"TÜRKİYE'Yİ ÇÖKERTMEK İÇİN İÇ SAVAŞ ÇIKARIN!"
Fransız'ın bilim adamı kılıklı bir soytarısı, Türkiye Cumhurbaşkanı için suikast önerisinde bulunuyor...
Fransız'ın bilim adamı kılıklı bir soytarısı, Türkiye Cumhurbaşkanı için suikast önerisinde bulunuyor: “Onu durdurmanın yolu, ya iç savaş çıkarılarak bu ülke çökertilmeli, ya da ona yapılacak bir suikastla ortadan kaldırmaktır’, diyor. İkisi de, Batı’nın Türkiye’ye bakışının kronikleşmiş beklentilerinin açığa vurulması halidir.
Bunların hayal ettikleri, duygularına işlemiş karanlık emellerini teşhir eden böyle bir iç savaşta kaybe-deni de kazananı da birbirlerinin öldürmeyecek mi? Bu adamlar, kendilerinin dışındaki insanlara yaşama hakkı tanımayacak kadar insanlıktan, ahlaktan, vicdandan yoksun olduklarını bu ifade ile bir kez daha göstermiş olmaktadırlar.
Fransız İhtilalini yapanların kendi içlerinden bin-lerce insanı boğazladığı vahşetin kanlı izleri tarihlerinden silinmemiş olan bir ülkenin kanaat önderi niteliğindeki bir adamının çıkıp başka ülkeler için fetva vermesi, kendi kirli çamaşırlarının teşhirine kapı aralaması bakımından faydalı bir çıkış gibi geldi bana. Çünkü bunları bu vesileyle daha iyi tanıyabilecek ve tanıtabileceğiz. Hani bizim bir halk tabirimiz vardır, kervan yürüyecekse, birilerinin ürümesinin ona bir zararı olmayacaktır. Gelin isterseniz biraz da bunların cemaziyel evveline bakalım:
Jan Dark’ı idam eden bunlar değil mi? “İhtilal kendi çocuğunu yiyor” diyen Dalton’u idama götüren Robespier de bunların kanlı geçmişlerinin temsilcisi değil mi? Ayasofya’yı işgal edip burada akla hayale gelmedik rezillikleri yapanlar, din adamlarının kürsüsünde şarap için fahişeleri oynatanlar da bunların kumandanları ve papazları değil midir? İhtişamıyla öğündükleri Varsay sarayında bir tanecik olsun tuvaleti bulunmayan da bu ileri görüşlü (!) Fransız kültürü değil midir?
Derler ki, şemsiye, güneşten korunmak için değil, Fransızların evlerinde yaptıkları tuvaletlerini pencereden sokağa atarken geçenlerin üzerine düşen pisliklerden korunması için icat edilmiştir. Daha da önemlisi, Cezayir’deki cinayetlerinden bütün dünya âlem bunların ne mal oluğunu bilir. Bu hoca efendi de galiba oradaki suikastları hatırlayarak böyle bir telkinde bulunuyor olmalı.
Fransız aydınları arasında bulunan bu tür insanla-rın hezeyanları elbette sadece ona ait değildir. Aynı ahlaki düşüklüğü gösteren yığınla Batılı aydın vardır. Kerametleri kendilerinden menkul bu insanların sömürge ahlakından kalan bu alışkanlıkları bugün olduğu gibi yarın da olacaktır. Türkiye güçlendikçe, kendileriyle yarışta ön safa geçme kabiliyeti yakaladıkça bunlar daha da azgınlaşacaklardır.
İç politik mülahazalarla Cumhurbaşkanını onay-larsınız ya da onaylamayabilirsiniz. Bu eleştiri sınırları içerindedir. Ancak bu, bizim yönetimimizi temsil eden insanı dışa, dış düşmanlara, hele hele böylesine sapkın-lıklara karşı koruma sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, kaldırmamalıdır! Çünkü adamlar şahısların değil, o şahısların temsil ettiği ülkenin geleceğin ipotek altında tutmanın peşindedirler.
Zaten adam demiyor mu, ‘"iç savaşla ülke çökertilmeli”, diye. Yani burada A şahsı, ya da B şahsından çok, bu ülkeyi temsil eden ve ülkenin onurunu, gücünü koruyan kim olursa olsun onun orkadan kaldırılması hedefleridir.
Emperyalizmin ahlakı budur işte! Kendi dışında kimseye hayat hakkı tanımamak! Tarih boyunca bu tür zalimlikleriyle hükümran oldular, şimdi artık o eski köprülerin altından çok sular aktı. İnsanlık giderek meselesine sahip çıkıyor. Türkiye, bu tür ülkelerin başında bir sırlı modeldir. Onun için de Batı’nın gözü üzerimizde, istiyorlar ki, iç çatışmalarla çökertilsin ve kendilerine yeni bir sömürge alanı açılsın.