Başkan Erdoğan'ın "Evlenin gençler!" çağrısı ile birlikte Türkiye gündemine ilk defa "evlenmek" eylemi girdi. Eskiden genç insanlar rutin olarak yaşı gelince evlenirken, artık kadın/erkek kimsenin evlenmeye yanaşmaması onların bile dikkatini çekmiş olmalı.rnTwitter'da bu konu hakkında atılan tweetleri okurken en çok dikkatimi çeken şey, evlenmeye yanaşmayan insanların bu durumu maddi sebeplere bağlandıklarını görmem oldu.rnKi bence sonuna kadar da haklılar.rnBugün şartlarında evlenmek ciddi bir yatırım ve kimse o kadar parayı sonunu bilmedikleri şeye yatırmak istemiyor.rnErkeği önünde diz çöktürüp evlenme teklifi aldı diye bunun çok romantik olduğunu zanneden Kezopatralar ile kucağında kalp olan Çin malı oyuncak ayı aldı diye kendini romantik zanneden Kekoreçlerin cahillikleri ölümüne yarışır. Ama asıl cahillikte zirve tek taşın karatı oranında aşkın boyutunun ölçüldüğü günümüz ilişki anlayışına ait.rnVe bence sorun ilk olarak tam da burada başlıyor.rnİlişkilerimizin içine sıkışan leş para olgusunu öylesine sistemli ve kararlı bir biçimde bize dayattılar ki, artık aşkı meta ile bitiştirmeden evlenemiyoruz bile. O tek taş olmadan evlenmeyi bırak tek taşı başkasının tek taşından küçük diye nişan atan kadınlar biliyorum.rnrnBir tüketim ürünü ile kendi değeri arasında korelasyon kuracak kadar kendisine saygısı olmayan bir insan ile değil evlenmek, koz maça oynarken bile eş olmak istemememiz lazım iken, biz tutup bu insanları çocuklarımıza anne/baba diye seçiyoruz.rnrnKaldı ki yüzüğün üzerindeki pırlantanın karbonun allotroplarindan biri olan elmasın kesilmiş hali olduğu, aynı karbonun kömür ve grafit de oluşturabildiği gerçeği ortadayken metanın ne olduğu, maddenin hangi özelliklerinden dolayı kıymetlendiği tartışmaya her zaman açık.“İhi İhi bij ondan diilkii aşkımıjın şembolü güjel olşun falan filan İhi ihi” diye iddia edenleri zirkon yüzük ile aşklarını ölümsüzleştirmeye davet ediyorum o zaman.rnrnHerkes zinanın çoğalmasından, ahlaksızlığın yaygınlaşmasından gençlerin bozulmasından şikayet ediyor. Ama aynı “herkes” gençler evlenmesin diye elinden geleni yapıyor günümüzde. İnsanlar artık büyük bedeller ödeyerek bir yuvanın temelini atmaya başladı malesef.rnrnFiyonklu çay kaşığını “başkası ne der?” kafası ile evine alan kadın “ben bu çay kaşığı ile mutlu olacak mıyım?” sorusunu kendine sorma genişliğine bile gelemiyor artık. Çünkü diğer gün, kristal bardaklara da ihtiyacı olduğuna inandırılıyor.rnrnFast Food hayatları ayak üstü tüketirken, aslında tükenenin biz olduğunu göremiyoruz etrafımızı saran "tüketmelisin" çığlıklarından.rnrnOnyedi yaşında liseyi bitirmiş en iyi ihtimal ile 21 yaşında üniversiteden mezun olmuş bir genç iş bulayım askerlik yapayım derken düzgün bir işe girmesi yirmi dört yaşını buluyor.rnİşe girecek de para biriktirecek de evlenecek de…rnBazen bu yaş otuzu buluyor. Hadi her şey mükemmel ve tam zamanında oldu, bu sefer gelinin kız kardeşinin o iğrenç kocaman simli topuzunun parasını ödemek zorunda kalıyor.rnrnAhlaksızlıktan, gençlerin ne kadar da bozulduğundan şikayet eden büyüklerim önce şu işi çözmek için ne kadar çare arıyor ya da ateşe ne kadar odun taşıyor kendi iç muhasebesini yapsın.rnrnÇarşıya evlilik alışverişine çıkan gençler soyulacak enayi olarak görülüyor koskocaman esnaf adamlar tarafından. Sonra aynı adamlar ağızlarını yaya yaya "gençlik çok bozdu yaw" diyor.rnrnPırıl pırıl gençlerimiz var düzelmezlerse oturup birlikte lanet edip küfür edelim de sen ne yapıyorsun düzelsinler diye?rnEzgi Akgül
FACEBOOK YORUMLAR