TÜRK ORTODOKS PATRİKHANESİ BASIN SÖZCÜSÜ SELÇUK ERENEROL CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINI KUTLADI.

20 Kasım 2023 - 01:29 - Güncelleme: 20 Kasım 2023 - 01:33

Selçuk Erenerol Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü
Türk Ortodoks Patrikhanesi 100. Yıl Basın Açıklaması
Değerli hanımefendiler, beyefendiler ve Cumhuriyetimizin geleceği olan çok kıymetli
çocuklar, hoş geldiniz!
Bugün, Cumhuriyetimizin 100. Yılını büyük bir coşku ve mutlulukla kutluyoruz.
Cumhuriyet, Türk’ün makus talihini tam bağımsızlığa açtığı yol ile yendiği, 7 düvele
meydan okuyup kazandığı ve binlerce yıllık yurdu olan Anadolu’dan asla çıkmayacağını
ispatladığı gündür.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Bu memleket, dünyanın beklemediği,
asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu
sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı;
beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden,
yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın
babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım,
güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
Türk Ortodoks Patrikhanesi laiklik ve milliyetçilik ilkelerinin çelikleşmiş ifadesidir. İbadetini
Türkçe icra eden, Türklüğünü asırlardır korumuş bir topluluktur. Türk’e yapılan zulümleri
dünyaya haykırmış; Kurtuluş Savaşı ve Kıbrıs meselelerinde her zaman haklılığımızı
dünyaya duyurmuş Papa Eftim’in torunu olarak, Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşında
karşınızda olmak benim için büyük bir onurdur.
Türk Ortodoksları olarak, yolun en başından beri Mustafa Kemal Paşa’nın yanında olduk.
Yurdumuzu bölüp parçalamak isteyenlere karşı göğüs gerdik; mücadelemizden bir gün
bile geri adım atmadık. Türklük bilinciyle yüzlerce yıldır bu toprakları evimiz yaptık.
Hristiyanı Müslümanı, Milli Mücadele’de omuz omuza mücadele ettik. Kimliğimizi ve
dilimizi asla unutmadık. Mensup olduğumuz uygarlığı gittiğimiz her yere taşıdık; her yerde
haykırdık; her yerde savunduk.
Cumhuriyet, kimsesiz bırakılmış Türklerin anası-babası oldu.
Cumhuriyet, Anadolu ve Trakya’yı kalkındırdı; iş verdi, aş verdi, fabrikalar açtı, üretim
tesisleri için projeler geliştirip Türk halkına her imkanı sağladı.
Cumhuriyet, kültür ve sanatın banisi oldu; Dünya devletlerine Türk’ü tanıttı.
Cumhuriyet, yurtta sulh cihanda sulh için çok mücadele verdi. Çok savaştı, cepheden
cepheye sürüldü, binlerce Türk’ün kanı toprağa karıştı ama mücadelesi barış ve özgürlüğü
içindi.
Cumhuriyet, kadına değer verdi; omuzlar üstünde göklere yükseltti.
Cumhuriyet, Türk çocuğunun başındaki şefkatli el oldu; onu okuttu, büyüttü, başarılı
olması için çabaladı.
Cumhuriyet, sayısız bilim insanı yetiştirdi; insanlığa umut oldu.
Cumhuriyet, Türk’ü bir güneş gibi küllerinden yeniden doğurdu ve dünyayı ışığıyla
aydınlattı. Ne denli yeniden büyük bir Kurtuluş mücadelesi veriyor olsak da ne yorgunluk ne de
bıkkınlık hissediyoruz. Muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızdaki asil kanda mevcut
olduğunu bilerek, dahili ve harici düşmanlara karşı içinde bulunduğumuz bu durumda
hiçbir umutsuzluğa kapılmıyoruz.
Papa Eftim’in, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde dediği gibi: “Düşmanlarımızın her şeyi
var, ancak bizim silah ve cephanemiz yok. Fakat göğsümüzde imanımız var, mutlaka
kazanacağız. Yaşasın muzaffer Türk Ordusu!”
Bugün de görüyoruz ki onların elinde yine her imkan varken bile biz sadece Atatürk’ün
bizlere emanet ettiği Cumhuriyeti savunma azmiyle çok daha güçlüyüz.
O yüzden büyük bir coşkuyla, var gücümüzle haykırıyoruz: Yıldırımız, kasırgayız, dünyayı
aydınlatan güneşiz! Yaşasın Cumhuriyet!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum