CUMHURİYET'İN YENİ BİR YIL DÖNÜMÜNDE BATI İLE HESAPLAŞMA?
Cumhuriyet yönetimi kurtuluşu, yılların birikimi olan kendi kültürünü yeniden üretme yerine, Batının seküler kültürünü bütün kurum ve kuruluşlarıyla, olduğu gibi transfer etmede aramıştır.
Editör: Ülke Postası Haber Sitesi
29 Ekim 2019 - 20:38
Cumhuriyet'in Tek Parti döneminde Anadolu insanı, tarihinde benzeri olmayan büyük bir kültür değişimine zorlanmıştır. Tanzimatla başlayan yenileşme ve dünyadaki gelişmelere ayak uydurma çalışmaları, Cumhuriyetin ilk yıllarında, İslam kültürürünün değerlerinin, bütünüyle terk edilmesine dönüşmüştür. Osmanlı Devletinin mirası üzerine kurulan Cumhuriyet, tercihini bütün kurumlarıyla ve bütün kuruluşlarıyla, Batı kültüründen yana kullanmıştır.
*
Cumhuriyet yönetimi kurtuluşu, yılların birikimi olan kendi kültürünü yeniden üretme yerine, Batının seküler kültürünü bütün kurum ve kuruluşlarıyla, olduğu gibi transfer etmede aramıştır. Avrupa ülkelerinin üretim gücünün ve ekonomik üstünlüğünün kaynağı, onların yaşama biçimleriyle, kurumlarında ve kuruluşlarında aranmıştır.
*
Batının tüketim standartları benimsenirse, onların üretim standartlarına ulaşılacağı sanılmıştır. Dünyadaki gelişmelere ayak uyduramayan ülkelerin, kendi kurumlarını ve kendi kuruluşlarını bırakarak, başka bir kültürün kurumlarını ve kuruluşlarını benimseyerek, ekonomik, siyasal ve kültürel yapılarını geliştirmeleri görülmemiştir. Dünyanın hiçbir
yerinde, taklitler asıllarının yerlerini tutmazlar.
*
Tek Parti Döneminde çarşıları, camileri, medreseleri, dergahları, sanatları ve gelenekleriyle, yüzyılların ürünü İslam medeniyetinin değerleri, bütünüyle göz ardı edilmiştir. İslam kültüründen iz taşıyan her şey, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel yapıdan ayıklanmaya çalışılmıştır. Alfabe değişikliğine gidilerek, Anadolu insanının tarihi, kültürü ve sanatıyla olan bağları koparılmıştır.
*
Türk toplumundan İngiliz tarihçi Arnold Toynbee'nin "Herodiyen" diye nitelendirdiği bir yaklaşımla, kendi kimliğini bir kenara bırakarak, Batı kimliğini kabullenmesi istenmiştir. İslam kültürünün kurum ve kuruluşları yok edilirken, Batı kültürü, bütün kurumlarıyla ve kuruluşlarıyle göklere çıkarılmıştır.
*
Büyük düşünür İbn Haldun'un dediği gibi: "Yenilenler kendilerini yenenlerin kurum ve kuruluşlarını taklid ederler." Ancak Cumhuriyet döneminde Batı kurum ve kuruluşlarını taklitte öylesine ileri gidilmiştir ki, orta öğretimde Grekce ve Latince öğretilmeden Batılı olunamayacağı bile ileri sürülümüştür. Anadolu insanı, Batılılar gibi yaşama yolunda, akıl almaz baskılara uğramıştır.
*
Cumhuriyet'in yeni bir yıl dönünde geriye dönüp bakıdığında, devlet kurum ve kuruluşlarının, Batı'nın yaşama ve tüketme biçimini benimsemede büyük bir başarı sağladığı görülür. Buna karşılık bütün kurumlar ve bütün kuruluşlar Batılılar gibi ürün ve hizmet üretmede,başarısızlığa uğramıştır. Bir toplumun şapka giyerek, yazısını değiştirerek,üretim gücünü büyütmesinin, mümkün olmadığı görülmüştür.
*
Anadolu insanlı ellili yıllarda çoğulcu Demokrasi, seksenli yıllarda da Pazar Ekomisiyle tanışmıştır. Özal döneminde Anadolu insanı dış dünyaya açılmıştır. Türk toplumu Batı'dan yardım alarak, Batılıların üretim seviyesine ulaşamayacağını görmüştür. İkibinli yılların başında, Türkiye üretimde Batı ülkeleriyle, rekabet etmesini kolaylaştıracak, ekonomik ve sosyal düzenlemelere gitmiştir.Türkiye dünyanın ilk on ülkesi arasına girmeye çalışmaktadır.
*
Haberleşme, ulaşım ve finans sektöründe yeni yatırımlar yapılarak, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, Türk toplumu dünya standartlarında üretim yapmaya zorlanmıştır. Yönetenleriyle, yönetilenleriyle, üretenleriyle ve tüketenleriyle Türkiye, dünya pazarlarında sağlam bir yer tutmak için, kendi kültür ve medeniyetini geliştirmenin önemini kavramıştır .
*
İletişim ve ulaşımda yaşanan hızlı değişim, dünya pazarlarında, sağlam bir yer edinmenin, kendi kültürünü küçümsemekten değil, tam tersine kendi kültürüne sıkı sıkıya sarılmaktan geçtiğini ortaya koyuyor. Artık dünyada ülkeler değil, kültürler yarışıyor.Kültürsüz ekonomiler güçsüz,ekonomisiz kültürler etkisiz oluyor.
*
Dünyada başka kültürlerle yarışmanın yolu, dünyaya kapanmaktan daha çok, dünyaya açılmaktan geçiyor. Kapalı bir toplum ayakta kalsaydı, dünyanın en zengin hammadde ve insan kaynaklarına sahip olan, Sovyetler Birliği ayakta kalırdı
*
Türkiye Türk ve İslam dünyasıyla birlikte, Cumhuriyetin yüzyıla tamamlanan diliminde, Batıyla ciddi bir hesaplaşma süreci yaşayacaktır. Batıyla hesaplaşmada,Türkiye'nin en büyük silahı kültürünü taşıyan girişimcileridir,bayrağını taşıyan kar amaçsız kuruluşlarıdır.
*
Kültürlerin savaştığı bir dünyada, kültürünü inkar eden ülkelerin, dünya ekonomisinde olduğu kadar, dünya politikasında da önemli bir yerleri olmaz . İkibinli yılların başında sınırların ortadan kalkması, Türkiye'yi başka kültürlere açarken, kültürünü zenginleştirme çalışmalarını da hızlandırıyor.
*
Tarihe bakıldığı zaman, en güzel kültür ve sanat eserlerinin, başka kültürlerle iç içe yaşandığı, dönemlere rastladığı görülüyor.Türk ve İslam kültürünün, düşüncede ve sanatta, en güzel eserleri, İspanya'da, Maveraünnehir'de ve Osmanlı'da verilmiştir.
*
Onsekizinci ve ondukuzuncu yüzyıl Avrupa'nın yüzyılları oldu. Avrupa dünyanın merkeziydi. Diğer ülkelerin konumu Avrupa'ya yakınlıkları ya da uzaklıklarıyle belirleniyordu. On beşinci ve On naltıncı yüzyıllar Türklerin yüzyıllarıydı.
*
Türkler Doğu Roma imparatorluğunun bütün topraklarını ele geçirerek, Ortaçağı kapatarak, Yeni çağın kapılarını açtılar. Yirminci yüzyıl ise, Amerika'nın yüzyılı oldu. Yirmi birinci yüzyıl, dünyada bütün ülkelerin yüzyılı olacak.
*
Cumhuriyet'in yaşının yüz yıla yaklaştığı bir dönemde, Türkiye dünyaya açılmasıyla, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Orta Asya'da önemli bir güç merkezi olmuştur.
*
Türkler Avrupa'yı camilerle birlikte iş yerleriyle de donattılar. Türk girişimcileri Japonya'dan Amerika'ya kadar dünyanın her ülkesinde, yatırım yapmaya başladılar.
*
Türkiye iki binli yılların başında , Avrupa'nın çevre ülkesi değil merkez ülkesidir. Türk ve İslam dünyasının, lokomotif ülkesi olma yolunda hızla ilermektedir.
*
Türkiye kültürüyle, tarihiyle ve insanıyla barışmıştır. İki binli yılların ilk yarısında, Türkiye bütün dünyada ağırlığı olan bir ülke olacaktır.
*
Gelecek yüzyılın fatihleri ordular değil, kurumsal ve toplumsal girişimciler olacaktır.Bayrak girişimcileri izler.
*
Girişimciler ürün ve hizmetlerini götürdükleri ülkelere, kültürlerini ve değerlerini de götürürler.
*
Kültürlerin savaştığı dünyada,yeni fatihler üreten el olan derviş girişimcilerdir.
*
Yeryüzünü girişimcilerin ürün,hizmet ve bilgi üretilen gizemli atölyesidir.
*
Sınırsız dünyada girişimcilerden daha büyük, daha etkili bir güç yoktur.
*
Düz kare dünyanın, yeni fatihleri yeni ahilerdir.
*
Cumhuriyet yönetimi kurtuluşu, yılların birikimi olan kendi kültürünü yeniden üretme yerine, Batının seküler kültürünü bütün kurum ve kuruluşlarıyla, olduğu gibi transfer etmede aramıştır. Avrupa ülkelerinin üretim gücünün ve ekonomik üstünlüğünün kaynağı, onların yaşama biçimleriyle, kurumlarında ve kuruluşlarında aranmıştır.
*
Batının tüketim standartları benimsenirse, onların üretim standartlarına ulaşılacağı sanılmıştır. Dünyadaki gelişmelere ayak uyduramayan ülkelerin, kendi kurumlarını ve kendi kuruluşlarını bırakarak, başka bir kültürün kurumlarını ve kuruluşlarını benimseyerek, ekonomik, siyasal ve kültürel yapılarını geliştirmeleri görülmemiştir. Dünyanın hiçbir
yerinde, taklitler asıllarının yerlerini tutmazlar.
*
Tek Parti Döneminde çarşıları, camileri, medreseleri, dergahları, sanatları ve gelenekleriyle, yüzyılların ürünü İslam medeniyetinin değerleri, bütünüyle göz ardı edilmiştir. İslam kültüründen iz taşıyan her şey, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel yapıdan ayıklanmaya çalışılmıştır. Alfabe değişikliğine gidilerek, Anadolu insanının tarihi, kültürü ve sanatıyla olan bağları koparılmıştır.
*
Türk toplumundan İngiliz tarihçi Arnold Toynbee'nin "Herodiyen" diye nitelendirdiği bir yaklaşımla, kendi kimliğini bir kenara bırakarak, Batı kimliğini kabullenmesi istenmiştir. İslam kültürünün kurum ve kuruluşları yok edilirken, Batı kültürü, bütün kurumlarıyla ve kuruluşlarıyle göklere çıkarılmıştır.
*
Büyük düşünür İbn Haldun'un dediği gibi: "Yenilenler kendilerini yenenlerin kurum ve kuruluşlarını taklid ederler." Ancak Cumhuriyet döneminde Batı kurum ve kuruluşlarını taklitte öylesine ileri gidilmiştir ki, orta öğretimde Grekce ve Latince öğretilmeden Batılı olunamayacağı bile ileri sürülümüştür. Anadolu insanı, Batılılar gibi yaşama yolunda, akıl almaz baskılara uğramıştır.
*
Cumhuriyet'in yeni bir yıl dönünde geriye dönüp bakıdığında, devlet kurum ve kuruluşlarının, Batı'nın yaşama ve tüketme biçimini benimsemede büyük bir başarı sağladığı görülür. Buna karşılık bütün kurumlar ve bütün kuruluşlar Batılılar gibi ürün ve hizmet üretmede,başarısızlığa uğramıştır. Bir toplumun şapka giyerek, yazısını değiştirerek,üretim gücünü büyütmesinin, mümkün olmadığı görülmüştür.
*
Anadolu insanlı ellili yıllarda çoğulcu Demokrasi, seksenli yıllarda da Pazar Ekomisiyle tanışmıştır. Özal döneminde Anadolu insanı dış dünyaya açılmıştır. Türk toplumu Batı'dan yardım alarak, Batılıların üretim seviyesine ulaşamayacağını görmüştür. İkibinli yılların başında, Türkiye üretimde Batı ülkeleriyle, rekabet etmesini kolaylaştıracak, ekonomik ve sosyal düzenlemelere gitmiştir.Türkiye dünyanın ilk on ülkesi arasına girmeye çalışmaktadır.
*
Haberleşme, ulaşım ve finans sektöründe yeni yatırımlar yapılarak, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, Türk toplumu dünya standartlarında üretim yapmaya zorlanmıştır. Yönetenleriyle, yönetilenleriyle, üretenleriyle ve tüketenleriyle Türkiye, dünya pazarlarında sağlam bir yer tutmak için, kendi kültür ve medeniyetini geliştirmenin önemini kavramıştır .
*
İletişim ve ulaşımda yaşanan hızlı değişim, dünya pazarlarında, sağlam bir yer edinmenin, kendi kültürünü küçümsemekten değil, tam tersine kendi kültürüne sıkı sıkıya sarılmaktan geçtiğini ortaya koyuyor. Artık dünyada ülkeler değil, kültürler yarışıyor.Kültürsüz ekonomiler güçsüz,ekonomisiz kültürler etkisiz oluyor.
*
Dünyada başka kültürlerle yarışmanın yolu, dünyaya kapanmaktan daha çok, dünyaya açılmaktan geçiyor. Kapalı bir toplum ayakta kalsaydı, dünyanın en zengin hammadde ve insan kaynaklarına sahip olan, Sovyetler Birliği ayakta kalırdı
*
Türkiye Türk ve İslam dünyasıyla birlikte, Cumhuriyetin yüzyıla tamamlanan diliminde, Batıyla ciddi bir hesaplaşma süreci yaşayacaktır. Batıyla hesaplaşmada,Türkiye'nin en büyük silahı kültürünü taşıyan girişimcileridir,bayrağını taşıyan kar amaçsız kuruluşlarıdır.
*
Kültürlerin savaştığı bir dünyada, kültürünü inkar eden ülkelerin, dünya ekonomisinde olduğu kadar, dünya politikasında da önemli bir yerleri olmaz . İkibinli yılların başında sınırların ortadan kalkması, Türkiye'yi başka kültürlere açarken, kültürünü zenginleştirme çalışmalarını da hızlandırıyor.
*
Tarihe bakıldığı zaman, en güzel kültür ve sanat eserlerinin, başka kültürlerle iç içe yaşandığı, dönemlere rastladığı görülüyor.Türk ve İslam kültürünün, düşüncede ve sanatta, en güzel eserleri, İspanya'da, Maveraünnehir'de ve Osmanlı'da verilmiştir.
*
Onsekizinci ve ondukuzuncu yüzyıl Avrupa'nın yüzyılları oldu. Avrupa dünyanın merkeziydi. Diğer ülkelerin konumu Avrupa'ya yakınlıkları ya da uzaklıklarıyle belirleniyordu. On beşinci ve On naltıncı yüzyıllar Türklerin yüzyıllarıydı.
*
Türkler Doğu Roma imparatorluğunun bütün topraklarını ele geçirerek, Ortaçağı kapatarak, Yeni çağın kapılarını açtılar. Yirminci yüzyıl ise, Amerika'nın yüzyılı oldu. Yirmi birinci yüzyıl, dünyada bütün ülkelerin yüzyılı olacak.
*
Cumhuriyet'in yaşının yüz yıla yaklaştığı bir dönemde, Türkiye dünyaya açılmasıyla, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Orta Asya'da önemli bir güç merkezi olmuştur.
*
Türkler Avrupa'yı camilerle birlikte iş yerleriyle de donattılar. Türk girişimcileri Japonya'dan Amerika'ya kadar dünyanın her ülkesinde, yatırım yapmaya başladılar.
*
Türkiye iki binli yılların başında , Avrupa'nın çevre ülkesi değil merkez ülkesidir. Türk ve İslam dünyasının, lokomotif ülkesi olma yolunda hızla ilermektedir.
*
Türkiye kültürüyle, tarihiyle ve insanıyla barışmıştır. İki binli yılların ilk yarısında, Türkiye bütün dünyada ağırlığı olan bir ülke olacaktır.
*
Gelecek yüzyılın fatihleri ordular değil, kurumsal ve toplumsal girişimciler olacaktır.Bayrak girişimcileri izler.
*
Girişimciler ürün ve hizmetlerini götürdükleri ülkelere, kültürlerini ve değerlerini de götürürler.
*
Kültürlerin savaştığı dünyada,yeni fatihler üreten el olan derviş girişimcilerdir.
*
Yeryüzünü girişimcilerin ürün,hizmet ve bilgi üretilen gizemli atölyesidir.
*
Sınırsız dünyada girişimcilerden daha büyük, daha etkili bir güç yoktur.
*
Düz kare dünyanın, yeni fatihleri yeni ahilerdir.
FACEBOOK YORUMLAR