Karanlık Türkiye kaldı yadigâr
Türkiye, kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle karanlık bir kışa daha girdi.
Albayrak’ın çıkardığı faturayı kim ödüyor? Fahiş enerji zamları gerçekten tüketiciye yansımıyor mu? Bülent Mumay’ın yorumu."Memleketi karanlığa mahkûm ettiniz…” Bu tepki cümlesini; ülkeyi yönetenlerin gerici ve antidemokratik adımlarından sonra duyardık sıklıkla. “Aydınlık Türkiye” isteyenlerin bu nidası, çok da haksız sayılmazdı. Basın özgürlüğünün adım adım ortadan kaldırılmasından, sosyal medyanın kuşatılmasına; eğitimin dinselleştirilmesinden, son olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye kadar çok sayıda adım, memleketin ışığını azalttı. Ancak son birkaç yıldır Türkiye'de karanlığın; metrekareye düşen demokrasinin azalmasından çok daha fiziksel bir karşılığı var. Erdoğan’ın 2015’te Enerji Bakanlığı’na getirdiği damadı Berat Albayrak’ın ilk icraatlarından biri sayesinde, yılın neredeyse yarısında karanlıkla boğuşuyoruz. Kış saati uygulamasının “enerji tasarrufu” gerekçesiyle ortadan kaldırılması yüzünden, kör karanlıkta uyanıp yollara dökülüyoruz.
Türkiye o raporu 5 yıldır göremedi
Albayrak, yurttaşların tepki gösterdiği yeni uygulamanın tasarruf sağlayacağına ilişkin bilimsel bir dayanak olduğunu iddia etmişti. Türkiye'nin saygın üniversitelerinden İstanbul Teknik Üniversitesi'nin hazırladığı bir rapora göre hareket ettiklerini söylemişti. Ancak Albayrak’ın bu açıklamasının üzerinden 5 yıl geçti, hatta Albayrak ekonomiyi de birkaç yıl yönettikten sonra "görevden affını istedi,” ama Türkiye söz konusu raporu bir türlü göremedi. Tasarrufu öngören raporu göremedik ama yeni uygulamanın maliyetini iliklerimize kadar hissettik. Çok daha karanlık saatlerde uyanılan evlerdeki aydınlatma ve ısınma maliyetleri yükseldi. Enerji tüketimini sadece ilk yıl yüzde 6,3 artıran bu uygulama, sadece ve sadece enerji ihalelerini alan Saray şirketlerine yaradı. Albayrak’ın gitmesine rağmen, başlattığı uygulamanın yadigâr kalmasının tek sebebi bu.
Enerji maliyetlerini artıran iki yeni sebep
Sürekli yaz saati uygulaması nedeniyle artan sadece elektrik tüketimimiz değil. 5 yıl içinde elektriğin birim fiyatları da arttı. 2016 yılından bugüne elektriğe evlerde yüzde 122, iş yerlerinde ise yüzde 193 zam yapıldı. İktidarın inada dönüşen uygulaması nedeniyle daha fazla elektriği, daha pahalıya tüketiyoruz. Karanlığa mahkum edilen yurttaşların ödediği bu çifte maliyet; biri dış biri iç kaynaklı yeni iki sebeple daha da katmerli hale geliyor:
Enerji fiyatları tüm dünyada yükseliyor, Saray'ın ekonomi politikaları nedeniyle Türk Lirası her geçen gün daha fazla eridiği için enerjiye ödediğimiz fatura kabarıyor.
Zamlar gerçekten yurttaşlara yansımıyor mu?
Özellikle ekonomik kriz nedeniyle oylarında ciddi bir erime gözlenen AKP iktidarı, daha fazla kan kaybetmemek için enerji maliyetlerindeki artışları “yurttaşa yansıtmama” illüzyonu sergiliyor. Örneğin akaryakıta yapılan zamların büyük çoğunluğu, “eşel mobil” sistemi sayesinde pompaya yansımıyor. Oysa “eşel mobil” dediğimiz şey, bir tür fiyat dengeleme sistemi. Gelen zam elbette fiyata yansıyor ama tüketici yerine devletin alacağı vergiden tahsil ediliyor. Algı yönetimi için oynanan bu küçük oyunların faturasını, eksik vergilerin maliyetini elbette toplum olarak yine biz ödüyoruz.
BOTAŞ’ın “Avrupa’nın en ucuzu” savunması
Zamları tüketiciye yansıtmama oyununun bir benzeri doğalgazda yaşanıyor. İktidar, dün geceyarısı aldığı bir kararla doğalgaza bu yılın 11 ayındaki 10’uncu zammı yaptı. Elektrik üreten santralların kullandığı doğalgaza yüzde 47, sanayide kullanılan doğalgaz fiyatına ise yüzde 48 zam yapıldı. BOTAŞ’ın açıklamasına göre konutlarda kullanılan doğalgaza zam yapılmamıştı. Hatta, “Ülkemizdeki konutlarda, Avrupa'nın en ucuz doğalgazı kullanılmakta”ydı. Peki enerji üreten santrallar ve sanayi kuruluşlarına gelen bu fahiş zam, gerçekten tüketiciye yansımayacak mı?
Evdeki “sıfır zam” hesabı çarşıya uymayacak
Kaba bir hesapla, Türkiye'de doğalgazın üçte birini konutlar, üçte birini sanayi ve üçte birini ise elektrik üreten santrallar kullanıyor. Hani evdeki faturaya zam gelmedi diyelim. Peki enerji maliyeti neredeyse yüzde 50 artan sanayi kuruluşu, ürününü bize aynı fiyatla satmaya devam edebilir mi? Enerji girdisi yarı yarıya zamlanan bir santral, ürettiği elektriği bize aynı fiyata mı faturalandıracak? Elbette hayır, “evlerdeki faturaya yansımayacak” denen zammı; iğneden ipliğe her şeye gelen yeni zamlar, bütçedeki açığı kapatmak için her geçen gün yenisi gelen vergilerle ödemeye devam edeceğiz.
Nefes almak için tek bir imza yeter
Yukarıdaki tabloyu değiştirmek çok kolay değil. Daha fazla yoksullaşmaktan kurtulmak için ekonomi politikalarında köklü değişiklikler gerekiyor. Hatta bir dönem AKP'nin ekonomi politikalarını yöneten, bugünün DEVA Partisi Lideri Ali Babacan'a göre, "Nobelli 10 iktisatçı gelse bile, Erdoğan gitmeden ekonomi asla düzelmez.” En geç 2023'te bunun olup olmayacağını göreceğiz. Ancak halka bir nebze olsun nefes aldırabilmek için tek bir imza yeter. Kış saati uygulamasına geri dönülmesiyle hem ışığımız artacak, hem de enerji tüketimimiz azalacağı için cebimizdeki delik küçülecek.
Bülent Mumay
© Deutsche Welle Türkçe
FACEBOOK YORUMLAR