ODAKLANMAK
ODAKLANMAK Esas susmak, dinlemeye başlamak demektir. Sevgi ve saygı ile. İyi okumalar. Gözleri keskin bir şekilde açık, pür dikkat etrafı izliyordu. Hedefi derin odaklanma ile zihnini açabilmekti. Saçlarına vuran rüzgarın saç tellerini nasıl hareket ettirdiğine odaklandı. Sonra ahşaptan yapılmış sandalyesinde oturduğunu kendisine yeniden hatırlatarak zihnini toparlamaya çalıştı. Yeniden başladı analize. Gözlerini kapattı. Kendini parlayan bir ışık noktasının merkezi olarak kabul etti. Tek katlı geniş bir alana sahip evinin kapısının önünde idi. Evinin kapısını orta hizasının iki adım kadar ilerisinde ve sırtı evine dönük duran ahşap sandalyesinde oturuyordu. Önündeki bahçeyi zihni ile gezmek istedi. Tam o sırada uzak doğu filmleri takıldı aklına. Filmlerde bu işi ne kadar hızlı öğrendiklerini düşündü. Bütün bu saçmalıkları yüzlerce ekip tarafından kurgulanmış olarak tasarladıkları geldi aklına. Bütün dikkati filmlere kaydı. Zaten hiç de o kadar odaklanabilen kimse görmemişti. “Hep yabancı yönetmenlerin oyunları bunlar” deyip gözlerini açtı. Neyse bahçesi güzeldi. Önünde duran bahçesinden kuş sesleri geliyordu. Ayrıca tam önünde dizine kadar yüksekliği olan, yuvarlak, ahşap sehpası geldi aklına. Üzerinde yeşil çay dolu bardağı soğumak üzereydi. “Yani bütün bunlar gerekiyor muydu acaba?” diye düşündü. Sonra komik geldi. Ya ben nereden öğrendim böyle şeyleri diye gülümsedi. Aldı çayını içti . İkinci yudumdan sonra kendi kendine konuşarak şöyle dedi ;” Arkadaş bu yeşil çay yıllardır var ve her yerde var. Keramet çayda olsaydı oooo neler olmuştu neler. Ne alakası var şimdi ya?” diyerek iyice odaklanma ve meditasyon isteğinden koptu. Dünyanın bilgisini arayan adam çayını içerken bahçesinin kapısında bir çocuk gördü. “Girebilir miyim ?” diye sordu çocuk. Tanıyordu çocuğu. 13-14 yaşlarında. Yan komşunun çocuğuydu. Ara sıra konuşurlardı. Genelde komik bir durumla sonuçlanırdı konuşmaları. X : “Tabii ki gelebilirsin.” Çocuk : “Neler yapıyorsun? Şey. Yani aslında şunu sormak istiyorum. Ne oluyor yani böyle odaklanmak falan sana ne faydası oluyor? Anlamıyorum. Önemli bir şey mi yapıyorsun?” X: “Bilmiyorum aslında. Bir yere varabilir miyim acaba?” Çocuk : “Bilmediğin bir şeyle mi bu kadar uğraşıyorsun? Bildiğin için sana faydası olacak bir şey yok mu? Gidip onunla uğraş.” Dedi. Beraber güldüler. Çocuk devam etti: “Bak bir şey soracağım. Madem çok düşünüyorsun cevap ver bakalım ben neden buradayım? “ X: “Bence şuan ilgilenecek daha iyi bir şeyin olmadığı için.” dedi. Çocuk: “Öyle hazır cevap olmaz, biraz süsle bakalım.” X:” İyi hadi başlıyorum. Ama oradan dinlemek zor olur bir çay vereyim gel otur.” Çocuk:” İyi peki.” X: “Bak şimdi. Şu bahçedeki boş yeri görüyor musun? “ Deyip yaklaşık 2 metre karelik kurumuş ot olan tarafı gösterdi. Çocuk: “Evet görüyorum.” X: “Oraya hayatında ilgilendiğin ve zamanını alan şeyler arasında ilk 10 da olan şeyleri temsilen 10 adet tohum ektiğini düşün. Her önem verdiğin şeyi aklından geçirip düşündükçe onun adına ektiğin fidanın orada anlık olarak uzadığını ve düşünmediğin şeyler için ektiğin fidanların uzamadığını düşün. Uzamasını istemediğin fidan diğerlerinden daha fazla uzayınca koşup onu budamaya başlarsan bile o sürekli uzamaya devam eder. Çünkü onu kestikçe düşünmeye devam edersin. Onun yerine ona arkanı dönüp uzamasını istediğin fidanı düşünmen gerekir ve elindeki budama aletini bırakıp onun yerine su alıp büyümesini istediğin fidanı sulaman lazım. İşte o yüzden aslında şuan zaman harcadığım şey kendimi ve yaşadığım yeri tanımak.” Çocuk: “Seni anlıyorum. Yani bence önemli bir şey söyledin. Fakat ben tarih kitapları okuyorum da oturduğu yerden sadece düşünerek uzaya çıkabilen kimseyi görmedim. İstersen gel bizimle biraz top oyna. Oturduğun yerden kimseyi tanıyamazsın. Yani aslında kendini tanıyabilmen için başka insanlara nasıl davrandığını görmen gerebilir. Şöyle bir söz okumuştum. “Senin değerlerin sende olduğunu düşündüğün değerler değil. Ortaya çıkardığın değerlerdir.” “ dedi. Başka kimse bir şey söylemedi. Dışarı çıkıp biraz oynadılar sonra herkes hayatına devam etti. Adam evine döndüğünde bir de ne görsün? Şaka şaka bir şey olmadı. Her şey normal. Mutlu günleriniz olsun.