Amerika'nın kölelik döneminden filmleri mutlaka izlemişsinizdir. Bolca var. Beyaz adam siyahi kölelerle tek başına baş edemez. Halbuki o kadar korkutulmuşlardır ki ne yapsa itaat ederler. Yine de o kadar köleyle uğraşmaktansa onların içinden bir kahya seçer, onun aracılığı ile yönetir. Hem de onu ajanı olarak kullanır. Böylece hem kim nedir ne iş düşünür onu öğrenir hem de her ufak tefek meseleyle ilgilenmemiş olur. Bu kahyalar efendi beyazdan daha acımasız okurlar. Eğer öyle olmasalar başlarına gelecek olandan çok korkarlar. Fakat ırkdaşlarına böyle davranmalarının sebebi sadece korku değildir. Elde ettikleri statüdür. Kendilerini birden bire beyaz adam gibi görmeye ve ırkdaşlarına bu kibirle bakmaya başlarlar. Fakat derilerinin rengini değiştirmeleri mümkün değildir.
Bizdeki müstemleke 'aydınlarının' her bu tarz davranışında yukarıda yazdıklarım geçer bir anda kafamdan. Bizimkiler de kendinden olduklarını beğenmezler. Hatta onları aşağılarlar. Kendilerini bir İngiliz centilmeni, bir Fransız asilzadesi gibi görmek isterler. Bunların deri rengi birbirine uyar. Ama ruhlarının rengi uymaz. O nedenle batı ülkelerinde her zaman 'from Turkey' olmanın damgasını taşırlar. Batılılar ne kadar 'medeni' yaklaşır ve onlara ruh renklerine göre davranmamaya çalışsalar da onların ruhlarının kendilerinden olmadığını hafızalarının bir yerine mutlaka kazımışlardır.
Ama bu müstemleke aydınları buna rağmen kendi halklarını küçümser batı yaşamına öykünürler. O yaşamın sömürgecilik, vahşet, savaş, ve kanla elde edilmiş olduğunu da görmezden gelirler. Bütün bunları düşünmeme iki olay sebep oldu. Birincisi Mine Kırıkkanat isimli pejmürdenin ağzından dökülen herzeler. O kadar gösteriş meraklısı ki kendi halkına yönelik hakaret ve küçümseme dolu sözlerinin arasına bir de Latince katmayı ihmal etmiyor. Böylece müthiş kültürlü oluyor. Büyük ihtimalle Türk ve İslam alimleri hakkında fikri yok. Türk ve İslam felsefesinden de bihaber. İslam'ı DEAŞ; Boko Haram zannediyor. Türkleri ise hiç sevmiyor; hatta nefret ediyor diyebilirim.
İkinci örnek Can Dündar. Macron'la selfi çekiyor. Yüz ifadesi o kadar mutlu ki. Efendisinin köleye teveccühünü anlamış ve bu teveccühe ne kadar değer vermekte olduğunu yansıtıyor. Macron'la; yani bizim neredeyse kanlı bıçaklı olmak üzere olduğumuz ve batı ülkeleri nezdinde gram itibarı kalmamış, gelenin gidenin şamar oğlanı yaptığı Macron'la. Yüzündeki mutluluk büyük ihtimalle Macron'un Erdoğan'a çaktığını düşündüğünün ifadesi.
Ben bunlara değer verip insan yerine koyduğumdan konu etmedim. Ama bunlardan bizde çok var. Bunlar sadece iki örnek. Dahası bunlara bakıp da bunların hal ve tavırlarına özenenler var. Çocuklarına batılı ya da batılı ismine benzer isim takmaktan çok mutlu olanlar, onları bu ülkeden çıkarıp bir batılı ülke vatandaşı yapmak için çırpınanlar var. Fakat batılılar bunlara, onların batılılara verdiği değerin zerresini vermez. Kullanırlar, birlikte düşüp kalkarlar ama ruhlarındaki lekeyi asla unutmazlar. O yüzden uşak dahi yapmazlar. Bu tür insanların hiç birinin batı literatüründe bir yer edinebildiği olmamıştır. Fakat bunlar yaranabilmek için can atarlar.
FACEBOOK YORUMLAR