İMKANSIZI DÜŞÜNEN AYDININ SORUMLULUĞU ÇOK BOYUTLUDUR?
Nazif Gürdoğan / Ülke Postası Tarih içinde geniş bir açıdan bakıldığında, toplumların dönüşümde aydınların öncü bir işlev yüklendikleri görülür
18 Aralık 2017 - 13:07
Nazif Gürdoğan / Ülke Postası
Tarih içinde geniş bir açıdan bakıldığında, toplumların dönüşümde aydınların öncü bir işlev yüklendikleri görülür. Aydınların gücü öncüsü oldukları düşüncelerin, derinliğiyle birlikte zenginliğine dayanır. Düşüncelerin zenginliği, dünyanın ürün, hizmet ve bilgi üretme gücüne, yaptıkları katkılarla doğru orantılı olarak artar. Dünyanın düşünce ve eylem gücüne katkısı olmayan bilgi ve bilgeliklerin, peşinden koşanların peşinden kimse koşmaz. Aydınların etkisi, kitleleri peşlerinden sürüklemelerinden kaynaklanır .
*
Dünyanın her yerinde aydın denilince, insanların aklına kötülükleri azaltmaya, iyilikleri çoğaltmaya çalışan kesimler gelir. Onlara biraz yakından bakılırsa, hepsinin ya öğretenler ya da öğrenenler oldukları görülür. Zaten bu iki kesimden başka bir kesimde, yer alanlardan aydın olmaz. Aydınlar kapılarını, öğrenme açlığı çeken ve eylem susuzluğu duyan insanlara sonuna kadar açarlar. Düşünce ve eylem dünyasına katkıda bulunanlar, nerede yaşarlarsa yaşasınlar, her yerde saygıya karşılanırlar.
*
W. Montgomery Watt, Gazali’yi incelediği “Müslüman Aydın” kitabında aydınları, aracı, düzenleyici ve sezgici olmak üzere üç ana kesime ayırır.Toplumlarda köklü dönüşümlere yol açan,derin bir iç ve dış dünyaya sahip olan aydınların en güçlü ve en güzel örneklerini peygamberler vermiştir.Onlar hayatın bütün boyutlarında yeni açılımların öncüleri olurlar.Onların akılları hem başlarında,hem gönüllerindedir.Onlar başlarındaki akıllarıyla karar verirler,gönüllerindeki akıllarıyla uygularlar.Onların koruyucuları Allah’tır.Allah’ın koruduğuna kimse zarar veremez.
*
Gazali başta olmak üzere, insanlığın düşünce eylem tarihi içinde, seçilmiş aydınların vazgeçilmez bir yerleri vardır. Onlar kutsal kültürün ana kaynaklarının ışığında, kendilerinden önceki bütün kültür ve medeniyetlerin birikimini değerlendirerek, içselleştirmesini bilmişlerdir. Onların kalıcı başarısı, iki dünyanın görünen ve görünmeyen gerçekleriyle, örtüşmeyen mitolojik söylentileri ayıklayarak, bütün insanlığın ortak bilgi ve bilgelik birikimine dayanan ana ve orta yolu korumak olmuştur. ,Philip K.Hiti’nin “Arap Tarihinin Mimarları”kitabında ortaya koyduğu gibi Gazali ,”İhya” İslam düşünce tarihinde büyük ve önemli bir yer tutar.
*
Gazali’nin İbni Sina ve Farabi eleştirisinin, İbn Rüşd tarafından eleştirilmesi, yeni bir felsefi gelenek oluşturmuştur.Gazali büyük ölçüde kendisini anlattığı “Yanlışlıklardan Kurtuluş” kitabı,Hilmi Ziya Ülken tarafından, Dekart’ın “Yöntem Üzerine Konuşmalar”ı,Augustin ve Rousseau’nun “İtirafları”na benzetilir.Gazali söz konusu kitabında , düşüncelerinin oluşum sürecini ikna edici bir şiirsel bir dille ustaca ortaya koymuştur.Gazali dünyanın bütün önemli dillerine çevrilen yüzlerce kitabıyla iç ve dış dünyada krizlerden kurtuluşun yolunun son durağının Peygamberler Peygamberi’nin olduğunu ayrıntılı olarak anlatan seçilmiş aydındır.
*
Gazali, felsefeye ağırlık verenler arasında, Aristo’nun birinci, Farabi’nin ikinci öğretmen olarak nitelendirilmesini, “Bizim öğretmenimiz Son Peygamber’dir” diyerek, kutsal bilginin tek ve değişmez kaynağının peygamberler olduğunu sürekli vurgulamıştır. Ayrıca İbn Sina ve Farabi kadar Aristo’nun bilgi ve düşüncelerini, hakkıyla sorgulayıp aktaranın olmadığını belirtmekten geri durmamıştır. O hiçbir zaman bilgiye karşı olmamış ve her alanı da sonuna kadar araştırmaya büyük özen göstermiştir. Onun şiddetle karşı çıktığı felsefecilerin kendilerini peygamberlerin yerine koyarak, bilmedikleri dünyadan biliyormuş gibi haber vermeleridir.
*
Geleceğin sağlıklı toplumunun oluşturulması, aydınların insanlık tarihi boyunca, yüzyıldan yüzyıla yeni açılımlar kazanan, bilgi ve bilgelik birikiminden yararlanmasını bilmelerine bağlıdır. Gelmiş geçmiş tolumların bilgi ve bilgelik birikimleri bütün insanlığın katkısının olduğu ortak mirastır. Bütün insanlığın payının olduğu ortak miras üzerinde geçmiş kuşaklar kadar,gelecek kuşaklar da hak sahibir. Bu yüzden, hiçbir ülkenin tekelinde olmayan bilgi ve bilgelik birikiminden yararlanmada, aydınların sorumluğu katlanarak artmaktadır.
*
İnsanlığın ortak mirası ne kadar zengin olursa olsun dünyanın, bütün aydınları tarafından verimli olarak değerlendirilmedikçe, yeni açılımlar kazanmaz.
*
Aydınların görevleri, söylenmeyen gerçekleri söylemek,görülmeyen güzellikleri görmek, bilinmeyen bilgileri öğrenmektir.
*
Dağların zirveleri nasıl birbirlerini görür ve bilirlerse,dünyanın aydınları da birbirlerini görür ve bilirler.
Nazif Gürdoğan / Ülke Postası
Tarih içinde geniş bir açıdan bakıldığında, toplumların dönüşümde aydınların öncü bir işlev yüklendikleri görülür. Aydınların gücü öncüsü oldukları düşüncelerin, derinliğiyle birlikte zenginliğine dayanır. Düşüncelerin zenginliği, dünyanın ürün, hizmet ve bilgi üretme gücüne, yaptıkları katkılarla doğru orantılı olarak artar. Dünyanın düşünce ve eylem gücüne katkısı olmayan bilgi ve bilgeliklerin, peşinden koşanların peşinden kimse koşmaz. Aydınların etkisi, kitleleri peşlerinden sürüklemelerinden kaynaklanır .
*
Dünyanın her yerinde aydın denilince, insanların aklına kötülükleri azaltmaya, iyilikleri çoğaltmaya çalışan kesimler gelir. Onlara biraz yakından bakılırsa, hepsinin ya öğretenler ya da öğrenenler oldukları görülür. Zaten bu iki kesimden başka bir kesimde, yer alanlardan aydın olmaz. Aydınlar kapılarını, öğrenme açlığı çeken ve eylem susuzluğu duyan insanlara sonuna kadar açarlar. Düşünce ve eylem dünyasına katkıda bulunanlar, nerede yaşarlarsa yaşasınlar, her yerde saygıya karşılanırlar.
*
W. Montgomery Watt, Gazali’yi incelediği “Müslüman Aydın” kitabında aydınları, aracı, düzenleyici ve sezgici olmak üzere üç ana kesime ayırır.Toplumlarda köklü dönüşümlere yol açan,derin bir iç ve dış dünyaya sahip olan aydınların en güçlü ve en güzel örneklerini peygamberler vermiştir.Onlar hayatın bütün boyutlarında yeni açılımların öncüleri olurlar.Onların akılları hem başlarında,hem gönüllerindedir.Onlar başlarındaki akıllarıyla karar verirler,gönüllerindeki akıllarıyla uygularlar.Onların koruyucuları Allah’tır.Allah’ın koruduğuna kimse zarar veremez.
*
Gazali başta olmak üzere, insanlığın düşünce eylem tarihi içinde, seçilmiş aydınların vazgeçilmez bir yerleri vardır. Onlar kutsal kültürün ana kaynaklarının ışığında, kendilerinden önceki bütün kültür ve medeniyetlerin birikimini değerlendirerek, içselleştirmesini bilmişlerdir. Onların kalıcı başarısı, iki dünyanın görünen ve görünmeyen gerçekleriyle, örtüşmeyen mitolojik söylentileri ayıklayarak, bütün insanlığın ortak bilgi ve bilgelik birikimine dayanan ana ve orta yolu korumak olmuştur. ,Philip K.Hiti’nin “Arap Tarihinin Mimarları”kitabında ortaya koyduğu gibi Gazali ,”İhya” İslam düşünce tarihinde büyük ve önemli bir yer tutar.
*
Gazali’nin İbni Sina ve Farabi eleştirisinin, İbn Rüşd tarafından eleştirilmesi, yeni bir felsefi gelenek oluşturmuştur.Gazali büyük ölçüde kendisini anlattığı “Yanlışlıklardan Kurtuluş” kitabı,Hilmi Ziya Ülken tarafından, Dekart’ın “Yöntem Üzerine Konuşmalar”ı,Augustin ve Rousseau’nun “İtirafları”na benzetilir.Gazali söz konusu kitabında , düşüncelerinin oluşum sürecini ikna edici bir şiirsel bir dille ustaca ortaya koymuştur.Gazali dünyanın bütün önemli dillerine çevrilen yüzlerce kitabıyla iç ve dış dünyada krizlerden kurtuluşun yolunun son durağının Peygamberler Peygamberi’nin olduğunu ayrıntılı olarak anlatan seçilmiş aydındır.
*
Gazali, felsefeye ağırlık verenler arasında, Aristo’nun birinci, Farabi’nin ikinci öğretmen olarak nitelendirilmesini, “Bizim öğretmenimiz Son Peygamber’dir” diyerek, kutsal bilginin tek ve değişmez kaynağının peygamberler olduğunu sürekli vurgulamıştır. Ayrıca İbn Sina ve Farabi kadar Aristo’nun bilgi ve düşüncelerini, hakkıyla sorgulayıp aktaranın olmadığını belirtmekten geri durmamıştır. O hiçbir zaman bilgiye karşı olmamış ve her alanı da sonuna kadar araştırmaya büyük özen göstermiştir. Onun şiddetle karşı çıktığı felsefecilerin kendilerini peygamberlerin yerine koyarak, bilmedikleri dünyadan biliyormuş gibi haber vermeleridir.
*
Geleceğin sağlıklı toplumunun oluşturulması, aydınların insanlık tarihi boyunca, yüzyıldan yüzyıla yeni açılımlar kazanan, bilgi ve bilgelik birikiminden yararlanmasını bilmelerine bağlıdır. Gelmiş geçmiş tolumların bilgi ve bilgelik birikimleri bütün insanlığın katkısının olduğu ortak mirastır. Bütün insanlığın payının olduğu ortak miras üzerinde geçmiş kuşaklar kadar,gelecek kuşaklar da hak sahibir. Bu yüzden, hiçbir ülkenin tekelinde olmayan bilgi ve bilgelik birikiminden yararlanmada, aydınların sorumluğu katlanarak artmaktadır.
*
İnsanlığın ortak mirası ne kadar zengin olursa olsun dünyanın, bütün aydınları tarafından verimli olarak değerlendirilmedikçe, yeni açılımlar kazanmaz.
*
Aydınların görevleri, söylenmeyen gerçekleri söylemek,görülmeyen güzellikleri görmek, bilinmeyen bilgileri öğrenmektir.
*
Dağların zirveleri nasıl birbirlerini görür ve bilirlerse,dünyanın aydınları da birbirlerini görür ve bilirler.
Nazif Gürdoğan / Ülke Postası
FACEBOOK YORUMLAR