ZAMANA DİRENEN OSMANLI MİRASI
Kocaeli’nin kalbinde tarihe tanıklık eden bir yapı yükselir Orhan Camii.
İzmit’in fethinden sonra 1332 yılında Osmanlı padişahı Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Süleyman Paşa tarafından inşa ettirilen bu cami adeta Osmanlı’nın Anadolu’daki ilk izlerinden biri olarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Şehrin yüksek bir noktasında yer alan Orhan Camii hem mimarisiyle hem de tarihi dokusuyla ziyaretçilerini büyüler. Osmanlı'nın ilk dönem camilerinden biri olması ona ayrı bir önem kazandırır.
Kesme taş ve tuğladan inşa edilen yapı geleneksel Osmanlı sadeliğini yansıtırken içerideki ahşap işçiliği de göz doldurur. Caminin yanında yer alan hamam ve medrese buranın yalnızca bir ibadet mekânı değil aynı zamanda bir kültür ve eğitim merkezi olduğunu da gösterir.
Orhan Camii sadece fiziksel olarak değil, manevi açıdan da derin bir geçmişe sahiptir. Osmanlı geleneğine uygun olarak fethedilen şehirlerin büyük camilerinde hutbeye kılıçla çıkma âdeti burada hâlâ sürdürülmektedir. Her cuma ve bayram namazlarında imam kılıç kuşanarak hutbe verir ve bu gelenek caminin Osmanlı ruhunu hâlâ yaşattığını gösterir.
Orhan Camii sadece mimarisiyle değil etrafındaki efsaneler ve hikâyelerle de dikkat çeker. Kocaeli'nin tarihi dokusuna adeta can veren bu cami halk arasında pek çok rivayetle anılmaktadır.
Orhan Cami’deki belki de en dikkat çekici gelenek, imamların hutbeye kılıçla çıkmasıdır. Bu gelenek Osmanlı İmparatorluğu’nun fetih geleneğini simgeler. Rivayete göre Orhan Gazi’nin fetihler sırasında fethedilen topraklarda hutbe vermek için kılıç kuşanmış imamlar camiye gelir ve halkı fetih ruhu ile uyandırır. Bu gelenek camiye her Cuma gelenlerin gözlemlerine göre günümüze kadar devam etmektedir. Hutbeye çıkan imam her zaman elinde kılıcı taşır ve bu an caminin manevi atmosferinde mistik bir hal alır.
Orhan Camii’nin yapımını üstlenen Şehzade Süleyman Paşa’nın adı caminin etrafında hâlâ yaşar. Süleyman Paşa İzmit’i fethettikten sonra bölgeyi Osmanlı topraklarına katmak için çok büyük bir çaba sarf etmiştir. Bazı rivayetler Süleyman Paşa’nın cami inşaatına başladığı sırada halktan bir grup kişinin dua ederek “Bu camiyi, Allah rızası için yap” dediğini anlatır.
Halkın dua ettiği bu sırada caminin inşaatı hızlanmış ve bir ay gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır. Bu da halkın gönüllü katkısıyla gerçekleşen ilk camilerden biri olarak Orhan Camii’ni ölümsüz kılmıştır.
Halk arasında anlatılan başka bir hikaye ise caminin yer altındaki gizli hazinelerle ilgilidir. Rivayetlere göre Osmanlı padişahları zamanında Orhan Camii’nin altına yerleştirilen değerli eşyaların saklandığı bir hazinenin olduğu söylenir. Hazineye dair çeşitli söylentiler olsa da bugüne kadar bu hazinenin varlığına dair kesin bir bulguya rastlanmamıştır. Ancak bu tür hikâyeler caminin etrafındaki mistik havayı besler ve Orhan Camii’nin tarihî kimliğini daha da zenginleştirir. Bir diğer ilginç hikaye caminin yapılışındaki tarihsel zamanlamayla ilgilidir.
Bu hikayeleri dinlerken Orhan Camii’nin tarihine renk katarak ziyaretçilere daha derin bir bağ kurma imkânı sunar. Camii’ye bir adım attığınızda, sadece mimarisine değil aynı zamanda bu efsanelerde yaşayan hatıralara ve hikayelere de tanıklık etmiş olursunuz.
İzmit’in fethinden sonra caminin inşaatının başladığı yıl olan 1332 aynı zamanda Osmanlı’nın büyüme yıllarına da denk gelir.
Bazı tarihçiler caminin ilk yapımının Osmanlı’nın yükselişiyle paralel olduğuna dikkat çeker. Şehzade Süleyman Paşa’nın inşaatı hızla bitirip camiyi halkın ibadetine açması fetihlerin ve Osmanlı İmparatorluğu’nun genişleme sürecinin simgelerindendir.
Sultan Abdülmecid döneminde büyük bir onarım gören cami zaman içinde birçok kez restore edilse de ruhunu ve asaletini hiç kaybetmedi. Günümüzde Kocaeli’nin en önemli tarihî simgelerinden biri olarak ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
Orhan Camii’nin gölgesinde bir an durup düşünün…
Belki de Osmanlı’nın ilk padişahlarının fetih rüyaları kuran şehzadelerin ayak izlerini hissedebilirsiniz. Çünkü tarih yalnızca kitaplarda değil böyle görkemli yapıların duvarlarında da yaşamaya devam eder.
Orhan Camii sadece bir yapı değil geçmişin izlerini taşıyan her taşında bir hikâye barındıran ve zamanla yoğrulmuş bir öyküdür bu öyküyü yaşamak tarihin sesini duymak isteyen her ruh için bir davettir.
Saygılarımla
Araştırmacı , Gazeteci
Tülay TÜREDİ
FACEBOOK YORUMLAR