IŞIKTAN SIZANLAR
Renkler vardır. Sesler vardır. Taşlar, yeryüzü, su, hava vardır. Öylece. İlk bilgi onların varlığı. Tıpkı rüzgardan sallanan yaprakların çıkardığı sesler gibi. Şelaleden dökülen suların rastgele notaları gibi. Kırsal bir alanda esen rüzgarın taşlarla çaldığı ıslık gibi. Işık gibi. Kırmızı rengi gibi. Var olan vardır ve öyledir. Oksijenin olması ilk fikir, oksijenle nefes almak ikinci fikir, balon şişirmek üçüncü fikir, yakıt olarak kullanmak dördüncü fikir, yokluğunu kullanabilip uçak uçurmak beşinci fikir gibi. İlk fikir onun varlığıdır. Devam edin olay heyecanlı hale gelecek.
Evimizde, iş yerimizde, okulumuzda vb. bulunduğumuz her ortamı düşünün. Hayatımızın geçtiği alanlardaki eşyaların kullanım biçimine bakın. Her yerde birkaç parça tahta olabilir. Fakat her mekanın yaşayanları o mekanda bir parça tahtayı bilgi ve fikirleri ile farklı şekilde kullanmaktadır. O tahta parçasına kıymet verebilmek bir fikirdir. Oynadığımız oyunları düşünelim. Bir taş parçası alıp oyunumuz için kullandığımızda o taşa anlam yüklemiş olmak fikirdir. Fakat taş hep vardı ve biz oyunu bırakıp gitsek bile o taş hep orada kalacaktır.
Pazardan bir kumaş almak sadece kumaş almaktır. Gerisi sonsuzdur. Ne kadar büyük bir fikir şeklinde kullanabilsek o kumaş o kadar büyük bir hazinedir. Kimimiz alıp yere serer, kimisi sofraya, kimisi usta bir terzidir iyi bir kıyafet diker. İki farklı ailenin evinde aynı miktarda eşya bulunsa da, iki farklı işletmecide aynı makineler olsa da, 10 farklı boyacıda aynı tip boya bulunsa da herkes hayatına kendi canlılığı kadar can, fikri kadar fikir katabilir. Aynı şeyler ile çok kazanç sağlanabilirken aynısı ile yoklukta da kalınabilir. Mesele bizleriz. Bizim varlığımız bir fikir eseri olabilir. Fakat bizim fikir kaynağı, bilgi kaynağı olabiliyor olmamız daha da iyi bir fikir. Yani Patates yıllardır vardı. Evimizde yiyiyorduk ama onu alıp cips yapıp satmak bizim fikrimiz.
Evde öylece oturuyorsunuz gözleriniz kapalı. Gözlerinizi açtığınızda karşınızdaki aile bireyini güldürmek sizin fikriniz.
Durun, aklınızda ve yaşadığınız çevrenizde olaylarla olan ilişkinizi düşünün. Defalarca düşünün aynı sahneleri tekrar tekrar tekrar. Yaşadığınız her yerde verdiğiniz her tepkiyi düşünün. Belki de aslında yaşadığınız ortamın hayat kaynağısınız. Belki de hayata ve çevrenize fikirlerle şekil verirken hayal ettiğiniz hayat için her şey fiziki olarak orada var ve onları doğru kullanamadığınız için veya hayalinize henüz hazır olmadığınız için görmezden gelen sizsiniz.
Yani bir kırmızı rengi her zaman sadece kırmızı rengidir. Siz onu sevseniz de , kullansanız da kullanmasanız da, farklı imalar , anlamlar, simgeler haline getirseniz bile o sadece sizin kafanızdadır. Hatta o rengin kırmızılığı bile bizim aklımızın yorumu. Yani gerçekte o rengin ne olduğunu dahi öğrenemeden ölebiliriz. Biz yok olunca o kırmızı sadece kırmızı olarak kalmaya devam edecektir. Çünkü o tarafsız olarak sadece vardır. Onun varlığı veya yokluğu başka bir fikrin bir konusu olabilir. Yani hiç olmayabilirdi ve bu önemli değil çünkü var. Fakat o renklerle evimizde bize huzur verebilecek şekilde ayarlamak bize kalmış. Eğer kırmızı iştah açıyorsa, kişi bunu bilip evin mutfağına kırmızı bir şeyler koyabiliyorsa “aklıyla fikrini birleştirip hayatına faydalı olmak” demektir.
Susarsan okumaya başlayabilirsin.
Altan BEZEK 07.12.2021
FACEBOOK YORUMLAR