TERÖR NETWORKLARI VE MUHALEFET ELELE.
Boğaziçi örgütlenme ağında paydaş olanların sahadaki dizilimine baktığımızda "gezi" örgütlenme modelinden daha organize ve dağılımının muntazam sıralandığını görmek mümkün oluyor.
Gezi olaylarında İBB'nin dağıtıcı rol oynadığını görmemiştik.
O dönemde İBB kadrolarında partizan ve militarist bir hareketlilik asla olmamıştı.
Aksine olayları bastırmak için ne kadar yoğun çaba sarfedildiğini biliyoruz.
Mevcut İBB network'ünü sahiplenen kripto unsurların Halkevleri başta olmak üzere provokasyonu geniş bir tabana yaymak için sosyolojik tabandan devşirebildiği bütün aktörleri sahada kullandığına dair kuvvetli işaretler var.
CHP'li belediyelerin eşgüdümlü çalışmasını sağlayan bu örgütlenme ağını Kaftancıoğlu ekibinin yönlendirdiğine dair şüpheler var.
Bir diğer paydaş örgütlenme ağı, Boğaziçi mezunu eski öğrencilerin, işadamlarının üzerinde yönlendirme pozisyonu alarak sahaya katılımı artırma çabası içinde olduğunu görüyoruz.
Boğaziçi sosyolojisi ya da ekolünde belki en önemli ayağı tutan bir örgütlenme ağı var ki buradaki süreci belirleyen "Kabe resmini" provokasyona dahil edip, İslami hassasiyet tezi üzerinden kitleleri harekete geçirmek için yoğun çaba harcayan "ajans"ın dışarıdaki kripto aktörleri marifetiyle yaptığı çalışmalara dikkat çekmek istiyorum.
Boğaziçili Müslüman öğrenciler temalı bildiriler, video ve slayt gösterilerini kısa zamanda hazırlayarak asimetrik bir algı operasyonunu denedikleri görülüyor.
Bir başka örgütlenme ağı ise toplumda karşılığı asla bulunmayan terör örgütlerinin siyasi manipülasyonlara zemin hazırlamak adına yaptıkları eylemler ve bunlar üzerinden siyasi söylem alanlarını açarak provokasyonu derinleştirme girişimlerinin organize bir şekilde geliştirdikleri çok net.
Kuşkusuz bu gelişmeleri ve yönlendirmeleri servis edecek medya ayağı örgütlenmesinde ise yabancı vakıflarca fonlandığını düşündüğüm Halk TV, Tele1 gibi farklı görsel medya ve sosyal medya mecralarını organize eden hacker grupları, reklam ve haber ajanslarındaki tetikçi unsurları da görmezden gelemeyiz.
Salgın sosyolojisinden gerilen toplumun bütün katmanları içinde kuşkusuz kıvılcım yaratmaya müsait hale getirilen esnaf, tüccar ve meslek örgütlenmelerini bu provokasyona dahil etmeye çalışan başka bir örgütlenme ağının da sahada faaliyet gösterdiği çok net ortada.
Bütün örgütlenme ağlarının sevk edici ve yönlendirici siyasi liderliğin CHP ve HDP'li aktörlerce sahiplenilmesi ne kadar sinsi bir tezgahın işletildiğini bizlere gösteriyor.
Devletin kurumsal meşruiyetini itibarsız kılmak adına rastgele değil, bilinçli ve organize bir saldırı pozisyonunu seçmeleri amatör bir girişim olarak asla görülemez.
Boğaziçi'nden geri adım atılırsa operasyonu derinleştirecek diğer üniversite ayaklarını hazır beklettikleri görülmekte.
Yazılarımda başta beri ifade ettiğim tezde ısrar ediyorum.
Yabancı dernek, vakıflar ve STK'lar üzerinden fonlanan provakasyonun ilk ayağındayız.
Bu provasyonda ayrıştırılmış değil bir araya getirilmiş, devşirme unsurlar üzerinden tesis edilen bir iç savaş provasının ayak seslerini duyuyorum!
Söylemlerin "istibdat ve hürriyet" mottosu üzerine oturtulması, "katil devlet, katil polis" şablonuyla yoğrulması, Boğaziçi üniversitesi öğrencileri üzerinden karşılık bulamayacak tezgahlar silsilesidir.
Bu yangını, provakasyonu tezgahlayanlar ile terör ve terör örgütleriyle kolkola hareket eden her kim olursa olsun o sözde uygar Avrupa polisi davranışıyla karşılığını görmelidir.
#BinnurGünay