[ Doğru Dikkat - III ]
Kâinata ibret nazarıyla bakmak doğru bir dikkatin eseridir. Kainattaki yaratılan her canlı ve cansız varlık kendilerine çizilen görevi ifa etmekte ve sünnetullah zaman içerisinde asla değişmemekte, ilahi nizam: gece/gündüz ve dört mevsim tecelli etmekte, doğadaki bu yeniden oluş, sürekli tekrarlanmaktadır. İnsan da böyle değil midir? Sanki her yeni gün yeniden doğar hayata. İşte bunu görebilecek kadar nefsini arıtan ve penceresini bütün insanlık kadar genişletebilen yiğitler kainattaki hüküm süren ilahi adaleti temaşa etmekte; olayları doğru yorumlamakta ve evrendeki bu eşsiz uyum, düzen ve intizam karşısında hayranlıkla ilahi takdirin önünde eğilmekte ve secdeye kapanmaktan kendilerini bir lahza olsun alamamaktadır. Hz. İsa(as)’ın da dediği gibi konuşması zikir, bakışı ibret, susması tefekkür olmayanda hayır yoktur.rnrnMucize olmayan bir şey gösterin şu hayatta ben de size dikkatsizsiniz diyeyim. En iyisi siz boşuna uğraşmayın ben size söyleyeyim bir kusur bulmak için gökyüzüne bakan sükutu hayale uğrayarak başını öne eğer; çünkü ne kadar bakarsa baksın gökyüzünde, herhangi bir çatlak, herhangi bir uyumsuzluk bulamayacaktır.rnrnİnsan yaptığı fiillerin ilerideki sonuçlarını görebilse daha dikkatli davranmaz mıydı veya konuştuğu kelimelerin yok olmadığını uzayda ilerlediğini bilseydi daha dikkatli konuşmaz mıydı? Bu bilinçte olan insan hiç kalp kırar mıydı? Evet, insan için yalnızca emeğinin karşılığı vardır, kimisi için hayır kimisi içinse şer olur hayatı. Sonuçta herkes ektiğini biçecektir. Öz bilinç sahibi, kendini tanıyan her birey varlığı ve kendisini anlamaya çalışacak; bunun için çetin bir sorgulamaya girişecek, tüm eksikleriyle hesaplaşmaya kalkışacak ve erdemlerin gerekliliğini keşfedecek, yetenekleri doğrultusunda insanlığa faydalı bir uğraşla meşgul olacaktır. Güneş gibi etrafını aydınlatacak, hayatı kuşatacak ve göklerinin üzerinde bulutlarla eş bir ruhla meseleleri kavrayacak ve hakkı batıldan tereyağından kıl çeker gibi ayıracak, hükümlerinde isabet edecek ve böyle bir insan peygamberler ve filozoflar gibi asla unutulmayacaktır.rnrnHayat, kesintisiz bir eğitim ve ilerleme uğraşı ve uygulamasıdır. Ancak, bu uygulama bazı somut sonuçlar doğurmalıdır: Bazı sağlam fikirler varoluşumuza dayanak olur ve onlar üzerine inşa etmeye devam ederiz. Bu sağlam fikirler duygu ve davranışlarımızı yöneten değerlere dönüştüğünde, kendi ayaklarımız üzerinde yürürken de yeni yollar denerken de güven duygumuz fark edilir bir şekilde gelişir. Başkalarının deneyimlerinden de elbette yararlanmak gerekir, onlarla kendimizi kıyaslamak her insanın farklı olduğu gerçeğini göz ardı etmek olur ve bizi tatminsizliklere, memnuniyetsizliklere ve saplantılı kişilikler haline gelmemize neden olur. Onun için insanlara rakip gözüyle değil, sevgiyle kardeş gözüyle bakmak doğru olacaktır.rnGenelde insanlar, kendilerinde olanları başkalarında görür; yani başkalarını da kendisi gibi zanneder, kendi bakış açısı ve değer yargılarından hareketle eylemlerde ve yorumlarda bulunur. “Diş ağrısı çekenler dişleri sağlam olanları; yoksulluk çekenler de parası çok olanları mutlu sanırlar.”(Bernard Shaw) Doğru dikkat, kişinin dikkatini doğru yere yani kendi üzerine yöneltmesini sağlar. Böylece kişi, nefes alıp/ verdiğine odaklanarak, nefsinin olumsuz dürtülerinden kendini arındırır, eylemlerinde çevresel faktörlerin düşünce ve yönlendirmelerini minumum düzeye indirerek, her türlü dünyevî çeldiriciye karşı iradesine hakim olur ve hayatına doğru bir yön verebilir. Kendi hayatının direksiyonunu başkalarına teslim etmez, bu hayatta figüran değil; baş aktör, yolcu değil; şoför mahalinde oturduğunu kavrayabilir.rnrnDaha önceki makalelerimizde ele aldığımız “kendini tanıma” kısaca insanın fıtratını ve zaaflarını bilmesi ve bu doğrultuda kendini sürekli geliştirmesi olarak kısaca ifade edilebilir. Çünkü sürekli kötülüğü emreden bir nefsin arındırılarak bedenin iplerinin iradenin eline alınması, nefsin tercihlerinde yanılmamasını sağlamak için vicdanın filtresinden sonra eylemlerini kontrol edilerek hayata geçirilmesi, doğru olanı zamanında yapabilmek adına olmazsa olmaz bir sigorta görevi görmektedir.rnrnDemek ki, insan eylemlerini çek edecek bir otokontrol mekanizmasını kendi içerisinde oluşturamazsa; hareketlerinde doğru kararlar verdiğinden ve hata etmediğinden emin olamaz, henüz kemâle erişemeyen kendi nefsine güvenemez. -Tarih boyunca, bu nedenle tasavvuf yolunda ilerlemek isteyenlere hep kâmil bir mürşide intisab etmesi tavsiye edilmiştir.- İç bütünlüğünü henüz sağlayamamış kişi; ne yaparsa yapsın huzura kavuşamaz, geçmişte yaşadığı acılardan zihnen kurtulamaz ve gelecek kaygısı ve endişesi peşini hiç bırakmaz. Tekamülünü henüz tamamlayamamış bir varlık olarak yaratılan insanın bunun eksikliğinin farkında olması ve bunu aşmak için gayret ve mücadele içine girmesi cehalet karanlığının ortadan kaldırılması ve kişisel aydınlanmanın gerçekleşmesi için zaruri bir ihtiyaçtır. Bununla ilgili Sokrates’in bir gence verdiği harika bir hayat dersi vardır: Sokrates kendisine hakikati soran bir gencin ısrarla kendini takip etmesi ve yanıt almaya çalışması üzerine bir kuyunun yanında durur ve bir hışımla gencin başını suyun içerisine sokar ve bir süre orada tutar ve sonrasında çıkarır. Çocuk nefessiz kaldığından can havliyle neden bana bunu yaptın deyince Sokrates hemen cevabı yapıştırır: Hakikati arıyorsan eğer; nefes alamayacak kadar buna ihtiyaç duyduğun zaman düş peşime!rnrnM.Mücahit DEMİR / Ülkepostasırn26.02.2020