HDP ve aldığı oylar.? ANALİZ!

Türkiye’de seçim meselesi konuşulduğunda, bu altı milyona yakın oy ele alındı ve bu oylar her partinin iştahını kabarttı. Halen her partinin ağzı sulanmakta. Şaka değil HDP, yani PKK kantarın topunu nereye kaydırsa denge o yönde bozacak durumda....

HDP ve aldığı oylar.? ANALİZ!
08 Haziran 2020 - 22:09 - Güncelleme: 09 Haziran 2020 - 21:55
Analiz; Mustafa Satış
Son zamanlarda en çok tartışılan konu bu. 2017’de oyların %11,7 oy almıştı HDP. 67 de millet vekiline sahip olmuştu. Beşbuçuk milyondan fazla oy alarak, mecliste üçüncü sıraya yerleşmişti.
Bu oy oranı, HDP’yi anahtar parti haline getirdi.
Türkiye’de seçim meselesi konuşulduğunda, bu altı milyona yakın oy ele alındı ve bu oylar her partinin iştahını kabarttı. Halen her partinin ağzı sulanmakta. Şaka değil HDP, yani PKK kantarın topunu nereye kaydırsa denge o yönde bozacak durumda.

Oysa asıl mesele alınan oylar değildir, Oy miktarı önemli olmakla beraber asıl mesele bu oyların miktarı değil, yönlendirilebilir olmasıdır ve süreklilik arz etmesidir.

İşte HDP’yi yüzde 7 oy alabilmiş Cem Uzan’nın partisinden ayıran bu süreklilik ve yönlendirilebilir olma meselesidir.

Sürekliliği ve yönlendirilebilir olmayı sağlayan ise örgütlülüğün düzeyidir. Yani örgütlü bir yapı yoksa bu nitelilker de yoktur.

CHP, MHP ve Ak Parti’deki belirli öğe, toplumun kılcal damarlarına kadar örgütlü olmalarıdır.
Altı milyonu sağlayan örgütlülük HDP örgütlenmesi olmayıp, PKK örgütlenmesidir ve kırk yılı aşkın bir çalışmanın ürünüdür.

HDP yokken de PKK örgütlenmesi vardı.


Bugün HDP kapatılıp yerine ne kurulursa kurulsun, yönetimi, karar vereni PKK’dır.
Haldeki durumda HDPnin yönetiminde bulunan kim olursa olsun, PKK aleyhinde bir şey söylerse, anında değeri sıfırlanıp dışlanır.

Geçmişte HDP yokken, adını bile anımsamadığımız parti varken ve bu hareket bağımsız adaylarla seçime girerken, her evde oy boşa gitmesin diye ailede birinin A elemanına oy vermesi, bir diğerinin B’ye oy vermesi sağlanabilmiştir. İşte bunu gerçekleştirebilmesinin tek nedeni ev ev, kılcal damarlara kadar örgütlenmenin sağlanmış olmasıdır.

Bu yapı gerektiğinde oyların kendisine değil, bir başka partiye akmasını sağlama becerisine sahiptir ve bunu sağlayan örgütlenmedir ve bu örgüt PKK’dır.

Bu nedenle ‘’HDP yöneticileri PKK ile, terrör ile mesafe koysun ‘’ söylemi tümüyle boş bir söylemdir.
PKK ile mücadelede güvenlik güçlerinin başarı kazanması PKK’nın etkisinin zayıflamasını sağlar lakin, yığınlar içinde çok güçlü örgütlenmeye sahip PKK’yı etkisizleştiremez.

Haldeki duruma objektif bir bakış attığımızda, hiç bir partinin söylemi Kürtlerde sempati ve ilgi uyandırmamaktadır.

Ak Parti’nin geldiği şu nokta ‘’ Kürt vardır ama sorunu yoktur, sorunlar çözülmüştür ‘’ söyleminin Kürtlerde sempati ve ilgi uyandırması için bir neden yoktur.

Evet ‘’ Kürt yoktur, kart kurt vardır’’ dan ‘’ Kürty vardır’’ a gelmek, bu doğrultuda bazı önlemler almak değersiz değildir, ama milyonlarca insanın sorun vardır diyenlerin arkasında gitmesi bile, sorunun öyle bulup buluşturulmuş, uydurulmuş şeyler olmadığının kanıtı olsa gerek.

Sorunların bir kısmının geçmiş yönetimlerce uygulanmış işkence ve şiddete dayalı uygulamaların bıraktığı anılara dayansa bile, temelde çözülmemiş, bırakın çözmeyi ele bile alınmamış sorunlar vardır.

Mesela Kürt meselesi tartışılırken tartışmacılar arasında tek bir Kürd’ün olmaması bile başlı başına sorundur.
Bugün bu ülkede kimi çevirirseniz çevirin, İngilizce, Fransızca, Almanca bir düzine kelime bilmesine karşın, iç içe yaşayan, kardeşiz denen milletin dilinden, yani Kürt’çeden bi haberdir.

Ben bile Ancak İsveç hava alanında Kürtçenin bir dil olduğunu ve bu dilin tercümanı olduğunuy gördüğümde çok şaşırmıştım. Bu konuyu Örgü kitabımda anlatmıştım.

’'...Sorun yoktur diyenlere söyleyecek sözüm var. Mesela ben Kürtçeyi hiç te fena konuşmadığım halde Kürtçe yazma durumum felaket.
Dil meselesinin üzerinden yüz yıla yakındır silindir gibi geçildiği ortada.
Mesela tüm ülkede tıpkı, İngilizce ve diğer yabancı diller gibi Kürtçe dil eğitimi konulsa, kime ne zararı olabilir.

Okulda eğitim dili denilince beni ecinniler basıyor. Batıyı bilmem ama bizim oralarda İngilizce öğretmeni olarak dersimize girenler İngilizce bilmiyodu ki. This ise a pensel, this ise a windovs sınırını aşmayan ingilizceleriye anca bize bir kaç kelime öğretebildiler.

Üniversite de farklı değildi. Dil eğitimi derken adam gibi eğitimden söz etmekteyim. Beraber yaşadığı milletin kültüründen başka nasıl haberdar olunabilir ki. Bir ıstıranda ne söyleniyoru analmadan kardeşlik nasıl sağlanabilir ki. Kürtçe gelmişke gitmişke olmadığına göre dilin hem Türkler, hem de Kürtler için mesele olduğu ortada değilmidir....’’

Bu meselenin çok su götürecek bir hamura benzesdiği ortada. Konuşulursa, katkıda bulunulursa meselenin daha iyi anlaşılacağı ortadayken,kimse yazmazsa, kimse olumlu, olumsuz eleştiriler getirmez se, kendim çalıp kendim oynayamayacağıma göre, bu konuda ilerleme olmayacağı ortada.
PKK bu kadar cinayet işlemesine rağmen, onun açıkça siyasi uzantısı olan partinin yüzde onlar dolayında oy alması,

tv’lerdeki Kürt’süz ve derinlikten uzak tartışmalarla bir yere varmayacağı açık olduğuna göre, gelin beni dinleyin bu meseleyi konuşalım, eteğimizdeki taşları dökelim derim. Tabi eteğinde taş olanlaradır bu çağrım.
SİRTAKİ YE DURMAK ELBETTEKİ GÜZELDİR ,LAKİN İÇ İÇE YAŞADIĞIMIZ BİR MİLLETİN HALAYINA DA GÖNÜL RAHATLIĞYLA DURMANIN NE SAKINCASI VAR ? PÖÇ TE OLSA BİLE...
Haldeki pozisyonda, TV’lerde, ve tüm medyada iki görüş var serd edilen.

Birincisi, Ali Haydar Kalkan, Bedri Baykam, Nedret Saraç, Saygı Öztürk, Ömer Lütfü Avşar vb. Yığınla laf cambazı. Bunların tek çabası CHP ile HDP-PKK’nın arasını yapmak.

Her konuşmaları, her pespaye nutukları bu amaca yönelik ve her gece bangır bangır konuşmaktalar tv'lerde ve konuşmaları yetmiyormuş gibi bir de yazmaktalar, her türlü basılı medyada..

Bu amaçlarına ulaşmak için tüm maharetlerini sergiliyorlar.

Karşılarındakiler ise, böyle bir sorunun sorun olmaktan çıktığını, sorun varsa bile bu sorunların Türkiyede yaşayan her kesin sorunlarıyla aynı olduğunu savunmaktalar.

Oysa gerçek bunlardan ibaret değidir tabi ...

Şimdi, tekrar olmasın diye bir önceki paylaşımımın altına düştüğüm dip notları buraya taşıyayım.

O zaman konu birazcık ta olsa aydınlanacaktır sanıyorum.

Mustafa Satis : Bu sabah erken kalkıp dün geceki tv tartışmalarını izledim, Haber Türk, CNN TÜRK, ve diğerlerini HDP-PKK'yı tartışıyorlardı.

Tümüyle içi boştu tartışmaların. Konuşanların tamamı altı milyon HDP oylarının söğüşlenmesi amacıyla HDP seçmenine gönderilen mesajlarla doluydu.

HDP'ye oy veren altı milyon, hadi beş milyon Kürdü, aileleri birlikte sayarsak sayıyı siz tahmin edin, enayi sanmak ve bu doğrultuda mesajlarla bir yere varılacağını sanıp içi bom boş tartışmalardan medet ummak ahmaklıktan başka bir şey olarak nitelenemez.

Dediğim gibi, aralarında tek bir Kürt yoktu. Hele Ali Haydar Fırat'ın konuyla ilgisi olmayan nutuklarıına dayanmak için gerçekten Eyyup'un sabrı bile yetmezdi.

Neden Kürt yoktu aralarında ya çok büyük önem veriyorum ve bir Kürt olarak empatinin yerine Kürtler etiyle kemiğiyle bu tartışmalara katılmadıkça, meseleyi çözmeyi bırakalım, ne olduğuna dair bile bir bilgimizin olamayacağına kaniyim.

Mesela ben bile sorun nediri bilmiyorum. Çünkü bu mesele hiç bir zaman tartışılmadı. Mademki terrörü destekleyenlerin dışında her kes konuşsun deniyor. O zaman Sait Aydogmus ve benzerleri neden TV programlarına çıkarılmayıp yok sayılıyor.

Buyrun samimiyetinizi gösterin. İŞTE MEYDAN diyin ...

Mustafa Satis : Tatava tartışmalardan hiç vakit geçirmeden vaz geçilmelidir.

Sorun vardır diyenlere, sorunların ne olduğu ve bu sorunların terröre baş vurmadan basıl çözüldeği fırsatı tanınmalıdır.

''Sorun yoktur, çözülmüştür'' diyenlerin, Dolma bahçe toplantısına kadar var olan sorunların, bir gecede nasıl olupta sorun olmaktan çıktığı ve tamamının çözüldüğüne dair açıklama yapması mecburidir ....
Analiz; Mustafa Satış
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum