SOL NASIL BÖLÜNDÜ?
'Sol' dedimse bu ülke için kelle koltukta, yurt sevgisi için kendisine yaşamı zehir eden 'eski sol'u kastetmekteyim...
'Sol' dedimse bu ülke için kelle koltukta, yurt sevgisi için kendisine yaşamı zehir eden 'eski sol'u kastetmekteyim. Yoksa 'solculuğu' bir vitrin gibi görüp, amacı başka olduğu halde solcuymuş numarası yapan zamane solcuları değil maksadım. Gerçi geçmişte de solun içinde böyleleri vardı ama benim tanıdığım solcuların çoğu ülkeleri için eza cefa çekmişler, işkenceler görmüşler, vatandaşlıktan çıkarılmışlar, küfürler hakaretler işitmişler, hatta öldürülmüşlerdir. Ülkemizde solun uğradığı zulüm, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının, ülkelerinin işgalden kurtarılması mücadelesine katılmak üzere Anadolu'ya geçtiklerinde öldürülmeleriyle başlar. Daha eskisinde de vardır ama bu olay neredeyse bir milattır.
Sol eskiden de bölük pörçüktü. Ama hemen hepsi dünyanın ve toplumun insan iradesiyle değiştirilebileceğine inanır, bunu yapabilmek için de iktidara gelmenin şart olduğunu düşünürdü. Ayrıldıkları konu bunun nasıl yapılacağı ile ilgili idi. Bu yüzden birbirlerine demediklerini bırakmaz, amaçları için gerçekten mücadele etmeleri gereken sınıfsal ve siyasal rakiplerini bir kenara bırakıp birbirleri ile didişirlerdi.
Benim kafamı kurcalayan bu eski bohçalar değil. Şimdiki yeni durum. Ülkemizde önemli bir gelişme oldu. İslami değerleri yüksek bir siyasi akım iktidara geldi. Bütün diğer seküler siyasi akımlar gibi solcuları da bir endişe kapladı. Öyle ya, bu siyasi düşünceye karşı önyargılara ve peşin kabullere sahiptiler. Çoğu, hele bakalım ne yapacaklar deyip de işin pratiğini görmeden hemen hüküm verip mevzilendiler. Zaman içersinde o İslami siyaset çizgisi, yani AK Parti, mevcut düzenin egemenleriyle çelişti. Giderek sertleşen bu çelişki çatışmaya dönüştü. İşte tam da bu noktada eski solun, hangi çizgisinden gelirse gelsin bütün unsurları bir açmaza düştüler. Ne yapsalardı; AK Partinin karşısında mı yanında mı yer alsalardı? Bazıları da bu soruya yanıt vermek yerine 'eşit mesafe' gibi bir yanılsamanın arkasına gizlenip kaytardılar.
Zaman iyi bir eğitmendir. Tabi öğrenene. Taşlaşmış kalıplara sahip olanlara öğretebileceği pek bir şeyi yoktur. Yaşadığımız 15yıllık pratik, kimisinin kerte kerte gözünün açılmasına yol açtı. Onlar; yerli iktidara karşı Amerika'nın düşmanca tutumunu, Amerikancı darbe girişimini, darbe şakşakçılarını çıplak gözle gördüler. Ülkenin kalkınmakta olduğuna, gerçeğin teori kitaplarında yazılanlar doğrultusunda değişmediğine, makus talihin kırılmakta olduğuna şahit oldular. Ve yeni gözlemler edinip yeni değerler edindiler. Gerçi, bunların çoğu, zamanında kendilerinin yapmak isteyip de başaramadıkları şeylerdi. Bir dünya görüşü olarak solun öngörülerinin çıkmamış olmasından dolayı sol siyasi düşüncenin çökmüş olması, hayatın doğal seyri içersinde değişmesine engel değildi. Bu gerçekliği kavradılar.
Bu gelişim birden bire olmadı tabi. Derece derece oldu. Bazıları da geride kaldılar. Eski şablonlarının etkisiyle, kapitalizm ve emperyalizm karşıtlığından İslam karşıtlığına dönüştüler. Halkı kazanmayı düşünürken halkın karşısına düştüler. Çünkü halkı, AK Parti siyaseti kazanmıştı. Neden kazandığına bile fazla kafa yormadılar. Halbuki sebebi çok basitti. Hataları da olmakla birlikte, doğru şeyler yapmaktaydı. Ama onlar başka nedenlere yordular. Öyle ki, sekülarizm sevdasına, memleket sevgisinden, halkın yanında yer almak düşüncesinden, emperyalizm karşıtlığından falan ödünler verdiler.
Tabi zaman hiç yerinde durmuyor ve hala yeni gelişmelerle ilerliyor. Bu gün böyle, yarın da ayni kalmıyor. Yarının ne getireceğini şimdiden bilmek falcılık. Ama bu günün gerçeği, yalın gerçek.
FACEBOOK YORUMLAR