirler. İhtida edenler ise, geçmişlerinden arınıp senin yanında secdeye baş koyarlar ve samimiyetleriyle ideallerini birleştirip içimizden bir insan haline gelirler ve hatta çoğu kere de inançlarındaki samimiyetleriyle bizim önümüzde yer alırlar.
Bu meseleyi ele alırken, konuyu inanç çerçevesinde tutmak istemiyorum. Temelde din değiştirmeye dayansa da, özellikle dönmelerin tarihimizde çok büyük ihanetleri vardır. Burada bunlardan söz etmenin faydalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü dönmeler sadece Hıristiyan dünyasından çıkmamış, bizim içimizde de bunlar var olabilmişlerdir. Bugün siyasi, kültürel, etnik dönmelerin yurt dışında ülkemize yönelttikleri suçlama ve tahribat ortadadır.
Biz bunları konu edinmeyecek, tarihimizde iki büyük dönme olayının açtığı derin yaraların üzerinde duracağız. Bunların ihanetini iyi kavrarsak, bütün dönmelerin gizli niyetlerinin de farkına varmış oluruz. Bakın Mesela Selçuklular döneminde yaşamış ve saf Anadolu Türkmenlerini Selçuklu yönetimine karşı ayaklandırarak on binlerde insanın kanına girmiş meşhur bir dönme vardır:
Aslen Rum hanedanına mensup olan ve Amasya’da bir Rum Devleti kurmak isteyen Baba İshak, Hıristiyan ve İslam karışımı bir mezhep oluşturarak çevresine miktarı 50 bini bulan cahil insanları topladı ve bunlarla Selçuklu Devleti’ne başkaldırdı. Bu savaşta on binlerce Anadolu insanı yanlış bir inanç ve asılsız vaatler uğruna hayatından oldu. Bu adam, etrafındakilere, “Ben Allah’la görüştüm. Bize zafer vaat etti, Yarın Selçuklu ordusunu yeneceğiz”, diyerek savaşa girdi. Bu savaşta, Türkmenlerin 8 beyi öldürülünce, bunlar ‘Sen bir şeytansın, bizi kandırdın’, diyerek üzerine yürüdüler. Bu defe dönüp, ‘Ey tanrım bize zafer sözü vermiştin, ne yaptın, uyuyor muydun yoksa? Bize bu günü yaşattın’ dedi ve vaadini tekrarladı, ertesi günü, kendisi de yakalanarak Amasya’da idam edildi. Bu adam, Hz. Muhammed’in ruhunun Hz. Ali’ye, ondan da kendisine geçtiğini iddia ediyordu. Bu olayın üzerinden 8 asra yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, hala bunun inanç kalıntılarını sürdürenler bulunmaktadır.
Bir başka dönmenin yaptırdığı yıkım:
Selçukluların Kösedağda Moğollara yenilmesi sonucu, Moğollar Anadolu’yu işgale yöneldiler. Kayseri’ye saldıran Moğollara karşı şehri, burada çok güçlü durumda olan Ahilik teşkilatının mensupları hayatları pahasına savunmaya başladılar. Moğollar, bu güçlü direniş karşısında şehri alamayacaklarını anlayınca, dönüp, gelecek baharda yeniden saldırmaya karar verdiler. Tam bu sırada Hacikoğlu Hüsam adında bir dönme, Moğollarla görüşerek kendisi ve ailesinin hayatının korunması halinde şehre girebilecekleri zayıf noktaları gösterebileceğini söyledi. Moğollar bunu kabul ettiler ve böylece bir gecede şehre girerek korkunç bir katliam yaptılar.
Kaynaklar, bu katliam sonrasında şehre gelenlerin öldürülen insanların cesetleri arasında gezinirken çizmelerinin içerisine kan dolduğunu yazarlar. Bu ülke bu acılar kundağında büyüyerek bugünlere geldi. İktidarları beğenip beğenmemeyi, ülkeyi beğenip beğenmeme anlayışına taşırsak, aç kurt gibi bekleyen dışımızdaki düşmanlara ellerimizle fırsat vermiş oluruz. Unutmayalım, hiçbir insanın keyfiyeti bir ülkenin keyfiyetinin üzerinde olamaz. Bakın Suriye örneği ortada.
Tarihten ders almayı bilemezsek, o her zaman tekerrür eder. Bu bakımdan, aramızda her zaman bir Baba İshak, bir Hacikoğlu Hüsam çıkabilir. Bugün, içeride ve dışarıda ülkesine ihanet edenlerin çoğu bunlardan farklı bir yol izlememektedir.