12 Mart darbesi uyguladığı dehşet baskı ve cinayetleri neticesinde toplumda özellikle gençlik içinde cuntaya karşı öfkeli, sol liderlere karşı yüksek sempati besleyen bir kitle oluşturmuştu. Bu öyle bir sempati dalgası idi ki, hiç hiç bir kuvvet bunun karşısında duramıyordu.

Kayıtsız şartsız eylemcilerin savunucusu olduğunu kabul edenlerin taraftarı ezici çoğunluktaydı. 

İdam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan gerek mahkemedeki dik duruşları, gerekse idam sehpalarına giderken takındıkları tutumları taraftarlarına haklı ve onurlu bir miras bırakmışlardı.

Mahir Çayanların idama mahkum insanları kurtarmak için giriştikleri kızıl dere de imhalarına yol açan olaya katılanlar adeta bir birleşik cephe eylemiydi. 

Bu birleşiklik 1975 lerde TSİP öncülüğünde kurulmuş tüm öprenci derneklerini ilk kongrede adeta silip süpürerek kazanmıştı.

Bu kesimin iğne ile kuyu kazmak denen örgütlenmeye hiç gereksinimi yoktu. 
'' Mahir Hüseyin Ulaş, kurtuluşa kadar savaş'' demek yetiyor, hatta artıyordu bile.
Bu kesimin sonradan ayrıldığı çeşitli gruplaşmaları bilirim, ama detayını takip ettim biliyorum desem yalan olur. 

Bu gruplaşma ve ayrışma içinde bulunanlar söz konusu detayları anlatırlarsa derecesiz sevinirim. 

TİP kökenli olarak bilinen biri oldukça dağınık, diğeri ise Eminönü grubu denen ve kendine partizan grubu TİP'lilerin Eminönü kliği olarak tanımladığı gruptur ki bizim kaderimiz, bizim derken sonradan GSB-Öncü diye adlanan Yusuf Küpeli grubudur ( Daha sonra Yusuf Küpelinin kendisiyle konuşmamda anladığım kendisinin böyle bir gruptan haberi olmadığı yolundadır. Yusuf Küpeli tahliya olduğunda bizim evde kalmıştı. Ayşe'nin seksen yıl cezayla arandığını öğrenince pılını pırtını toplayıp 'böyle saçma iş mi olur'diyerek evi terk etmişti. çünkü 'yanlışlıkla salıverilmiş' iddiasıyla hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarılmıştı.)
Detaylarda boğulasınız istemem, ancak bu Yusuf Küpeli iki açıdan çok önemli, adamın haberi yok, ama adamın adına örgütlenme yapılıyor, neden?

İkincisi aranan bir adamı zaten aranan ve eşi Maden-İş gibi bir sendikada oldukça popüler bir adamın daha bir yıl önce ceza evinden çıkmış adamın yani benim evimde adam saklamak. Bu kadar amatörlük olamaz dersiniz ama, 12 Eylulde partiyi ele geçiren partizan grubunun ne kadar amatör olduğunun deliliydi. 

Sonradan kendilerinden öğrendiğim üzere bu grup bir arkadaş grubu olarak duldaya yatmış ve fırsat kollamış bir grup olduğunu anlamış bulunduk. İşte bu zulaya yatmış olmak 12 Eylul'de bize çok komedya dellate olaylar yaşattı

Şöyle toplayalım : 12 Marttan çıkışta adından söz etmeye değecek gruplar şöyle, 12 Mart sürecinde her şeyi kabul eden Dev-yol'cular. Sonradan Dev-Yol, Dev-Sol, Kurtuluş, Acilciler, MLSB uzayıp gitti neredeyse alfabenin her harfi ve varyasyonları kullanıldı. Bu örgüt ve gruplar benim alanımda değil. Sadece şunu söyleyebilirim, bu örgüt ve örgütlerde merkeziyetçilik daha yumuşak olduğundan karakterlerinde bizdeki kadar tahribat olmamıştır.

Bu benim şahsi kanaatimdir ve tertışılabilir tabi.
Konuyu dağıtmamak için gelelim konumuza. Bizimkiler yani hareket ! Dev-lis düzeyinde bir örgütlenmeydi denebilir ve neredeyse tamamı üniversite öğrencisi değildir.
Nedeni üzerinde konuşulabilir ama 12 Mart darbesi ertesinde bu iş silah külahla olmaz, eğer olacak sa işçi sınıfının örgütlenmesi ile mümkündür diyen ve bunu Yusuf Küpeli taraftarları olarak kabul eden, bir grup olduğumuzu söylerdi bizi örgütleyenler. Başta Marx, Engels lenin ve yerli olarak ta Dr. Hikmet Kıvılcımlı klavuzumuzdu.

Yusuf Küpeli'nin mahkemelerde tutunduğu gevşek tutumundan dolayı, Dr. Hikmet Kıvılcımlıyı da '' Ordu kılıcını attı ''tavrından dolayı terki sela ettik. kitaplarını okumayı bırakmadık tabi.

Bu tutumumuz Doktorcu tarikat mensuplarından ayırdı bizi. Çünkü böyle bir grup ta vardı Dr. un her dediğini kuran mushaf gibi sayan.(
biliyorum bu değinmelerin sıkıcı olduğunu, ama başka türlü de olmuyor sanki, kusura bakmayın ortamın anlaşılması için bu değinmeler kaçınılmaz oluyor. )
Toplayalım. TİP'ten gelen zulada bekleyen Dev-Genc'in parya muamelesi yaptığı oldukça ezik bir TİP Eminönü kliği ( 10 kişi kadar, örgütleme işi yapmamış tüm çalışmasını yurt dışındaki TKP yaşlılarıyla ilişki kurmaya adamış bu bir düzineyi ulaşmayan bir arkadaş grubu grup 12 Mart sürecinde 1970-75 arası, böylelerine pısteye yatmak denirdi. Veya zulada bekleyen denirdi bunlara. Bir nevi fırsat kollayan da demek daha doğru olur.
Harket ise, kendine hareket diyerek oldukça mütevazi bir paye veriyordu ve ekliyordu '' işçi sınıfı hareketinin gerçek sahipleri vardır. Biz bugün çalışıyıoruz ama sınıf hareketinin gerçek sahipleri bizi bulcaktır ve biz emaneti sahibine teslim ederiz.'' İşte bu felaket bir anlayıştı. Mesela ben o zaman bunun siyasi olarak ne anlama geldiğini kavrayacak düzeyde değildim. Sonra anladım ki bu, şu anlama geliyormuş ''TKP vardır ve bizi gelip bulacaktır ve biz de onlara katılırız.'' Yer yüzünde bu kadar kendine güvenmeyen teslimiyetçi bir hareket var olmuşmudur veya tarihte varmıdır bilemiyorum ama, yoktur sanırım...

Peki işçi sınıfına gitmeliyiz deyip kaynakçılık, tamircilik tornacılık öğrenip, fabrikalara işçi olarak girmeye uğraşan bir siyasi hareket varmıdır, ben görmedim bir örneğini. O da bizdik yani HAREKET !!!

Çoğu insan bu kadar güzel ve dirençli insanın bir araya gelmesini seçicilikten veya tesadüfen bir araya geldiğini sanır ben diyeyim hareket'te, siz GSB-Öncü'de anlayın.
Ben de öyle sanırdım yakın zamana kadar. Ama değilmiş. Kassetleri dinlerken anladım nedenini.
Eleyen de seçen de ortammış meğerse.
Düşünün bir, 12 Mart esip gürlüyor, Bütün İstanbul'da sokağa çıkma yasağı uygulayıp ev ev arama yapıyor. Dar ağaçları kurup gencecik insanları sallandırıyor. Havan toplarıyla gencecik insanları param parçe ediyor Kızıl derede ve tam da bu havalarda örgütlenenler var, arananları saklayanlar, meslek öğrenip fabrikalara girmeye çalışanlar var. Varını yoğunu, her şeyini fedaya hazır insanlar var ve bunlar hareket !.
İnsanları eleyen elek mi istemiştiniz, alın size en incesinden, seçmek mi istemiştiniz cesareti ve fedakarlığı, alın size en kalbur üstünde kalanlarını.
Kimse onları seçmedi, seçilmişlerdi  onlar.
1970-75 12 Mart cehennemi böyle bir kadro çıkarmıştı ve eşi yoktu bu kadronun.
12 Eylu geldiğinde bu kadro hiç mi hiç şaşkınklığa düşmedi, '' İllegal mücadele öğretilmez yaşanır ve ortam öğretir illegal mücadeleyi'' sözü pratikte kendini göstermişti.
Dostluğun, fedakarlığın, yiğitliğin, cesaretin, gözünü budaktan esirgememnin simgesiydi hareket.
1976 sonrası sola  katılanlarla, hareket arasındaki fark kendini 12 darbesi ertesinde iyot gibi ortaya serdi, tümüyle sahte bir kıyafete bürünmüş Eminönü kliğinin dünyadan habersizliği ve sahteliği tüm pespayeliğiyle ortaya dökülmüştü. 12 Martı sinerek nve sadece arkadaş grubu olarak geçirmiş partizan kliği beceriksizliği ve tecrübesizliğiyle tam bir komedya idi. 83 yılında illegalite dersi adı altındaMoskovada verilen derslerin ne kadar komedi olduğunu gördüğümde, İllegal mücadelenin anlatılanlardan öğrenilemeyeceğini, ancak yaşanarak öğrenebileceğini ve hareket içinde olanların yaşam biçimi halinde içselleşebileceğini bir kez daha anlamıştım ...
Yurt dışında ülkeden yıllarca uzakta kalmış nerdeyse Türkçesi bozulmuş insanlarla ilşkiye girince karşımıza TKP olarak çıkan Partizan kliğinin o zamanki gençlik içindeki kadro sayısını İGD başkanı Ahmet Muhtar sökücü'yü buradan kürsüye çağırıyorum. Nabi Yağcıdan hiç umudum yok. TİP'ten Yavuz Çizmeci, İGD'den Ahmet Muhtar Sökücü  ve GSB'den ben olmak üzere ortak dergi ve ortak gençlik örgütü kurmak için çok sayıda toplantı yaparken hiç bir gerekçe gösterilmeden bu toplantılar neden torpillendi. Bunun için de Yavuz Çizmeciyi kürsüye çağırıyorum, tabi A.M.S'Yİ de. 
TKP'ye katılmanın en şiddetli karşıtı iken bir gün de İGD'nin Aksaraydaki merkezine gidip oturan Haluk Tan İpekçi'yi bu davranışının nedenini açıklamak üzere kürsüye davet ediyorum.
TKP'ye katılmama konferansının ikinci gecesinde, katılmamalıyızın başını çeken Mehmet Yelkenci'nin bu davranışında neyin rol oynadığını açıklamak üzere Merhmet Yelkenci'yi de kürsüye davet ediyorum.
B.G. TKP'ye katılşmayı red ettiğinin ertesi günlerde Bizim Radyo'dan B.G'nin ajan olarak ilan edilmesi raporunu kim verdi. Onu da kürsüye davet ediyorum...
NİÇİN Mİ ?
NEYSE, O İÇİN !!!

45 Yıldır iki noktaya takılmıştım. Hareketin bir gecede TKP'ye katılmasına bir de TKP olarak karşımıza çıkan partizan kliğinin davranışlarında iddeolojik bir gerekçe aramakta.
Hareket o gece TKP'ye katılmamıştı oysa, daha ilk adımını attığı 1970 de '' İşçi sınıfının gerçek öncüsü bizi bulur, biz de emaneti sahibine devrederiz '' derken TKP'ye katılmıştı zaten ama TKP diye ortaya çıkanın memurlarla ilişki kuryp TKP kürkünü giydiğinden habersizdi tabi.
Bugün algı aşağı algı yukarı diye konuşmalar var ama asıl algı 76-80 yıllarında SSCB'yi arkasına almış gibi görünen, ancak SSCB memuru olmaktan öteye gidememiş Partizan kliğinin yarattığı algıdır ve Türkiye sol hareketinin  karşılaştığı en nüyük algı operasyonudur.
İkşi elin on parmağını geçmeyen bir kadro ile yerliş yersiz her konuşma ve sedişka basınına ''toplumsal ilşerleme yazdırarakı koca DİSK'e eğemenmiş havası verebilmiş ve bu çabalara en biyük katkıyı verenleri hiç acımadan tasfiye edenebilmişl bir ezme yok netme zaincirini naşlatmanın yarattığıbir depremdir bu süreç.
İbrahim Güzelce'yi bu kürsüye davet etmeyi çok isterdim ancak ne yazık ki hayatta değil kendisi. Ancak hemen ardından gelen Aydın Meriç'i davet ediyorum eğer 1987 de yayınladığı broşürün ve bana Londrada anlattıklarının arkasında duruyor sa tabi.
Mehmet Ertürk Partizan kliğinin Maden-iş sendikasında üç beş kişiyle eğemenlik sağlamasını sağlayan Mehmet Eretürk'ü davet etmek isterdim ancak kendisi rahmetlik oldu ( Bana Pariste 1987 de şöyle demişti ' beni hiç bir gerekçe göstermeden tasfiye ettiklerinde, onları, yani Partizan kliğini alaşağı edebilirdim ancak GSB-Öncüydü gözümü korkutan ve beni eylemden alıkoyan' demişti. )
Bu insanlar konuştuğunda 76 atılımı denilen olayın nasıl bir hokkabazlık olduğunu ve bu hokkabazlığın şahı olan CHP'nin bu numarayı yutmayıp79 yılında Kemal Türkleri DİSK'in başından indirip tümüyle yalan dolanla şişirilmiş balonu söndürmesiyle, TKP balonunun nasıl patladığını açık seçik göreceğiz ...
Yenilmek değil de, aldatılmak çok feci bir duygu ...

TİP'den (Türkiye İşçi Partisi'nden) gelenlerin harekettnn gelenlerden farklı bir akibeti olmamıştır. Tümüyle iyi niyetle gelen gerçekten iyi niyetli olan bu insanlardan Gönül Dinçer, Şeyda Talu, Erdal Talu, Zülfü Dicleli ve Erhan Gömüç'ü bu kürsüye davet ediyorum. Bildiklerinizi mezara götürmenizin bir yararı yoktur. 
Ömrümüze mal olan bu dönem her haliyle ortaya serilmelidir. Bu harekete katılmış insanların gerçeği bilmesinde çok yarar vardır ve haklarıdır.
PKK nasıl ayakları baş yapmışsa Partizan kliği aynısını yapmıştır.
İstanbul'da, Ankıara'da İzmir, Antep, Diyarbakır, Urfa, Bursa ve diğer şehirlerdeki o dönemin kadrolarına bakın bir, tamamı kimdir nereden gelmişlerdir bir sergileyin. 76 Atılımı denilen şeyin ne olduğunu anlarsınız. 
PKK,Marxizm, Leninizm'la başlayıp, kendi dışındaki tüm Kürt hareketlerini kesip biçtikten sonra, Kürt gençlerini ABD'nin paralı askerleri yapmakta karar kılmıştır.
TKP kürküne bürünmüş partizan kliği ise İmamoğlu'na biat etmek, PKK'ya kıyam durmaktan öteye gidememiştir.
Tamamıyla da türkiye hareketinden çıkmış tertemiz hareketleri ceylanların sırtlanların gadrine uğramış bir hali pürmlali vardır. . Bir miras yedi gibi yetişmiş bu kadroları, kimini tasfiye ederek, kimini ajan ilan ederekkimini muhalefet yaptı diye polise ihbar ederek, harekrtte altta olanı üste getirip kariyerist duygularını kaşıyarak, Geçmişişmizle övünülecek tek şey bıtakmamıştır bunlar ve geleceğimizi adeta ateşe vermişlerdir.
Şimdiye kadar anlattıklarım yurt içi şişirilmiş balonlardır. Daha Yurt dışına da geleceğiz.
Sahi, Konya konferansı nerede yapılmiştı.
Bunlar tepeden tırnağa yalan olmuşlar yahu ...