Toplum kurumsallaşmanın kendisine hizmet ettiğine/edeceğine inanmıyor; onun yerine "İş gördüren/işi görülen disiplini" seviyor. Devlet, toplum yönetme sanatı olduğu için; bu direnci/süreci organize etmek dışında (her hangi ) bir projeye "mış gibi" davranmayı "politik maharet" sayıyor ve sonuç alıyor.Dolayısıyla "sistem"i kurumsallaştıran projeler yerine "yönetilebilen dokular" üzere kuruyor. Bu ise "dışa bağımlı / içe zorunluluk" ağı atmayı kaçınılmaz kılıyor.rnrnDolayısıyla toplum kendisiyle yüzleşmek yerine yani baştan kurduğu ilişki tarzının çarpık olduğunu kabullenmek yerine "Kahraman psikolopjisi"ni bizzat "devlet sosyolojisi" olarak yansıtmak suretiyle "Huy" oligarşisi kurmaktan vazgeçmiyor. Devlet özü itibariyle "Huysuzluk kontrolü"üzere kurulduğundan bu gerçeği toplum kontrolü için maske olarak kullanıyor. Sistem değişiminin hiç bir aşamada ve/veya olayda kendini hissettirememe sebebi de bu özde gizli: Toplumun huyu kendi disiplinini çoktan kurmuş.rnrnDolayısıyla toplum ve devlet "çözülme" depremini karşılıklı "Huy kuyruğunu dik tut!" serenatıyla örtüyor. Sanırım toplum ilk fırsatta kendisine itaat etmeyen devleti "huysuz" sayarak bir kez daha kendi huy darbesini yapacak. Belki de toplum kendi huyunu çoktan devletleştirdi. Devlet de "mış gibi..." yaparak toplumu yönetme erkini güçlendirdi. Alan-veren razı ise; o zaman kime ne?!
FACEBOOK YORUMLAR