ZIRVA TEVİL GÖTÜRMEZ?
Muhalefetin izlediği strateji artık onların da kontrolünden çıktı Otomatiğe bağlanmış gibiler. Bir olay olduğunda muhalefet adına önde görünen kişiler bunu iktidarın üstüne yıkmak için birbirleriyle hemen bir yarışa giriyorlar. Fakat ilginç olan o olayın aslı astarı ortaya çıktıktan sonran da hiç oralı olmuyorlar. Yine başka bir konuda yine benzer bir yorum ve işin esası ortaya dökülünce dönüp bakmadan başka bir 'açık' bulma limanına dümen kırıyorlar. Bu büyük bir acziyet; tam bir zavallılık. Artık yapabilecek hiç bir işi, söyleyebilecek hiç bir sözü kalmamış insanların, bataklıkta çırpınırken sağda solda tutunmaya çalıştığı otların, kuru dal parçalarının koparak yeniden çamurun içine yuvarlanışlarını izliyoruz.
İşin ilginci ne versen yiyen, bozulmuş, kokmuş, çok kötü pişmiş, dibi tutmuş, tuz zehri olmuş demeden hiç bir yemeği seçmeyen bir kitleye servis yapıyorlar. En son Burdur Yeşilova belediye başkanı ve eşinin silahlı saldırıya uğraması olayı. Muhalefet adına sözcü görünümündeki bir kaç insan bunu Salda gölüne bağlayıverdi. Sonra da işin iç yüzü açığa çıktı. Meğer bir otel ruhsatının iptali ile ilgili bir yasadışı göz korkutma olayı imiş. Üstelik saldırıyı gerçekleştirenlerin siyasi eğilimi de ilginç. İktidarla ilgisi olmayan kişiler. Ama yapılan açıklamalarda 'CHP li başkan' vurgusu özellikle yapıldı.
Biraz daha başa dönerek örnekleri çoğaltayım.
Sözünü ettiğim kitleye neler servis edildi?
Bir kaç yüz kişinin şehit olduğu, iki binden fazla yaralının bulunduğu, aralarında Meclis binasının da olduğu pek çok yerin bombalandığı, darbe girişimine katılanların art arda ağır cezalara çarptırıldığı 15 Temmuza 'oyun' yakıştırması yapıldı.
Darbecileri etkisizleştirebilmek için ilan edilen OHAL'e 'asıl darbe' denildi.
Şimdiye kadar yapılan bütün seçimleri ve halk oylamalarını hileyle kazanılmış ve gayrı meşru ilan ettiler. Ama hiç birinin sonucunu boykot etmediler.
Belge dedikleri sahte bir takım evraklar üzerinden atılan iftiralara karşılık çarptırıldıkları tazminat cezalarını 'Erdoğan'ın yargıyı istediği gibi yönlendirdiği' saçmalığına bağladılar.
Ülkemize yönelik finansal saldırıya katıldılar. Hepsi birer ekonomi uzmanı kesilerek dövizin ne kadar fırlayacağına değer biçtiler. Ve aradan iki sene geçtiği halde döviz onların dediği değere ulaşmadı.
Partimizi çökertmek için gizli servis kullanılıyor, Cumhurbaşkanı içimizden bir 'hainle' gizlice görüştü dediler, isim de verdiler, sonra birbirlerine düştüler ve yalan olduğu ortaya çıktı.Belediye başkanı aldığı tehditle ilgili yine iktidarı suçladı, sanık bulundu ve kendi partisinden çıktı.
Şimdilerde ise cinayetten tutuklanan bir gazeteci emeklisi için 'gazeteci tutuklandı' diye manşet yapıyorlar. Aklımızla alay edercesine bir günde 500 bin ton asfalt döküyorlar; alaya alınınca 'sehven' diyorlar. Aslı astarı olmayan şeyler için inandırabildiklerini Kaz dağlarına sürüklüyor, bir hafta geçmeden de unutuyorlar. Türkiye'nin Uganda'dan kötü yönetildiğini söylüyorlar. Ve en hazini ülkemiz pandemiye karşı canla başla savaşırken olmayacak yalanlarla bu mücadeleyi kötülemeye çalışıyorlar. Bütün uydurmalarını toplasan 'Şeytan Azapta Gerek' isimli bir kitap çıkar ortaya
Bütün bunları yalayıp yutan bir kitle olduğuna inanıyorlar. Doğrusu ben de öyle olduğuna inanıyorum. Ama emin de değilim. Gerçekten bir kitle var.
Fakat her şeyi yalayıp yutuyor ve bütün pisliğe razı mı acaba?
İçlerinden dürüst ve namuslu olanları ne hissediyor?
Ne kadar kandırıldığını anlamıyor mu?
Anlıyor da sineye mi çekiyor?
Bir kör inat uğruna ne yapılırsa yapılsın 'tamam' mi diyecek?
Yoksa gerçek anlamda 'tamam' mı diyecek?
Firuz Türker