Dezenformasyon yasasının yürürlüğe girmesini geçte olsa yerinde buluyorum.
Zira konuya dair 4 Temmuz 2020'de kaleme aldığım yazımda olaya dair önemli detayları ifade etmiş ve bir an önce bu mevzunun milli güvenliği tehdit eder boyutlara gelmemesi için aciliyet olmasını elzem bulmuştum.
Konunun zamanlamasını oldukça manidar buluyorum.
Şöyle ki 2023 seçimlerine doğru ilerleyen takvimin yanısıra bu eşiği içeriden ve dışarıdan hedef alan girişimlerin asimetrik olarak giderek arttığını görmemiz mümkün oluyor.
Bu eşiği provokasyonel plan ve projeleri akamete uğratacak önemli bir dönüm noktası olarak okuyanlardanım.
İstihbarat servislerinin beslediği bütün tetikçi ve işbirlikçilerin metodolojik olarak paradigma değişimine geçeceği ve yeni usullerin arayışına iteceğinini ön görmek elbette mümkün.
Milli güvenlik tehdidi olarak karşımıza çıkan sosyal medya ve dezenformasyon silahına karşı yasal bir blokaj teşkil edilmesinin emperyal cephede yankıları sürerken bu yasanın ilerleyen süreçte ne kadar önemli olduğu net bir şekilde anlaşılacaktır.
Her manada iç ve dış mukavemeti sağlamanın zarureti tehdidin önlenemez dayatmasını kırmaya dönük olduğu gibi içerideki işbirlikleri de deşifre edecek süreci beraberinde getirecektir.
Bu kanuni blokajın daha geniş boyutlarıyla demokratik sürece zarar vermeyecek düzlemde desteklenecek yeni kanunların da önünü açacağını ümit ediyorum.
Dezenformasyonun ilk meyvesini PKK ve Fetöcülerin girişimleriyle görmüş olduk.
Neden böyle bir çıkış oldu dersiniz?
İşbirlikçilerin "TSK PKK'YA KARŞI KİMYASAL SİLAH KULLANDI" sloganı neden hemen bu yasanın ardından servis edildi ve dillendirildi?
Sözde "düşünce hürriyeti" tezi üzerinden ilerleyecek süreci test etmek olduğu gibi bir diğer yanıyla da CHP ve İP'nin ABD ziyaretini kamufle edip gündem değiştirmek ve bir diğer cephesiyle de "MİT tırları" mevzuunda olduğu gibi Türkiye'yi köşeye sıkıştıracak argümanlar geliştirerek baskı altına almak olduğunu söylemek mümkündür.
Bir diğer yanıyla Biden muhalefetinin ABD'den aldığı "icazeti" haklı gerekçelere yaslamanın zemin taşlarının oturtulmak istendiği oldukça açık.
Dezenformasyon yasası işgal hazırlıklarının son hızla devam ettiği ve artık o geçidi ele geçirmek isteyen tüm istihbarat enstrümanlarından gelecek tehditleri minimize etse de ihtimal dahilindeki bir savaş tehdidi için aynı zamanda kurumsal ve toplumsal bir seferberliğin ön hazırlığı olarakta okuyanlardanım.
Dezenformasyon yasasının belirlenen takvimde mecliste görüşülüp karara bağlanacağına dair net ve kesin bir bilgi olduğu biliniyordu.
Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretinde "kayıp 8 saatte" "hamburger" kodunu servis etmesi zihnimizle alay ediyor algısını oluştursa da gerçekte Pentagon Türkiye masasında PKK ve Fetöcü uzman istihbarat unsurları ile görüşmenin alt yazı okuması olarak görenlerdenim.
ABD'den icazet almanın paradigmal değişimler yaşadığı süreci yaşıyoruz. Zira "işgal senaryolarının" masaya yatırılıp son haline evrildiği yer Pentagondur.
CIA'nın devredışı kaldığı ve bunun ilk sinyalinin verildiği CHP'li Tanrıkulu ve Tabibler Birliği çıkışlarıdır.
Ne tesadüf değil mi?
Dezenformasyon yasasının hemen akabinde!
Kılıçdaroğlu ile görüşen Pentagon yetkililerinin Fetö ve PKK ile ilgili hangi dosyaları paylaştığı deşifre olacaktır.
Binnur Günay
FACEBOOK YORUMLAR