Son dönemde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar toplumun giderek kutuplaştığını ve bu kutuplaşmanın tarif edilemez derecede kin ve nefrete dönüştüğünü ortaya koyuyor.
Toplumsal hazımsızlık had safhada. Hiç kimse alttan almıyor. “Bizim mahalle” ve “öteki mahalle” kavramı derinden derine yeni hizipleşmeler yaratıyor. Şahsım adına konuşayım, ben milliyetçi muhafazakâr anlayışa sahip bir kişiyim. Ama Ahmet Kaya dinler, Nazım Hikmet şiirlerini okur, Livaneli’den keyif alır, buna aksi davrananları da eleştiririm. Fakat gel gelelim ki karşı mahallede aynı anlayışı görebilmek mümkün değil. Necip Fazıl’dan, Sezai Karakoç’tan nefret eden, sırf Edoğan’ın yanında durdu diye rahmetli Fuat Sezgin hocayı bile hakaretle yad eden hastalıklı bir kafa yapısıyla karşı karşıyayız.
Bu kafayı çözümlemek inanın mümkün değil.
Türkiye’de birini yok etmek ve itibarsızlaştırmak için o kişinin vatan haini, namussuz, şerefsiz, ırz düşmanı, kulampara, dolandırıcı, arsız ve üçkâğıtçı olmasına gerek yok. Toplum nezdinde lekelenmeniz için transeksüel, biseksüel ve lezbiyen olmanızda da hiç bir sıkıntı yok. Hatta bu özellikler bir nevi itibar ve ayrıcalık göstergesi olarak kabul edilip, laik ve demokratik Cumhuriyet’in çağdaş bir yansıması olarak da lanse edilebiliyor. Kendini modacı olarak tanıtan bir zatın ibneliğini açıkta sergilediğini, Mustafa Kemal resimli tişört giyip laik Cumhuriyet çocuğu olmaktan onur ve gurur duyduğunu ifade ettiği görüntüler halâ hafızalarımızda.
Bu özelliklerin hepsini uhdenizde çok rahatlıkla taşıyabilir ve göğsünüzü gere gere “Beyler bayanlar! İşte ben yukarıda özelliklerin tamamına tek başıma sahibim, ben süzme bir şerefsizim” de diyebilirsiniz.
Çık Gezi Parkı’na, yak belediye otobüsünü, patlat polis arabalarını, kır dükkân ve mağazaların camlarını ve sonra atın o sihirli sloganı; “Mustafa Kemalin askerleriyiz“.
Yahu arkadaş siz ne ayaksınız?
Siz; yurtdışı seyahatleriniz sırasında ziyaret ettiğiniz kilise ve sinagoglarda Hristiyanlığın ve Yahudiliğin her türlü dini ritüellerine karşı son derece saygılı olabilirken, ezan-ı Muhammediye’ye, namaza, oruca, kurban kesimine saygısızlık ve hakaret konusunda birbirinizle adeta yarışmıyor musunuz?
Doğrusunu söylemek gerekirse siz; para ve güç sahiplerine karşı son derece korkak, ancak mütedeyyin insanlara küfür ve hakaret konusunda son derece cesaretlisiniz.
Siz; Anıtkabir’e gittiğinizde haşa Tanrı’nın huzuruna çıkmış gibi son derece saygılı bir duruş sergilerken, Doğu Roma İmparatorluğu’nu tarihe gömüp İstanbul’u bir Türk-İslam beldesi haline dönüştüren Fatih Sultan Mehmet Han’ın türbesinde her türlü hakareti yapabilecek kadar şeref ve haysiyet yoksunu değil misiniz?
Siz; asker ve polis katili PKK ve HDP mensuplarıyla işbirliği yapabilecek kadar alçakça bir tutum sergilerken, devletin polisine; “bu işi yapacağına git namusunla fahişelik yap” diyebilecek kadar edepsiz değil misiniz?
Siz; Mustafa Kemal’e tanrılık ve peygamberlik vasfını verebilecek kadar inançsız, alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’i sübyancılıkla suçlayacak kadar kafir değil misiniz?
Siz; evli ve çocuklu olduğu halde “Atatürk’ün beni becermesini ve ondan çocuk sahibi olmayı çok arzulardım” diyebilecek kadar ahlaksız ve hayasız, ancak otobüs ve metrobüslerde seyahat eden başı örtülü genç kızlarımıza her türlü hakareti yapabilecek kadar hadsiz ve pervasız değil misiniz?
Siz; “sevişirim elletmem hamile kalırım evlenmem, diktatör değil vibratör istiyoruz” şeklinde pankart açıp Beyoğlu sokaklarında eylem yapan kendini kaybetmişler değil misiniz?
Siz; birahanelerde, gece kulüplerinde ve ülkenin en gözde tatil ve eğlence mekânlarında yudumladığınız rakı ve biraları “laik Türkiye” etiketiyle afişe edebilecek kadar görgüsüz, ancak oruç tutan müslümanlar için “açlıkla terbiye oluyor örümcek kafalılar” diyebilecek kadar hadsiz değil misiniz?
Siz; kerhane açılışlarında kurban kesebilecek kadar şaşkın, ancak İslamın her türlü değerlerini ayaklar altına alabilecek kadar ahlaksız değil misiniz?
Siz; saman, domates ve patlıcan üzerinden siyaset yapabilecek kadar basit ve çapsız, ancak savunma sanayi konuları başta olmak üzere Türkiye’nin önemli bir teknoloji üreticisi ülke olmasını kabullenemeyecek kadar hazımsız değil misiniz?
Siz; “Atatürk kuru fasulyeyi nasıl yerdi, nasıl uçardı, nasıl kaçardı?” tarzında hazırlanan hikâye kitabı tarzındaki çiziktiriklere 2500 TL verecek kadar beyinsiz, ancak bir fakire 10 TL sadaka veremeyecek kadar vicdansız değil misiniz?
Siz; sosyal medya hesaplarınızda isimlerinizin başına T.C. rumuzu koyunca kendisini milliyetçi ve vatansever zanneden, ancak bu ülkenin geleceği için şehit düşen vatan evlatlarını zerre kadar önemsemeyen acımasızlar tayfası değil misiniz?
Siz; “Atatürkün yemek masasında 30 kral, 70 prens vardı” masalına inanabilecek kadar ebleh, ancak tüm dünya liderlerince “yüzyılın oyun kurucusu” olarak tanımlanan Erdoğan’ı küçümseyebilecek kadar kör ve sağır değil misiniz?
Siz; Mustafa Kemal için mevlüt ve kaside yazabilecek kadar kafayı sıyırmış, ancak “Hz. Muhammed, Hatice ile evlenip parayı bulunca peygamberliğini ilan etti” diyebilecek kadar Allah ve din düşmanı tanımlanan Adüvullah Abdullah Cevdet tarzı ateist ve deist güruhlar değil misiniz?
Siz; Müslümanları kışkırtmak için deniz kenarında bikini ile namaz kılma şaklabanlığını sergileyen, oruç tutmadığı halde orucu ve ramazanı aşağılamak için yemek masasına rakı koyup bu çirkinliği sosyal medya hesaplarınızda paylaşan edepsizler sürüsü değil misiniz?
Siz; 15 Temmuz gecesi darbe yapan alçak Fethullah Gülencilerden medet umabilecek kadar aciz, ancak Erdoğan’dan kurtulma uğruna ülkenizi ateşe atabilecek kadar vatan haini değil misiniz?
Siz; Küçükçekmece’de tecavüz edilen 11 yaşındaki küçük bir kız çocuğunun ardından: “ailesi de AK Partiliymiş bu yaşta tecavüze uğramayı hak etmiş” şeklinde tweet atan ve bu aşağılık tweet mesajını beğenen alçak tipler değil misiniz?
Siz; Nişantaşı sokaklarında fular takıp, pipo tüttürünce statü atladığını zanneden, ancak öküzün yavrusunu “oğlak” olarak tanımlayan, Cumhuriyet’in kaç yılında ilan edildiğini bilmeyen, 1923’ten 1881 yılını çıkartmayı beceremeyen cahiller sürüsü değil misiniz?
Siz; Türkiye’yi İHA VE SİHA teknolojisinde dünyanın ilk üçü arasına sokan damatla gurur duyacağınız yerde, onunla dalga geçme çapsızlığını sergileyen beyni süngerleşmiş harisler değil misiniz?
Siz; emperyalizme karşı mücadele verdiği için Mustafa Kemal ve Deniz Gezmiş isimlerini her daim güya rehber edinen, ancak şimdilerde Amerikan emperyalizmine ve Batıya uşaklık ve yalakalık yapma hususunda birbiriyle yarışan satılık köpekler değil misiniz?
Siz; Gezi Parkı’ndaki üç tane ağacı bahane edip ortalığı savaş alanına çeviren, ancak Ege’de ormanları ateşe veren PKK militanlarına karşı sempatiyle bakan çapulcular sürüsü değil misiniz?
Siz; İstiklal Harbi’ne katılarak canı pahasına vatan müdafaası yapan fakir Anadolu insanına; “cahil, bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam” şeklinde aşağılayan, hakir gören, sonrasında da bu mücadeleyi sanki kendiniz yapmış gibi zafer bayramlarını kutlayan arsızlar değil misiniz?
Siz; zinhar alnınız secdeye değmediği halde cami minberlerinden okunan cuma hutbelerini dahi laf söz eden, Mustafa Kemal’in Nutuk isimli kitabını bir defa dahi olsun elinize alıp okumadığınız ve içeriğini bilmediğiniz halde; “Cuma hutbelerinde Nutuk okutulmalıdır” şeklinde fikir beyan eden tipler değil misiniz?
Sizler var ya sizler; sizler Türk tarihinin gelmiş geçmiş en aşağılık ucubelerisiniz.
Sizler; şu koca dünyada eşine benzerine az rastlanılabilecek haris ve beş para etmez mendeburlarsınız.
Şimdi tekrar düşünüyorumda; “Siz kim Mustafa Kemal’in askerleri olmak kim?”
Siz kim laikliği savunmak kim?
Siz kim Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine getirmek kim?
Siz kim Türklük mücadelesini rehber edinmek kim?
Siz kim “Büyük Türkiye, Güçlü Türkiye” kavramlarını anlamak, anlatmak kim?
Siz kim Milliyetçilik ve devletçilik kavramlarını özümsemek kim?
Mustafa Kemal mezarından kalkacak olsa inanın tümünüzü Kılıç Ali’ye teslim eder hepinizin idamını zevkle seyrederdi.
Mustafa Kemal kazaen mezarından şöyle bir kalkıp da kendi fotoğraf ve posterlerinin sapık ve homoseksüellerin, terör destekçilerinin ve vatan hainlerinin ellerinde taşındığını görse kahrından kendini hızlıca mezarına geri atar, geriye de; “bunlar benden ise se ben bunlardan değilim” şeklinde mesaj bırakırdı.
Mustafa Kemal sizden bir halt olmayacağını anladığı için boşu boşuna “köylü milletin efendisidir” dememiş.
Kusura bakmayın ama sizler; “devlet, devlet adamı, millet, ulus, halk ve toplum” gibi kavramlardan bi-haber yaşayan aptallarsınız.
Sizler; ideoloji uğruna dini inançsızlık bataklığına saplanmış, ateizm ile deizm arasında gidip gidip gelen zavallılarsınız.
Sizler; bu ülkenin gelişmesini zerre kadar arzulamayan, ülke ve toplum yararına olan hemen her yeniliğe kapalı, muhalif olmayı demokrasi ve çağdaşlık göstergesi olarak addeden ve tüm bunları Kemalizm adına yapan, okumayan, düşünmeyen ve mantık yürütemeyen cahillersiniz.
Sizler; özgürlükten dem vurup, insanların sakalı ve başörtüsüyle uğraşan ikiyüzlü riyakârlarsınız.
Yazımın başında da dediğim gibi; Sizler bu kafa yapısı ve anlayışla değil Mustafa Kemal’in askeri olmak, Mustafa Kemal’in itinin pisliği bile olamazsınız.
Ama yine de sizi tebrik etmek lazım. Hemen her durumda Mustafa Kemal edebiyatı yapıp, bunu şahsi menfaatlerinizi temin için kullanabiliyorsunuz.
Dr. Mehmet Hakan Sağlam
FACEBOOK YORUMLAR