ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİMİZ?
Üniversite gençliğimizin vaziyeti hiç mi hiç İÇ AÇICI DEĞİL beyler. Kimse hamasi sözlerle kendini avutmaya çalışmasın...
Birkaç gün boyunca, Ebubekir Sofuoğlu Hoca'nın Üniversitelere yönelik söylediği iddia edilen hakareti üzerine tartışmalar döndü durdu.
Tartışmaları, bu süre zarfındaki işlerim nedeniyle, şimdiye kadar sadece uzaktan izleyebildim...
Bu konu gençliği ve haliyle ülkenin geleceği doğrudan ilgilendiren çok önemli bir konudur ve haliyle, kesinlikle uzaktan izleyip, sessiz kalabileceğim bir konu değildir. Sadece ben değil, hiçkimsenin de bu konuda sessiz kalma, kenardan izleme lüksü yoktur diye düşünüyorum.
Öncelikle, bu konunun videolarda servis edildiği şekli ile gündeme gelmiş olması hoş olmadı. Sevis edenler görüntüleri genelde kırpıp vermişler. Bütünü izlediğinizde Ebubekir Hoca'nın Üniversite öğrencilerine yönelik doğrudan bir hakareti yok.
Ancak, Ebubekir Hoca, hepimizin de malumu olan, gençliğin içerisinde bulunduğu halini ifade edebilmek için Üniversite öğrencilerinin yoğun olarak ev tuttuğu yerler ile ilgili bir tespit yapıyor ve bu esnada sözü kesilip, söylemek istediğini tam olarak açamayınca, kullandığı ifade ofsaytta kalıyor.
Kendisi de zaten bu yönde bir açıklama yaptı.
Aslına bakarsanız, eğer kitabın tam ortasından konuşmak gerekecek ise eğer, Ebubekir Hocanın sözleri toplumun yanlış anladığı şekliyle olmuş olsa dahi içerik olarak, durum tespiti olarak çok yanlış olmaz, sadece KABA İFADELERLE, hoş olmayan tespitler olur ve bir parça genelleme içerdiği için yanlış olur. Ve gençler bizim gençlerimiz, çocuklarımız, evlatlarımız, canlarımız, ciğerlerimiz olduğu için bu dejenerasyonu kabullenmek zorumuza gider...
Üniversite gençliğimizin vaziyeti hiç mi hiç İÇ AÇICI DEĞİL beyler. Kimse hamasi sözlerle kendini avutmaya çalışmasın.
Üniversitelerimize 1'inci sınıfta yırtık kot pantolon ve "pircing" lerle giren gençlerimiz 4'üncü sınıfta yırtık pantolonunu çıkarıp, pircinglerinden kurtulup, Namaz kılabilecek efsafta bir "setri avret" kıyafetine bürünmüyor maalesef... Ancak, bu şekilde bir gidişata pek rastlanılmıyorken, büyük oranda TAM TERSİ gerçekleşebiliyor.
"Neden böyle oluyor?" sorusunun cevabı uzun ve çetrefilli. Sosyologların, psikologların ve toplum bilimcilerin işi ve önemle irdelenmesi gereken bir konu.
Ben bu kısma girmeyeceğim. Ancak tam yeri gelmişken daha önce de değindiğim bir konuyu teklifimle birlikte irdelemek istiyorum;
Eskilerin güzel bir sözüdür; "az verme ÇALDIRIRSIN, çok verme AZDIRIRSIN." derler.
Devletimiz, Üniversite öğrencilerine BURS ve KREDİ olarak 550 Lira vermekte. Bu 550 Lirayı, Maddi ihtiyaç içerisinde bulunan çocuklara BURS olarak vermekte, ailesinin maddi durumu iyi olan bütün çocuklara ise KREDİ olarak vermektedir.
BU UYGULAMA YANLIŞ OLUYOR BENCE.
Birkaç sebepten yanlış.
1) Kredi talep eden her öğrenciye sadece öğrencinin talebi ile ödeniyor. Ailesi para gönderen veya ailesinin yanında okuyan çocuklar bile bu krediyi (geleceği düşünmeden) çekiyor. Böyle olunca üniversitede okuyan bir genç hem ailenin maddi denetiminden uzaklaşmış oluyor, hem de fazladan aldığı bu para nedeniyle 550 lira burs ile geçinmeye çalışan çocuk ile arasında çok ciddi bir maddi dengesizlik oluşuyor... Bir taraf yokluk içerisinde sürünürken, diğer taraf bolluk içerisinde yolunu kaybedecek pozisyonda oluyor.
Bunun yerine, her ne kadar Üniversite öğrencisi 18 yaşında reşit ise de Devletin, Kredi müracaatında velinin rıza şartını araması gerektiğini düşünüyorum.
2) Gerçekten maddi durumu nedeniyle bir çocuğun eğitim ihtiyacı için ödeniyorsa, 550 lira BURS, bir çocuğun ailesinden ayrı, bir başka ilde hayatını sürdürmesi için çok YETERSİZ.
BURS olarak 550 lira çok az. Bu rakamın 2 katı arttırılması veya bu rakam arttırılamıyor ise, burs alan çocuğa da yine veli rızası ile aynı zamanda 550 lira kredi de verilmesi gerektiğini düşünüyorum... (mevcut sistemde 550 lira burs alan çocuk kredi alamıyor. Ya Burs ya Kredi diyor devlet.)
Zaten çocuğun ailesinin vaziyet kötü diye veriliyor BURS. E o zaman bu çocuk aileden ilave alamayacak. peki 550 lira burs ile nasıl geçinsin bu çocuk? En azından 550 lira da ilave kredi olarak verilirse, 1100 lira olarak, ailesi destek veremeyecek bir çocuk da diğer maddi durumu iyi olan arkadaşları ile denk vaziyete yaklaşır.
Ayrıca ihtiyacı olmayan çocukların, sorumsuz kredi kartı kullanan vatandaşlar misali, ihtiyacı yokken çektiği kredi, ileride başına dert olmakta ve öderken gücüne gitmekte ve sanki devlet kendisinden haksız geri istiyormuş gibi gençlerin isyanlarına sebep olmaktadır.
Son olarak Ebubekir Hoca konusuna tekrar gelirsek;
İsmini Ebubekir Sıddıktan almış olmasına RAĞMEN, mevcut sistemde Profesör olabilmiş bir adamı, üstelik de DOĞRULARI cesaretle söylerken, başka bir konuşmacının sözünü kesmesi nedeniyle yanlış algılanan, yapmadığı, söylemediği sözler yüzünden HARCARSANIZ, Allah bunun hesabını size de bize de sorar mutlaka...
Becerebiliyorsak böyle bir Profesörü YÖK'ün başına getirmek gerek.
Selam ve dua ile...
Allah'a emanet olun...
Kaynak: Bumin Arı