RESMİ TERÖR VEBASI
Editör: Ülke Postası Haber Sitesi
03 Kasım 2024 - 12:49
İSRAİL GÜNLÜĞÜ -8-
RESMİ TERÖR VEBASI
Yazan Mustafa DÖNMEZ
Yenİ dünya düzeni denilen modern ortaçağdaki cadı avı küreselleştirilirken; resmi terör vebasına karşı daha insancıl bir dünya için dövüşenleri mahkum eden çığrından çıkmış halkın davasına düşman yönetimlerle mücadele etmeden insanlara ve onların yurtlarına huzur gelmeyecektir.
Asıl mesele, yönetimlere çöreklenen bir avuç iştahlı kamu mallarını yağmalayanlar yani yurdun ve halkın özgürlüğüne düşman olan hukuk tanımazlar her zaman halkın soylu davası uğruna kendisini feda edenlere haydut gözüyle bakıyorlar. Saadet zincirlerini devam ettirmek için türlü yalan ve hilelere başvuruyorlar. Bu yazı dizisini bitirirken devlet içinde uzun yıllar görev alan birisi olarak gözlemim; akçeli işlere bulaşanlar ile makam ve mevki için vermeyecekleri ödün olmayanların ne Millete ne Vatana bağlılıkları olmadığıdır. Tüm uğraşları ne kadar daha fazla koltukta, iktidarda kalırım gaylesidir.
KÜRESEL KUKLALAR
En son Gazze olayı gösterdi ki cinayet ve katliamlara seyirci kalanlar, mücadele ediyor gibi görünenler mevcut küresel sistemin kuklalarıdır.
Bunların ağzından hak, adalet kavramları düşmez. Zannedersiniz ki bunlar mazlumun yanında. Düşünceme 3 kısa örnek vermek isterim.
1-Dünyanın en büyük gazetesi New York Times (30 Eylül 1986) Uzun bir söyleşi yayınladı. Makaleye konu kişi dünyanın daha iyi bir yer olması için engin deneyimleri olan bir uzman diye tanıttı. Kişinin ismi yoktu söyleşi yapılan kişiyi ‘İsrail Ticaret ve Endüstri Bakanı olarak verdi. Bu kişi söyleşisinde özetle şöyle diyordu. ‘’ Eger medeni bir dünya isteniyorsa dünyayı kasıp kavuran, dünya insanının başına bela vebanın kökünün kurutulması gerekiyor. Masum insanların katledilmesinin önüne geçmek için teröristler özellikle terörü yönetenlerin etkisiz hale getirilmesi gerekliliğini’ savunuyordu. İsmi belirtilmeyen İsrailli Bakan Ariel Şaron’du. Şaka gibi... Gazze, Sabra ve Şatila kasapı olarak anılan kişi.
Yazı okunup geçilse dünyanın en bilge barışsever insanı zannedersiniz.
2-Filistin Kurtuluş Lideri Yaser Arafat. İyi bir hatipti. Konuşmalarının özeti; hak ve hukuk ile ilgiliydi. Fistinlilere adalet ve kalkınma vaat ediyordu. Muhalifleri onun adi bir hırsız olduğunu, İsviçre bankalarında en az 1 milyar dolar şahsi hesabından söz ediyorlardı. İnkar ediyordu. İnanılır gibi değildi. Zaman geçti öldü. Muhaliflerin dediği gibi bankalarda 1 Milyar Doları çıktı. Mirascıları kavgaya tutuştu. En ilginç olanda gazeteci-yazar Nur Batur’un onunla ilgili yerinde görüp yazdığı düşünceleriydi. Nur Batur anı kitabında aynen şöyle diyordu. ‘’Yaser Arafat'ı yalnız bırakan ilk Arap lideri Enver Sedat değildi. 1967'de en büyük darbeyi vuran, bir gecede gerilallarıyla birlikte Arafat'ı Ürdün topraklarından atan Kral Hüseyin'di. Neden mi? Kral Hüseyin Yaser Arafat'ın tahtını tehdit ettiğini düşünüyordu da ondan. Bu yüzden, bir gece ansızın Bedevilerini gerillaların üstüne sürdü. Günlerce süren çatışmalarda, göçmen kamplarında bile binlerce Filistinli öldürüldü. Olay katliam gibiydi. Kimilerini bağlayıp cinsel organlarını, bacaklarını, kollarını kesmişlerdi. Kimilerinin kafaları kesilmişti. Kurbanlar arasında yaşlı kadınlar ve çocuklar da vardı. Bu kıyım tarihe "Kara Eylül" diye geçti. Arafat 20 bin gerillasıyla birlikte Beyrut'a sığındığı zaman bile hala "İsrail'i yok edinceye kadar durmayacağız" diye bağırıyordu.’’ (Ortadoğunun Şahları, vezirleri ve Piyonları sf.42)
3- Hatırlanırsa; 01 Mart tezkeresini reddedilmesinden 25 gün sonra Utah Üniversitesi'nde bir konferans veren Türkiye uzmanı CIA ajanı Henri Barkey, “AKP liderleriyle anlaşarak Türk Ordusu’nu kafeslediklerini” söylemişti. ERGENEKON, BALYOZ, CASUSLUK gibi sözde davalara, siyasileri ve sorumluları aklamak için “ KUMPAS “ ‘’Yanıldık Allah bizi affetsin’’ demek, olayı geçiştirmekten öte operasyonun gerçek yöneticisi ABD’nin bu oyundaki rolünün ortaya çıkmasını engelleyecek büyük bir hataydı. Bu yaklaşım, 15 Temmuz’da darbe girişimine kadar varan oyunun gerçek kurgulayıcısı ABD uzantılarını bulmamızı engelledi. FETÖ denen terör örgütü, Fethullah Hoca ve cemaat namı ile AKP öncesinde de var olduğunu ve Devlete SIZMA girişiminin olduğunu biliniyordu.70’li, 80’li yıllarda Fethullah ve cemaati konusunda bazı hatalı yaklaşımlar olmuştu ancak bu dönem sonrası, bir kısım siyasilere rağmen Fethullahçıların bu Ülke için TEHDİT olduğunu iddia eden TSK, bu yapıya “Tehdit Dökümanı“nda yer vererek, bu cemaat mensupları ile çok ciddi bir şekilde de mücadele ediyordu. Bu durum AKP iktidarı ile birlikte değişmeye başladı. 70’li, 80’li yıllarda nasıl bazı hataların yapıldığı iddia ediliyor ve suçlu aranıyorsa, AKP iktidarı ile birlikte, 2002 yılından itibaren, iktidar değişikliği ile birlikte başlamış, TSK’nin FETÖ karşısındaki mücadele gücü hemen hemen elinden alınmıştı. Fethullah cemaati ile ilgili İddia edilen bazı hatalarına rağmen TSK’lerden ilişik kesme konusuna hiç müdahale etmeyen DEMİREL ve ÖZAL’ın aksine, Başbakan Abdullah GÜL, MSB Vecdi GÖNÜL ve daha sonra Tayyip ERDOĞAN tarafından, ilişik kesme işine müdahale edilmiştir. Daha ilk Askeri Şuradan itibaren ilişik kesmelere ŞERH koyarak bu işlemin karşısında bir tavır ortaya koymuşlardır.
Kısa bir süre sonra da bu cemaatlerin yani FETÖ’nün “Tehdit Dökümanı”ndan çıkarılması ile, cemaat tamamı ile rahatlamıştı. Bu şekilde, MİT ve Emniyet İstihbarat’ın takibi ve bilgi akışı da durdurulmuştu. Fethullah açısından artık Devlet’e SIZMA girişimi safhası bitmiş, doğrudan ELE GEÇİRME safhası başlamıştır. Hiçbir endişesi kalmayan FETÖ’cüler, devleti ve özellikle TSK’nı ele geçirmek için, başlangıçta düzenli Askeri Şura faaliyetleri esnasında öncelikle kendilerinden olmayan Cumhuriyet değerlerini özümsemiş Atatürkçü düşünceye sahip subayların tasfiyesine gayret etmiştir.
DAVADAN ÖTE PLANLI BİR HESAPLAŞMA İDİ.
Ergenekon sürecinin başlangıcında, Sabah kuşluk vakti evlere giriliyor yandaş gazetelerde, “evinde darbe planları, suikast krokileri, cephane ve silah bulundu.Evinde bulunan gizli belgelere el konuldu” gibi başlıklar atılmıştı. Şu işe bakın ki daha evlere girilmeden bir gün önce neler bulunacağı kararlaştırılmış, birileri tarafından yandaş basına verilerek eve girilmeden gazeteler çıkmıştı bile. Elbette bu sözde haberler de tamamı ile yalandı, darbe planı, gizli belge, gömülen silah ve cephane diye bir şey yoktu. Ama hazırladıkları senaryo böyle idi, başlıklar böyle atılmalı ve haberler de böyle verilmeli idi. Aslında sorun sadece iktidarda değildi. Genelkurmay’da işin içindeydi. Eğer İktidar ve Genelkurmay bu konuda samimi ve masum olsalardı, sanık durumuna sokulan birçok kişi ile ilgili yalanları ve sahte belgeleri fazla gecikmeden tespit edebilirler bu hatalı ve kasıtlı gidişatı yine hukuk yolu ile önleyebilirlerdi. Sadece bizimle ilgili ev araması bile tek başına ve hem de işin başında KUMPAS’ı ortaya çıkarmaları için yeterli idi. Gizli olması gereken bir arama haberi ve düzmece bilgiler kim ve kimin talimatı ile verilmişti, gazeteler henüz yapılmamış, bir gün sonra yapılacak bir aramayı sorgusuz sualsiz neden ve nasıl haber yapıp basmışlardı ? O kadar itiraz etmemize rağmen umurlarında değildi. Zir Vadisi kumpası her yönüyle aydınlatılmış olduğu halde sorumlulardan tek bir kişi tutuklanmamıştır. Mühimmat ve silahlara sarılı gazetelerin tarihine bakıldığında oraya koyduğu iddia edilen kişi cezaevinde idi. Bu bile kumpası tek başına açıklıyordu. Yapanlar, koyanlar, senaryoyu yazanlar belli, sonuç ‘Allah bizi affetsin’ ile kapatıldı.
O GÖRÜNTÜLERİ BARIŞ’A BEN GÖNDERDİM
Ergenekon kumpasını hazırlayan FETÖ rütbeli kolluğun, bizzat CIA ve MOSSAD ajanlarına tekmil verdikleri görüntüleri Barış Terkoğlu yayınladı. Haberi yayınladığından 5 saat sonra derdest edilip cezaevine konuldu. O görüntüleri Barış Terkoğlu’na ben göndermiştim.
Atila İlhan diyor ki; Fazlasıyla ısındı deniz/Kaynadı kaynayacak/Dipten bir deprem yaklaşıyor/ Suyun üzerindeki buğuya bakarsak/ Ne kadar yoksul ve çıplak/ Görünürse görünsün ağaçlar/ O kadar yakındır ilkbahar/Özsu yürümüştür dallara/Uğultuya bakarsak...
FACEBOOK YORUMLAR