Ebû Bekr-i Sıddîk, büyük tüccâr olup, kazandığı bütün malını, evini, barkını Resûlullah uğruna verdi. Müslümânların birinci halifesi, ilk İslâm devlet başkanıdır...rnİslâmın ilk büyük müceddidi Ebû Bekr-i Sıddîk’dır “radıyallahü anh”. Önce îmâna gelen odur. Büyük tüccâr olup, kazandığı bütün malını, evini, barkını Resûlullah uğruna verdi. Gençlikte de arkadaş idiler. Müslümânların birinci halifesi, ilk İslâm devlet başkanı oldu. Hicretin onikinci yılında halîfe olduğunda, İslâmın bütün hükümlerinin aynen uygulanmasına cesaretle devam etti.rnHiçbir değişikliğe taviz vermedi. Yalancı peygamberlere aldanıp dinden ayrılan mürtedlerle, zekât vermek istemeyenlerle harp etti. Daha önce bir araya toplanmamış, dağınık hâlde bulunan Kur’ân-ı kerîm nüshalarını toplatıp, bir kitap hâline getirdi.rnrnİslâmın hiç değiştirilmeden ve bozulmadan devam etmesine çok ehemmiyet verdi. İslâmın en büyük vartalı dönemi, Onun halife seçilmesiyle hemen başlamıştı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” âhireti teşrîf edince, Mekke’den ve Medîne’den ve Tâif’ten başka, bütün Arabistân ahalisi mürted oldu. Bedevîler arasında İslâmiyetten ayrılma tehlikesi ortaya çıktı. Mürtedler çoğaldı. Her tarafı dehşet bürüdü. Yemen’deki ve başka yerlerdeki memurlar geri gelmeye, kara haberler getirmeye başladılar. Müslümanlar ne yapacaklarını şaşırdılar. Mürtedlerin sayısı yanında Müslümanlar pek az idi. Fakat Resûlullah’ın halîfesi, zamân-ı saâdetteki gelişmeyi hiç değiştirmemeye ve Resûlullah’ın niyetlerini yerine getirmeye kararlı idi. Hazret-i Ebû Bekir halîfe seçilince, Resûl-i ekrem’in mübarek eliyle bayrağını verdiği Hazret-i Üsâme’nin ordusunu Şam’a hemen hareket ettirdi.rnrnMuhacirler ve Ensâr, bu kuvvetin Şam’a gönderilmemesini istiyorlardı. Çünkü, bir taraftan Yahûdi ve Hristiyanlar, diğer taraftan mürted ve münafıklar dîne saldırıyorlardı. “Bu kadar kuvveti kendimizden uzak tutarsak hâlimiz ne olur!” diyorlardı. Hazret-i Ebû Bekir “Kuvvetimiz olmadığını, her tarafın boş olduğunu görerek, kurtlar gelip çoluk çocuğumuzu çekip götürmeye kalkışsalar, Resûl-i ekrem’in mübarek eliyle bayrağını verdiği Üsâme’nin ordusunu Şam’a yine göndereceğim” buyurup, hemen hareket ettirdi. İslâm düşmanları bu hareketi görüp korktular. “Müslümanlar kuvvetli olmasaydı, bu kadar kuvveti uzağa göndermezlerdi” dediler.rnrnBundan sonra her tarafa birlikler gönderdi. Medine’ye hücuma hazırlanan düşman üzerine, gece şiddetli bir baskın yaparak, sabaha kadar savaştı. Hepsini dağıttı. Yanındaki askerlerle birlikte, uzaktaki mürtedlerle muharebeye gitmek üzere devesine bindiğinde, Hazret-i Ali kendisini zorlukla vazgeçirmişti. Halîfe, önce Medîne'ye yakın dört kabîle üzerine yürüyüp, bunları itâate getirdi. Sonra, on bir kabîleye bölükler gönderdi. Bunlardan Hazret-i İkrime emrindeki asker, Yemâme’de, yalancı peygamber Müseyleme’nin kırk bin askerine karşı gelemedi. Halîfe, Hâlid bin Velîd’i imdâda gönderdi. Hazret-i Hâlid, yalancı peygamberlerden Talîha ve Sücâh ile Mâlik bin Nüveyreyi perîşan edip Medîne'ye dönmüştü. Yemâme'de de büyük zafer kazandı. Yirmi bin mürted öldürüldü. İki bine yakın Müslüman şehîd oldu. Umman, Bahreyn, Irak, Suriye ve Filistin ile Ecnadeyn ve Yermük’te kazanılan büyük zaferler, halîfenin cesâreti, dehâsı ve güzel idâresi ve bereketi ile oldu. Yermük Savaşı yapılırken, halîfe Medîne’de 634 senesinde vefât etti.
FACEBOOK YORUMLAR