BAŞLIKSIZ DEVLET OLMAZ
Gözünüzü dört açın.
Aklınızı başına alın.
İskoçya’da bir Pakistanlı, Hamza Yusuf, başbakan seçildi.
Ne dedi?
“Ben Pakistanlıyım, kendi dilimle yemin ederim” demedi. “Kendi geleneklerimle yetinir, İskoç kıyafeti giymem” demedi. Dedirtmediler!
İskoçya’nın başbakanı olduysa İskoçya’ya ait olduğunu, İskoç halkının menfaatini canla başla savunacağını devletin diliyle, devletin kıyafetiyle, devletin yemin metniyle ilan etti.
Bitti.
Avrupa’da yüz binlerce Ortadoğulu, milyonlarca göçmen yaşıyor.
Aralarında Arap, Peştun, Kürt, Afgan, Pakistanlı, Türk var. Ama hiçbirine, “devletin dili bana göre değil”, “bayrağı beni temsil etmiyor”, “anayasayı değiştirin” dedirtemezsiniz.
Dedirttirmezler.
Çünkü Batı demokrasiyi etnik özgürlükçülüğün değil, devletin varlığına sadakatin rejimi olarak inşa etmiştir. Kimliğin olur, kültürün olur, inancın olur.
Saygı görür.
Ama devlete sadakat mecburidir.
Devletin sembolleri pazarlık konusu değildir.
Peki ya biz?
Her seçimde, her anayasa tartışmasında birileri çıkıyor, "Bu ülke sadece Türklerin değil", "Anayasadan 'Türk' ifadesi çıkarılsın", "Resmi dil dayatması olmasın" diyor.
Bu söylemler Avrupa’da değil, Türkiye’de dile getiriliyor.
Sözüm ona “insan hakları” ve “demokrasi” adına…
Ama unutuluyor ki: Avrupa'da da demokrasi var.
Ama devletin bayrağına, diline, anayasasına göz dikmeye cüret edenin siyasi hayatı biter, kariyeri değil sadece, itibarı da silinir.
Türkiye’de ise "oy alırım", "sempati toplarım" diye bu tehlikeli lafları eden siyasetçiler var. Sanki insan hakları, devlete karşı yürütülecek bir mücadeleymiş gibi anlatılıyor.
Devletin kimliğini tartışmaya açmak, “özgürlük” değil; vatansızlıktır, sahipsizliktir.
Devlet dediğin; kimliğiyle, diliyle, bayrağıyla devlettir.
Bayraksız millet olur mu?
Dilsiz anayasa olur mu?
Kimliksiz vatandaşlık olur mu?
İnsan hakları bireyin onurunu korumak içindir; devletin temellerini yıkmak için değil.
Şimdi tekrar soralım:
Biz Avrupa gibi demokrasi mi istiyoruz?
Evet, istiyoruz.
Ama Avrupa'nın o demokrasiyi nasıl koruduğunu da görmek zorundayız.
Kurumlarını nasıl güçlendirdiğini, devletin kimliğine nasıl sahip çıktığını, siyasetçilerin nerede durduğunu anlamak zorundayız.
Yoksa elimizde demokrasi adı altında parçalanmış bir toplum, bölünmüş bir millet, sahipsiz bir devlet kalır.
Ve biz hâlâ “özgürlük” sanırız bunu…
Bayrak, Dil, Anayasa: Bunlar Oy Konusu Değildir
Strateji Uzmanı
Gazeteci Yazar
Gökalp Şentürk
FACEBOOK YORUMLAR