ŞEYHPERESTLİK ŞİRKTİR!
Türkiye tehlikeli bir sürece doğru hızla sürükleniyor. Tarikatlaşma, açıktan sömürü ve istismar aracına dönüşmeye başladı...
İslam geleneğinin bu saf ve temiz kaynağını istismarcıların eline bırakan siyasi zaaf ve otorite boşluğu geleceğimiz için çözülmesi zor problemler doğurabilir. Diyanet kadrosu ve İlahiyat hocaları adeta kafalarını kuma demeyeyim de kitapların arasına gömerek olup bitene tepki vermiyor. Cahil halk, tuzağa çekilerek dergâha yapılan bağışın kendilerini cennete götüreceği safsatasına alet edilmektedir.
Orta Çağ’da Papalık, kiliseye gelir sağlayabilmek için cennetten arsa satma uygulaması başlatmıştı. Endüljans denilen bu uygulama ile dünyada ne halt işlersen işle, eğer papalıktan satış belgesi almışsan doğrudan cennete gideceksin. Hıristiyanlığı bitiren bu uygulama olmuştur. Çünkü hem dine hem de akla aykırı bir şeydi.
Şimdi benzeri uygulama bizde gündeme taşınmaktadır. Birçok sahte şeyh ve tarikat ahtapot gibi ülkeyi kuşatmaya başladı. Birçok varlıklı cahil kimseler servetlerini buralara akıtarak kendileri için ahiret garantisi sağladıklarına inanmaktadırlar. Bunlar Kuranı Kerimi bir kenara bırakarak, hatta Allah’ın Resulünü de işlerine gelen Hadisleriyle kabullenmekle yetinerek Şeyhlerini ön plana çıkarmaktadırlar.
Şirk, bir put yapıp yalnızca ona tapmak mıdır? Hayır, “Şeyhperest”lik de şirktir!İylilerini tenzih ederek söylüyorum; İslam’ı aklın imkânlarının dışında arayanlar için bu yol tehlikelidir ve geleceğimiz için ciddi tehdit oluşturmaktadır.
Diyanet, abuk sabuk fetvaları verenlerin kümelendiği yer olmaktan çıkarılmalı ve daha aktif bir şekilde bu meseleler üzerinde yoğunlaşmalıdır. İlahiyat Fakültelerinin kariyer sahibi hocaları unvanlarının aristokrasisi içerisinde ne oldum delisi olmadan, kendilerini toplumdan soyutlamak yerine halkın yanında yer alıp bu tür tehditlere karşı çözüm üretmelidir.
Diyanet’in, İlahiyatın ve hatta İmam-Hatip Okullarındaki meslek dersleri öğretmenlerinin mevcudiyeti, bu tür zararlı oluşumlara karşı duruş hareketinin ana elemanı durumundadır ve bunların mevcudiyeti yaklaşık olarak 150 binin üzerindedir. Devlet bunu kullanmazsa, yarın kendisini kuşatacak yeni bir dalga ile korkarız baş edemeyecek hale gelecektir!
Düşünce özgürlüğü ve buna bağlı olarak geliştirilen din hürriyeti, İslam’ın ruhuna zarar verecek tehlikeli çıkışlara söz tanımak değil, onların önünü keserek gerçek dindarın hukuku korumak olmalıdır.
FACEBOOK YORUMLAR