Hazarya'da Everistlerin Kraliçe ile Tutkulu Aşkı

Hazarya'da Everistlerin Kraliçe ile Tutkulu Aşkı
03 Nisan 2024 - 03:27 - Güncelleme: 03 Nisan 2024 - 12:14
Hazarya'da Everistlerin Kraliçe ile Tutkulu Aşkı
 

Sevgili sanatseverler, işte yine bir sahne aydınlanıyor, perdeler yavaşça yana kayıyor ve gözlerimizin önünde zamansız bir komedi-dramın karmaşık dokusu seriliyor. Bu, Türk Devleti'nin arka bahçesinde, Türk Devleti'ne aidiyet duymayan, durağan istihbarat zekası tarafından yönetilen bir tiyatro; Hazarya'dan günümüze uzanan eski kraliyetlerin gölgesinde, modern zamanların entrikalarıyla beslenen bir sahne.


Mustafa Kemal'e ve kurucu değerlere saldıran eksensiz Enverist zekânın yönettiği bu sahne, darbeler, iç karışıklıklar ve siyasal İslam'ın sınırlarını zorlayan, ancak gişede beklenen hasılatı getiremeyen başarısız senaryolarla dolu. Ancak bu kez, gişe rekorlarını alt üst edecek yeni bir stratejik derinlik var: Truva'dan günümüze uzanan tutkulu bir aşk hikayesi. Evet, aşk! İşte bu, darbelerin ve ılımlı İslam'ın başaramadığını başaracak sihirli formül ve sihirli tahta at. Ama unutmayın, bu aşk hikayesi sıradan bir hikaye değil; devrik kral Erdoğan'lar, banyoda düşen saray soytarıları, Bahçe'nin bahçıvan Meral'leri, seyis Ümit'ler, pepeleğin özgürlüğü ve ağızda kekremsi bir tat bırakan köftecinin hikayesi. Bilet almayan seyircilerin eleştirisi üzerine yükselen bir gişe etkisi, bu kez bilet almayanların elinde ve cebinde kalanları gişeye aktarmayı hedefliyor.

Sanki bir senaryo yazarının labirentlerde kaybolduğu bir hikaye bu. Elitler klübü (kaymak tabaka, Enveristler ve iş birlikçileri), devletimizi zaman zaman esir alıp, kendi mutlu hikayelerini baştan yazma kararı alıyor. Bu, kuşkusuz, Hazarya'nın bahçesinde Oscarlık bir performansa sahne oluyor.

Her büyük oyun gibi, bu senaryo da kusursuz bir girişle başlıyor. Siyasi aktörler, yönetmenin elinden çıkmışçasına adım adım sahneye sürülüyor. Kimin bu sahnede olup olmadığına dair tercih hakkınız yok (Yönetmenin yatağına giren aktörler ve aktristler hariç. Onlar için oyunun neresinde olursa olsun ek sahne mutlak eklenir.); çünkü senaryoda ismi yazılmayan hiç kimse ışıklar altında parlayamaz. Ancak Er'bakan gibi doğaçlama yapanlar da var; onlar rollerini o kadar iyi oynarlar ki (faydalı olduğu müddetçe sahne onlarındır), sonunda perde inene kadar sahnede pavyon gülü olarak kalırlar.

2002 yılında başlayan gösteri, izleyiciler tarafından mide bulandırıcı sahneleri ile tam anlamıyla sindirilemedi. Sürekli ağlayan, sümüklü, takkeli ve merdiven altından çıkan figüran kılıklı amerikan vari haydutların kahramanları durmaksızın dövdüğü bu sahneler biraz da seyirciyi üzdü. Fakat endişelenmeyin, 2016'da Amerikanvari haydutları bizim kahramanlar 5 ay önceden bir temiz dövdü. Tam senaryo düzeldi demeye kalmadan, 5 ay sonra senaryoda yine başa dönüldü. 2016'da daha güvenlikçi,aksiyon dolu ve etkisi genümüze kadarsüren bir senaryo ile  geri dönüldü. 2016'da güvenlikçi senaryo ile gelenler, haydutları dövmeyi kısa sürede bıraktılar, mafya,uyuşturucuya bulaşıp yine Mustafa Kemal'in Kemalist kahramanlarını dövmeye başladılar. Ve senaryo tekrar kabak tadı verdi. Ancak her senaryonun bir son kullanma tarihi vardır; zamanla patlar ve yeni bir reset gerektirir. İşte, 2024 senaryosu bu anda devreye giriyor.

Gecenin bir yarısı, ansızın sahneyi terk etmek zorunda kalan yeteneksiz aktörler... Ve yönetmenler, eski filmin figüranlarını başrole taşıyarak yeni bir senaryo ile geri dönerler. Figüranların sahneye çıkacak tiratları ve kıyafetleri bile yoktur. Çünkü onlar bile aktör olacaklarını hayal bile edememişlerdi. Ama Hazarya'nın kraliçesi, eksensiz Enverist akılla bu role onları uygun bulmuştu. İronik, değil mi? Yönetmenler ve senaristler, hatalarını kabul etmez ve buldukları ilk sponsor-sermaye ilişkisi ile dekoru ve kadroyu değiştirirler.

Bu büyük Türk Devleti'nin esir alındığı ve durağan zekânın sahnelediği oyunda, 100 yıllık senaryolar bile çapsız aktörlerle mevsimlik aşk dizilerine dönüşebilir. Ve biz, seyirciler, her 20 yılda bir kraliçe bütçesi ile yenilenen büyük oyunun tadını çıkarmaya devam ederiz. Ancak bu senaryo devletler ligi standartlarında sürdürülebilir değildir. Gerçek hayatta, kendi evlatlarımıza zarar vermekten başka bir işe yaramazlar.

Kısacası;

Devletin kaderini belirleyen çok ortklı ve çok eşli Enverist zekâ, her daim arka planda, sessiz ve derinden ilerler. Bu sıradışı tiyatro oyunu, düzenin değişmezliği üzerine kurulu. Dönüp dolaşıp aynı senaryoyu, sadece farklı kostümlerle tekrar tekrar sahnelemek...

Peki ya son? Sevgili seyirciler, bu devlet tiyatrosunun finali henüz yazılmadı. Kemalist,Cumhuriyetçi ve çağın ruhuna uygun bir akılla donatıldığımız şu günlerde daha çok dayak yiyeceğiz gibi duruyor. Senaristleri değiştirmeden bize rahat yok.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum