EL-HÂFID CELLE CELÂLÜHÛ?

Kâfirleri felaketlere uğratarak, düşmanlarını kendinden uzak kılarak alçaltan, en üst mertebelerden en aşağı mertebelere indiren…
“O; ALÇALTICI, YÜKSELTİCİDİR!” (VÂKIA/3).. Allah-û Teâlâ, istediği kulunu yukarıdan aşağı atıverir. Şan ve şeref sahibi iken rezil ve rüsvay eder ve bu muamelesi çok defa kendisini tanımayan, emirlerini dinlemeyen asilerle başkalarını beğenmeyen mütekebbirler ve hak, hukuk tanımayan zorbalar hakkında tecelli eder…
Allah’ın düşürdüğünü yine Allah’dan başkası kaldıramaz. Eğer bunlar, bu akıbetten uyanıp da Allah’a iltica ederek vaziyetlerini kurtarabilirlerse, bu muamele kendileri için büyük bir nimet olmuş olur. Bir de bu kötü sıfatlar da onlara ortakken, henüz bu akıbete düşmemiş olanlar bunlardan ibret alarak, kendi menfaatleri için büyük bir anlayış göstermiş olurlar. Çünkü bu kötü sıfatlar, insanı bu akıbete sürükleyici sebeblerdir…
Şeytan, Hz. Âdem (A.S.) yaratılmadan önce melekler arasında zikirle, tesbihle ömür sürmekteydi.. Hz. Âdem (A.S.) yaratıldı ve Allah-û Teâlâ, Hz. Âdem (A.S.)’e secde emri verdi. ONA SECDE EDİLME EMRİ, SANATI GÖRÜP SANATKÂR’A SECDE ETMEK DEMEKTİ. SEBEBİ GÖRÜP SEBEBİ YARADANI TANIMA SANATIYDI. ÂDEM’İN YARADILIŞINDAKİ HİKMETİ ANLAYIP KUDRETİ KABULLENME SANATININ ADIYDI… Melekler bunu yaptı ve secde ettiler. Sadece İblis kibirlendi. Kendisini üstün gördü ve secde etmekten sakındı. Ve El-Hâfıd isminin tecellisi ile melekler arasında ömür sürerken kovulanlardan, rahmetten uzaklaştırılanlardan oldu..!
Mümin kuluna bakan yüzüyle El-Hâfıd isminin tecellisiyle inanan kulunun, Firavunlaşmış “Ene”sini kıran, nefs mücadelesinde ona yardımcı olarak kulunu “ene”lerden/ “ben” demekten koruyarak, Rabbini bulmasına yardım edendir O (C.C.)…
Kulunu “ben”likten çıkarıp “biz” düşüncesine ulaştıran, sadece kendisi için değil çevresindeki mümin kardeşlerini de düşünerek yaşayan bir kul hâline getirendir O (C.C.)…
YÂ HÂFID! RABBİM, SEN BİZİ, NEFS SAVAŞINDA, NEFSİNİ YENENLERDEN, SENİN RIZÂNI KAZANARAK CENNETE GİRENLERDEN EYLE…
Rabbim mahçup etmesin… Yoldaki Doksan Dokuz Anahtar”