Sessizliğin Ardındaki Fırtına: Bulgaristan Seçimlerinde Türklerin Gizemli Boykotu
Sessizliğin Ardındaki Fırtına: Bulgaristan Seçimlerinde Türklerin Gizemli Boykotu Bazen en güçlü çığlık, sessizliğin ta kendisidir. 27 Ekim seçimleri yaklaşırken, Bulgaristan’daki Türk toplumu alışılmadık bir kararla sessizliğe büründü. Ancak bu sessizlik, boş bir kabulleniş değil; tam aksine, derinlere kök salan bir direnişin işareti. "Bul-Türk" Derneği'nin seçimleri boykot etme kararı, yüzeyde bir protesto gibi görünebilir. Ama bu karara biraz daha yakından bakıldığında, sessizliğin ardında saklı bir fırtına olduğu hemen fark ediliyor. Sessiz Bir İsyan: Görünmeyen Dalgalar Bir toplumun yıllardır susturulmuş, göz ardı edilmiş taleplerini düşünün. İnsanların seslerini duyurmak için çırpındığı, ama her defasında daha derin bir sessizliğe gömüldüğü bir hikâye bu. Bulgaristan’daki Türkler, yıllarca hem siyasi arenada hem de toplumsal hayatta var olmaya çalıştı. Kendilerini ifade etmek için hep bir yol aradılar, ama bu yolun sonunda hep boş vaatler ve unutulmuş sözlerle karşılaştılar. İşte tam da bu yüzden, "Bul-Türk" bu kez farklı bir strateji izliyor: Ses çıkarmayarak ses getirmek. Bir boykot sadece bir ret değil; bir meydan okuma, bir uyarı, bir fırtına öncesi sessizlik olabilir. "Bul-Türk" bu kararıyla, "Eğer bizi duymazsanız, sizi sessizliğimizle boğarız" diyor. Seçimlere katılmamak, bir eksiklik değil, bir fazlalığın işaretidir: Topluluğun sabrının taştığı, artık sesin değil, sessizliğin yankılandığı an. Görünmeyeni Okumak: Siyasi Satrançta Yeni Bir Hamle Boykot kararı, yüzeyde bir protesto gibi görünse de derinlerde çok daha karmaşık bir oyunun parçası. Politikacılar bu sessizliğin anlamını anlamaya çalışırken, "Bul-Türk" kendi oyununu oynuyor. Bu sessizlik, siyasetin alışılmış stratejilerini altüst edecek bir hamle olabilir mi? Sadece seçime katılmamaktan çok daha fazlası, bir meydan okuma, bir sabır testi bu. Bulgaristan’da siyaset, etnik kimliklerin etrafında dönüyor. Türkler ise bu kimlik siyasetinin bir parçası olmaktan bıktı. "Bul-Türk" boykot kararıyla, kendilerini yalnızca bir etnik unsur olarak görenlere karşı meydan okuyor: "Bizi anlamıyorsanız, bu seçimi bizim yokluğumuzla yaşayın. Eksikliğimizi hissedin." Sessizliğin Gücü: Fısıltıların Yankıları Sessizlik her zaman bir teslimiyet değildir. Bazen sessizlik, karanlık bir mağarada yankılanan bir fısıltı gibi, çok daha büyük bir etki yaratır. Bulgaristan’daki Türkler, seslerinin duyulmadığını hissettikçe, ses çıkarmamayı tercih ettiler. Fakat bu sessizlik, derinlerde saklı bir isyanın habercisi. "Bul-Türk" bu kararla, siyasi partilere bir uyarı gönderiyor: "Sözlerinizi yerine getirin ya da bu sessizlik sizi yutacak." Bu boykotun ardında, sadece bir seçimlik değil, belki de yıllar sürecek bir strateji yatıyor. Kim bilir, belki de bu, gelecek seçimlerde çok daha büyük bir dalganın ilk işareti, fırtına öncesi bir sessizliktir. Sonuç: Gizemin İçindeki Güç Bir kararın arkasındaki güç, bazen onun görünmezliğin-dedir. "Bul-Türk" seçim boykotu, sıradan bir protesto gibi gözükse de, aslında derin ve gizemli bir stratejiye işaret ediyor. Bu sessizlik, Türk toplumunun ne kadar güçlü olduğunu, ne kadar sabırlı olduğunu ve ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor. Bu boykot, sadece siyaseti değil, toplumu, liderleri ve geleceği de sorgulatan bir sessizlik. Sessizliğin ardında saklı olanı görmek, bunu anlamak, Bulgaristan’ın geleceği için kritik olacak. Ve bu geleceği şekillendirenler, belki de "Bul-Türk"ün sessiz çığlığına kulak verenler olacak. Siyasetçiler bu gizemi çözemezse, sadece bu seçimi değil, tüm bir geleceği kaybetmiş olabilirler. Gökalp Şentürk