Belki de sadece zamana ihtiyacımız var.
Aklımızı , kalbimizi , ruhumuzu dinleyebilmek için hakkıyla belki de daha çok zamana ihtiyacımız var.
Kalıntılar arasında kalmış insanlar her yerde. Hepimiz birer enkazın altında yaşayan insancıklar. Tek anahtar aklımız ve ruhumuzla veya neyimiz varsa en özünde insanlığımızla maske ve menfaatlerden arınarak, gözlerimiz kapalı bile olsa şu aydınlık(!) çağda birbirimize yardım etmek.
Belki de daha çok zamana ihtiyacımız var olgunluğumuza ulaşabilmek için.
Kimler gelip geçecek şu dünyadan amaçsızca. Defalarca dalınacak rüyalar bulunacak. Hep aynı son mu olur? Kim bilir belki de her defasında daha çok yaklaşıyoruz mutlu sonlara. Fakat kim bilir daha ne kadar zamana ihtiyacımız var masumiyetimizle doğup masumiyetimizle bir ömür sürebilmeye?
Bir durup düşünebilmek için, defalarca elimizi yakmamız gerekmeden büyüyebilmek için daha ne kadar zamana ihtiyacımız var ? Kim bilir?
Gelenler ve gidenler veya bu yolu çizenler gerçekten bu oyunun kuralı bilinmeden oynanılabiliyor mu?
Her dakika atan kalbin dünyaya püskürttüğü şeylerden habersiz olmamız veya haberli olmamız. Ey huzurun gölgesi ne zamandır yeryüzünde, bu neyin yeri neyin yüzü olduğunu bilmediğimiz yerdesin?
Bu savaşların akıl yetmezliğinden çıktığını görebilmek için ne kadar zamana ihtiyacımız var?
Hepimizin gerçekten artık ağzını , gözünü , kulağını kısaca duyu organlarını kapatması lazım. Kimsenin henüz tapu koymadığı yeni bir frekansta iletişim kurulması lazım. Yorulmadık mı konuşmaktan?
Belki de çok zamana ihtiyacımız var. Fakat bu hepimizi biraz acıtıyor.
Altan BEZEK
FACEBOOK YORUMLAR