ORTADOĞU'DA YENİ DEMOKRATİK VİZYON ARAYIŞLARI?
Nazif Gürdoğan / Ülke Postası Amerika'nın Ortadoğu'ya Atina demokrasisi götürmek bahanesiyle, petrol ülkesi Irak'ı işgal etmesi, dünyadaki demokrasi tartışmalarının merkezini değiştir
03 Kasım 2017 - 12:33
Nazif Gürdoğan / Ülke Postası
Amerika'nın Ortadoğu'ya Atina demokrasisi götürmek bahanesiyle, petrol ülkesi Irak'ı işgal etmesi, dünyadaki demokrasi tartışmalarının merkezini değiştirmiştir. Artık dünyada “Batımerkezci” bir demokrasiden daha çok “Doğumerkezci” bir demokrasi tartışılıyor. Arap “Demokrasi Baharı”nın Mısır'da “Dayatma Kışı”na dönüşmesi, İslam dünyasındaki demokrasi tartışmalarına yeni açılımlar kazandırdı. Dünyada yalnızca Atina demokrasisinin olmadığı, Medine demokrasinin de olduğu Ortadoğu gündemine girmiştir.
*
Ortadoğu'da “Atina merkezli demokrasi” tartışmalarının yerine “Medine merkezli demokrasi” tartışmaları geçti. Medine'nin, kısa zamanda Endonezya'dan Endülüs'e, bütün dünyayı bir hilal gibi kuşatan, özgün ve parıltılı dünyasının temellerindeki demokratik değerler, bütün sosyal bilimlerin ana araştırma alanı oldu. Dünya Andre Gunder Frank'ın kitabının adıyla söylenirse: “Yeniden Doğu”ya yöneldi. Ortadoğu'da dünya tarihi yeniden yazılacak, yeniden yorumlanacaktır. Fazlur Rahman'ın kavramlaştırmasıyla Ortadoğu'nun en önemli araştırma ve tartışma konusu, demokrasinin “meşrulaştırılması” değil, “keşfedilmesi” olacaktır.Ortadoğu kendi demokrasini,kendi kültürüyle,kendisi inşa edecektir.
*
Dünya demokrasi tarihinde, yalnızca “Avrupamerkezci” bir süreç yoktur. Doğu'dan Batı'ya doğru, birlik içinde farklılığı içselleştiren, farklılık içinde birliği yaşatan çoğulcu, bütün ve sürekli bir tarih vardır. Bu bağlamda, Tarihçi Marc Bloc'un vurguladığı gibi: “Avrupa tarihi diye bir tarih yoktur, var olan yalnızca dünya tarihidir.” Tarih için doğru olan, demokrasi için de doğrudur. Var olan, Atina ve Medine demokrasisinden önce demokrasidir. Demokrasinin ilkeleri ülkelerinden önce gelir. O ilkeler İslam'ın ilkeleriyle çatışmaz.
*
Medine demokrasinin odak noktasında, iyilikleri özendirmede ve kötülükleri önlemede, birbirleriyle yarışan “Erdemli Demokrat İnsan” vardır. Kötülükle yarışan insanlar, kötü insanların sayılarını, iyilikte yarışan insanlar, iyi insanların sayılarını çoğaltırlar. Bu yüzden, iyilikte yarışmanın olmadığı bir demokraside, hiçbir alanda hiçbir gelişme olmaz. Medine Demokrasisi: Uzun soluklu bir iyilikte yarışmadır. İyilikte yarışanları seçme, sıralama yolu ve yöntemidir. Seçilenler, seçenler tarafından sürekli denetilir. Herkes birbirine hesap vermek zorundadır.
*
İster Doğu'da olsun isterse Batı'da, demokraside mükemmeli arama süreci, statik bir süreç değil, dinamik bir süreçtir. Demokratik süreçte gelen yılların geçen yıllardan daha iyi olması için, yoksulluğun ve yolsuzluğun üstesinden gelinerek, ekonomik, siyasal ve kültürel özgürlük alanlarının genişletilmesi gerekir. Demokratik zenginleşme olmadan, ekonomik zenginleşme olmaz. Toplumun bu iki ayrı eylem alanı, karşılıklı iletişim ve etkileşimle birbirini besler büyütür.
*
Demokratik süreçte “Yerel Düşünen Küresel Davranan” her ülke, kendi demokrasini kendisi zenginleştirir.
Demokratikleşme süreci hızlandıkça, ayrışmanın yerine yardımlaşma geçer, çatışma uzlaşmaya dönüşür. Bilgi bilgeliğe evrilirken, düşünce eyleme, eylem sevgiye evrilir. Sevgiyle silahlananlar, demokratik sürecin en güçlü, en önemli, en etkili mimarları olurlar.
*
Demokratik yönetimlerde, çoğunluk toplumun vicdanıdır.
*
Sevgiyle silahlanan çoğunluk yanlışta birleşmez.
*
Seçimlerde oy kurşundan çok daha etkilidir.
*
Seçilenler seçenlere meydan okuyamaz.
*
Demokrasinin dili yalındır.
*
Seçenler seçilirler.
*
Seven sevilir.
Nazif Gürdoğan / Ülke Postası
Amerika'nın Ortadoğu'ya Atina demokrasisi götürmek bahanesiyle, petrol ülkesi Irak'ı işgal etmesi, dünyadaki demokrasi tartışmalarının merkezini değiştirmiştir. Artık dünyada “Batımerkezci” bir demokrasiden daha çok “Doğumerkezci” bir demokrasi tartışılıyor. Arap “Demokrasi Baharı”nın Mısır'da “Dayatma Kışı”na dönüşmesi, İslam dünyasındaki demokrasi tartışmalarına yeni açılımlar kazandırdı. Dünyada yalnızca Atina demokrasisinin olmadığı, Medine demokrasinin de olduğu Ortadoğu gündemine girmiştir.
*
Ortadoğu'da “Atina merkezli demokrasi” tartışmalarının yerine “Medine merkezli demokrasi” tartışmaları geçti. Medine'nin, kısa zamanda Endonezya'dan Endülüs'e, bütün dünyayı bir hilal gibi kuşatan, özgün ve parıltılı dünyasının temellerindeki demokratik değerler, bütün sosyal bilimlerin ana araştırma alanı oldu. Dünya Andre Gunder Frank'ın kitabının adıyla söylenirse: “Yeniden Doğu”ya yöneldi. Ortadoğu'da dünya tarihi yeniden yazılacak, yeniden yorumlanacaktır. Fazlur Rahman'ın kavramlaştırmasıyla Ortadoğu'nun en önemli araştırma ve tartışma konusu, demokrasinin “meşrulaştırılması” değil, “keşfedilmesi” olacaktır.Ortadoğu kendi demokrasini,kendi kültürüyle,kendisi inşa edecektir.
*
Dünya demokrasi tarihinde, yalnızca “Avrupamerkezci” bir süreç yoktur. Doğu'dan Batı'ya doğru, birlik içinde farklılığı içselleştiren, farklılık içinde birliği yaşatan çoğulcu, bütün ve sürekli bir tarih vardır. Bu bağlamda, Tarihçi Marc Bloc'un vurguladığı gibi: “Avrupa tarihi diye bir tarih yoktur, var olan yalnızca dünya tarihidir.” Tarih için doğru olan, demokrasi için de doğrudur. Var olan, Atina ve Medine demokrasisinden önce demokrasidir. Demokrasinin ilkeleri ülkelerinden önce gelir. O ilkeler İslam'ın ilkeleriyle çatışmaz.
*
Medine demokrasinin odak noktasında, iyilikleri özendirmede ve kötülükleri önlemede, birbirleriyle yarışan “Erdemli Demokrat İnsan” vardır. Kötülükle yarışan insanlar, kötü insanların sayılarını, iyilikte yarışan insanlar, iyi insanların sayılarını çoğaltırlar. Bu yüzden, iyilikte yarışmanın olmadığı bir demokraside, hiçbir alanda hiçbir gelişme olmaz. Medine Demokrasisi: Uzun soluklu bir iyilikte yarışmadır. İyilikte yarışanları seçme, sıralama yolu ve yöntemidir. Seçilenler, seçenler tarafından sürekli denetilir. Herkes birbirine hesap vermek zorundadır.
*
İster Doğu'da olsun isterse Batı'da, demokraside mükemmeli arama süreci, statik bir süreç değil, dinamik bir süreçtir. Demokratik süreçte gelen yılların geçen yıllardan daha iyi olması için, yoksulluğun ve yolsuzluğun üstesinden gelinerek, ekonomik, siyasal ve kültürel özgürlük alanlarının genişletilmesi gerekir. Demokratik zenginleşme olmadan, ekonomik zenginleşme olmaz. Toplumun bu iki ayrı eylem alanı, karşılıklı iletişim ve etkileşimle birbirini besler büyütür.
*
Demokratik süreçte “Yerel Düşünen Küresel Davranan” her ülke, kendi demokrasini kendisi zenginleştirir.
Demokratikleşme süreci hızlandıkça, ayrışmanın yerine yardımlaşma geçer, çatışma uzlaşmaya dönüşür. Bilgi bilgeliğe evrilirken, düşünce eyleme, eylem sevgiye evrilir. Sevgiyle silahlananlar, demokratik sürecin en güçlü, en önemli, en etkili mimarları olurlar.
*
Demokratik yönetimlerde, çoğunluk toplumun vicdanıdır.
*
Sevgiyle silahlanan çoğunluk yanlışta birleşmez.
*
Seçimlerde oy kurşundan çok daha etkilidir.
*
Seçilenler seçenlere meydan okuyamaz.
*
Demokrasinin dili yalındır.
*
Seçenler seçilirler.
*
Seven sevilir.
Nazif Gürdoğan / Ülke Postası
FACEBOOK YORUMLAR