Yazmaya da kendimi kaptırdım. Bir anı da 99 depreminden yazayım.rnO gece biraz şaşkınlık, çokça korku, biraz da ne yapacağını bilemezlik duygularıyla fırladık yataktan. Odasından oğlumun sesi geliyor; 'baba'.rnÇok şükür ailemin fertleri ses veriyor. Binada yıkılma, hasar yok. Ama bu kadar güçlü bir depremi ilk kez yaşıyorum. Hemen toparlanıp sokağa fırladık. Bir süre bekledik. Anonsları dinledik. O zaman akıllı telefon yok. Var olanlar da çalışmıyor zaten. Yakınlarımızdan haber alamıyoruz.rnSaatler ilerledikçe sakinleştik biraz . O gece evlere girmeyin diyorlar. Aylardan Ağustos. Hava güzel. Mecbur dışarda geçireceğiz gecenin geri kalanını. Yakında bir park var. Eşimi ve oğlumu oraya bıraktım. Eve döndüm. Battaniye falan alacağım. Çekine çekine çıktım eve. İçeri girdim, elime geçen iki battaniye aldım. Tam çıkacağım; bir kedimiz vardı evde beslediğimiz. Minicikken bulmuştu onu oğlum. Annesini araba ezmiş. Yalvar yakar eve kabul ettirdi. Baktım endişeli gözlerle beni süzüyor. Yüreğim elvermedi, hemen kucakladım.rnO zaman Başak Şehir'de belediyeye eğitim kompleksi yapan bir firmaya taşeronluk yapıyorum.Spor binasını ben yapıyorum. İşin başında Ali isimli bir kalfam var. Arhavili. Sabah erkenden inşaata gittim. Ali yok. Telefon açıyorum, çalıyor cevap yok. Aldı mı beni bir endişe ve telaş. Şantiye'de kalan işçilere evini bilen var mı diye sordum, içlerinde akrabası bile olduğu halde bilen yok. Ama o akraba, tahminen tarif etti. Avcılarda oturuyor. Hemen atladım gittim.rnBir kamyonetim vardı Ali'nin kullanımına vermişim. Avcılar'da tarif edilen yere yakın dolaşırken bir de ne göreyim. Tümüyle göçmüş bir bina yıkıntısı altında bizim kamyonet. Eyvah dedim. Etrafa sordum soruşturdum tanıyan bilen yok. Mecbur döndüm. Ondan sonra bir süre daha aradım Ali'nin telefonu hiç cevap vermedi sonra da ulaşılmaz oldu. Aradan bir hafta falan geçti. Telefonum çaldı, bir numara arıyor ama bende kayıtlı değil. Açtım; 'abi benrnAli' nasıl sevindim. Nasılsın Ali; 'abi hastanedeyim, çoluk çocuk çok şükür sağız ama hepimiz yaralıyız.rnHemen atladım gittim. Beni görünce çok sevindi. Fazla uzatmayayım. Elimden geldiğince tedavisine, yeni bir ev bulup, içine üç beş parça eşya koymalarına yardımcı oldum. Tabi o kadar ekonomik gücüm yok. Çevremden de yardım toplayarak yaptım.rnDepremin üzerinden epey zaman geçmişti. İşlere yeniden başladık. Ama Ali o gecenin travmasını bir türlü atamıyor. Kendini işe vermesini, onu ancak bunun iyileştirebileceğini söyledimse de başaramadı. Ben Ali'yi işten çıkarmadım. Ama ondan iş de istemedim. Emekliliğine zaten bir kaç yıl kalmıştı. Sigortasını ödemeye devam ettim.rnGün geldi Ali emekliliği hakketti. Emekli olunca da kendi yoluna gitmeyi seçti. Ondan sonra bir süre haber alamadım. Bir gün cep telefonuma bir mesaj geldi. Baktım Ali. Merakla okudum; 'Ben Ali'nin oğluyum' diyordu. 'Babam vefat etti, bundan sonra bu numarayı ben kullanıyorum'.rnNasıl içim ezildi. Cevap bile veremedim.rnYıllardır bende saklı bu anıyı yazdıysam, deprem nedir, ne trajediler yaşatır bilinsin istedim. Yoksa başka amacım yok. Beni bu sayfadan tanıyanlar kibir ve övünme sahibi olmadığımı bilir. Yani ben kendimi öyle sanırım; öyle olmaya çalışırım. Üç günlük dünya. Gerisi lafı güzaf...
FACEBOOK YORUMLAR