Gökalp Şentürk

Gökalp Şentürk

Stratejik Araştırmacı Gazeteci Yazar
[email protected]

İyiliğin Coğrafyası: 

06 Şubat 2025 - 17:08

İyiliğin Coğrafyası: 

 
Türkler ve Unutulan Merhametin Hikayesi
İyilik, bir milletin kimliğinde gizli bir damar gibidir. Her toplumda, her kültürde bir şekilde yer bulur; kimi zaman sessizce akar, kimi zaman bir nehir gibi coşar. Ama bazı milletlerde iyilik, sıradan bir erdem olmanın ötesine geçer, adeta bir yaşam biçimi haline gelir. Türkler için de iyilik, tarih boyunca yalnızca bireysel bir davranış değil, köklü bir medeniyet anlayışı oldu. Fakat bugün, bu iyiliğin coğrafyasında derin çatlaklar oluştuğunu görmek, sadece yabancılar için değil, bizler için de bir hayal kırıklığı.
Osmanlı’nın sadaka taşlarından, Selçuklu’nun imaretlerine, vakıf kültüründen sokak hayvanlarını besleyen mancacılara kadar uzanan bu iyilik zinciri, artık eskisi kadar parlak değil. Ne oldu da bir zamanlar yardımlaşma ve merhametle anılan bu topraklarda, insanlar birbirinden bu kadar uzaklaştı? Ne değişti de iyilik, yalnızca özel günlerde hatırlanan bir ritüele, belki de bir gösteri aracına dönüştü?
İyiliğin Sessiz Dili: Geçmişin İncitmeden Yardım Anlayışı
Bir zamanlar bu topraklarda iyilik yapmak, sessiz bir sanat gibiydi. Osmanlı’da sadaka taşları, yardımın en gösterişsiz haliydi. Kimse kimsenin ne verdiğini, ne aldığını bilmezdi. Gurur kırmadan, onur incitmeden yapılan bu yardımlar, sadece ihtiyaç sahiplerini doyurmaz, aynı zamanda toplumun vicdanını da beslerdi.
Oysa bugün, iyilik yapmak çoğu zaman bir kamera karşısında gerçekleşiyor. Sosyal medyada paylaşılan yardım kampanyaları, bağış kutularının üzerinde yazan isimler, hatta yardım ederken bile “Bunu neden yapıyorum?” diye sormadan edemiyoruz. İyilik artık bir görev gibi, hatta belki de bir sosyal sorumluluk projesine dönüşmüş durumda. Ama içten gelen o saf merhamet duygusu, sanki bir yerlerde kayboldu.
Modern Dünyanın Bizi Uzaklaştırdığı Değerler
Kabul etmek gerekir ki, modern dünya, insanları birbirine yaklaştırdığı kadar uzaklaştırdı da. Teknolojinin sunduğu tüm iletişim araçlarına rağmen, mahallenin kapılarını kapattık. Bir zamanlar apartmanların merdivenlerinde yapılan sohbetler, artık dijital ekranların sessizliğine gömüldü. Komşuluk, eski filmlerde kalan bir nostalji haline geldi.
Ama burada önemli bir soru var: Bu uzaklaşma sadece dünyanın getirdiği bir değişim mi, yoksa bizim tercihimiz mi? Çünkü iyilik yapmak, yalnızca zamanla ilgili bir mesele değildir; bu bir niyet işidir. Eskiden insanlar da yoğun çalışırdı, zorluklar yaşardı ama yine de komşusunu gözetir, sokak hayvanına bir kap su bırakırdı. Bugün de zamanı bulmak zor olabilir ama mesele zaman değil, önceliklerimizin değişmiş olması.
Türkler ve Unutulan Merhametin Evrensel Dili
Tarih boyunca Türkler, iyilik ve merhametle anıldı. Alphonse de Lamartine’in Türklerin hayvanlara ve doğaya olan sevgisine hayranlığı, Claude Farrere’in İstanbul kedilerinin insanlardan korkmamasına olan şaşkınlığı, bizim iyiliğimizin dünyadaki yansımalarıydı. Catherine Pinguet, “İstanbul’un Köpekleri” kitabında, Batılıların anlayamadığı bu derin merhameti anlattı.
Ama şimdi o soruyu biz kendimize sormalıyız: Ne oldu da biz bu kadar unutkan hale geldik? Yabancıların hayranlıkla anlattığı o merhametli toplum, neden kendi öz değerlerinden bu kadar uzaklaştı?
Belki de iyiliği sadece bir tarihsel övünç kaynağı olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Çünkü iyilik, geçmişte kalan bir anı değil; bugün ve yarın inşa edilmesi gereken bir değer. Türklerin tarih boyunca gösterdiği merhamet, sadece geçmişin bir hikayesi değil, aynı zamanda bir gelecek rehberi olmalı.
İyilik Bir Kültür Değil, Bir Refleks Olmalı
İyiliği öğrenmek değil, hatırlamak zorundayız. Çünkü bu topraklarda iyilik, bir kültürden öte bir refleks gibiydi. Aç bir hayvan gördüğümüzde içimizde beliren o huzursuzluk, yolda düşen birini kaldırma isteği, bir çocuğun başını okşarken hissettiğimiz sıcaklık… Bunlar bize yabancı değil, sadece biraz tozlanmış değerler.
Belki bugün sadaka taşlarımız yok ama hala yapabileceğimiz çok şey var. Bir komşunun kapısını çalmak, bir yaşlıya yer vermek, sokak hayvanlarına mama bırakmak, bir çocuğun yüzünü güldürmek… Bunlar basit gibi görünse de, bir toplumun ruhunu besleyen en güçlü eylemlerdir.
Unutmak Kolay, Hatırlamak Bizim Seçimimiz
Evet, iyiliği unutmuş olabiliriz. Ama hatırlamak bizim elimizde. Çünkü iyilik, insanın doğasında var olan bir duygudur. Bazen hayatın yoğunluğu, bazen modern dünyanın karmaşası bu duyguyu bastırabilir. Ama en basit anlarda bile, bir tebessümle, bir selamla, bir küçük yardımla o duyguyu yeniden canlandırabiliriz.
 
Strateji Uzmanı 
Gazeteci Yazar 
Gökalp Şentürk

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar